Galatasaray, ilk kez taraftarının önüne çıktı. Yaptığı transfer, takıma kattığı önemli isimlerle ligin dikkat çekici takımına dönüşmesi sarı kırmızılı taraftarı da ateşlemişti. Biletleri satışa çıktıktan kısa bir süre sonra son koltuğuna kadar alan tarafın isteği ve beklentisi, ligin ilk maçını koltuğa oturmadan heyecan içinde izlemekti.

Biraz eskimiş yenilere ilk 11’de, en yenileri kenarda sahaya çıkartan teknik direktör Okan Buruk, ilk maçın kadrosunu bir kişi dışında korumuştu. Geçen hafta üç puana asist yapan Midtsjö bu kez doğrudan maça başladı.

Maçın hemen başında yaşanan heyecan, direkten dönen top, kalecinin yaptığı kurtarış ile yavaş yavaş sönmeye başladı. Öyle önde baskı yapan, rakibi boğan bir oyunu yoktu Galatasaray’ın. Bunda konuk Giresunspor’un isimlerden etkilenmek yerine, kendi oyununu oynama kararlılığının da etkisi vardı.

Bu etki oyunu orta sahaya kilitledi. İsim olarak güçlü ev sahibi, işini iyi yapan rakibini çözemedi.

İkinci yarıya, takımın içinden yeni transfer olarak nitelediği Emre’yi kenara alıp, Gomis ile başladı Okan hoca… Geçen hafta iki dakika içinde skoru bulan Fransız, oyuna biraz hareket getirdi.

Ama, biraz….

Sonra yetmedi. En yenileri de sahaya sürdü Okan Buruk.

Aslında bu değişiklikler, yaklaşık iki aydır takımla beraber olan Okan Buruk’un, henüz takıma bir şeyler katamadığının itirafı şeklindeydi. Takıma bir şeyler yaptırmak ya da var olan oyuncuları eğitmek yerine sözünü ettiği ‘hazır oynayacak oyuncuların’ becerilerinin arkasına sığınmaktı, bir anlamda.

Üstüne bir de gole dönüşen hata da gelince…

Hoca kulübeye çöktü. Takımı ateşlemek de yenilere kaldı.

Onlar da ne yapsın? Daha iki gün önce bir araya gelmişler. Yetenekliler. Ancak takım değiller…

Belki de bu iyi bir derstir. Kimbilir?