2020’nin son demlerindeyiz, hayatın anlamını kavrayamayanların tüm felaketleri takvim yapraklarına bağladığı yıl bitiyor. Peki ya virüs yahut silsile hâlinde meydana gelen felaketler de bitecek mi? Hakikaten tek suçlu 2020 miydi..? Bunu anlamak için sadece 2020’ye bakmak yetmez… Bu yaşam içerisinde yaptıklarımız, yaşayacaklarımızın tohumu değil midir? Öyleyse 2020 ektiklerimizin meyvesiydi diyemez miyiz?.. İnsanoğlu ne ektiyse onu biçti. Toprağa havuç ekip, patates biçemezsiniz. Hâliyle ekilen kötülükler de iyilik olarak yetişmez… Aslında insanlığın yeryüzüne verdiği onca zarardan sonra toprağın ekilen tohumu yetiştirmesi bile bir lütuf ama görebilene…

İnsanoğlunun dünyaya verdiği zarar bir yana, insanlığı da insanlıktan çıkardı. Anlayıştan, merhametten, sevgiden, hoşgörüden… Yani insanı insan yapan meziyetlerden birer birer kurtuldu insanoğlu. Bu bir yok oluştu aslında ama bazı insanlar bunu özgürlük ve varoluş saydı. Bir “benlik” savaşı başladı ki tarihin “bizlik” mücadelesi ile yarınları kazandığı hep unutuldu… Nankörlük etti ve bencilliği seçti.

Sevgisini toprağından koparıp soldurduğu bir çiçeğin ölüsü ile ifade etmeyi seçen insan; lütfedilenlerin kıymetini anlamış mıdır..? Hakikaten yaşamak nedir, bilebilir mi..? Dünyayı, tabiatı, canlıları görüp insanlığını yaşatabilir mi..? Küçücük bir örnek bile, insanlığın ona sunulan hayata karşı nankör ve bencilce bakışını özetliyor. Bir çiçek, birinin sevgisi için solduruluyor. Gerçek sevgi öldürmez, yaşatır. Bu cümle aslında çok şey anlatıyor. Kadınlar çiçektir dendi, sonra çiçeklerin öldürülüp kadınlara sunulması bir sevgi ifadesi olarak kabul edildi. Öyle ki eve çiçek almadan gelen adamlar, yuhlandı… Kadınlar ölümlerle sunulan sevgiyi(!) arzuladı. Ve dünyanın dört bir yanında, ölümlerle sunulan sevginin kurbanı oluyorlar… Hiçbir şey basit değil, hayat ve hayata bakış bu kadar basite alınamaz. Bir çiçeği sevmekle başlarsın insanlığı sevmeye, o çiçeğe ot deyip kopardığın anda öldürmenin tohumları ekilir ruhuna… Bu dediğim saçma bir benzetme olarak gelebilir, bakıp da göremeyenler için… Sevdiğine çiçek alanların zarif insanlar olduğu vurgusu yapılabilir, hatta istatistiklerle, kadınları öldürenlerin çiçek alan ve almayanlar olarak farkı sunulabilir de… Mesele somut deliller değil ki, mesele zihniyet ve kabulleniş. Mesele, hayattan ne anladığımız… Çünkü anladığımız kadarıyla yaşıyoruz. Bir çiçekten bir ormana, hayvanlara, kimsesiz çocuklara, yaşlılara, insan sayılmayan kadınlara, güçlü olsun diye sevgisiz büyütülmüş adamlara kadar anlaşılmamış hayat. Bir çiçeğe bakmak tüm insanlığı gösteriyor. İnsanoğlu yaşamayı anlamadı, nankörce sömürdü dünyayı… Bunca lütfa karşı gösterilen nankörlüğe karşı binlerce olay yaşandı, defalarca ikaz edildi. Teknolojinin olmadığı zamanlarda yaşanan felaketleri böyle dalgaya alacak bir mecra yoktu ve insanlar bugünkü kadar sıyırmamıştı insanlığını. Ama şimdi, derileri yüzülmüş ruhsuz birer et yığını gibi her mecrada, ektiklerinden bi haber, bu senenin hasadı için takvim yapraklarını suçluyorlar. Bizi bugünlere zaman getirmedi, biz zaman içerisinde bu günleri çağırdık; kendi elimizle tutup çektik kötülükleri, kendi sesimizle sesledik. İnanışa göre bela okumak, bela çağırmaktır; “Bela okuma, döner dolaşır başına gelir, çağırırsın” derler ya hani çünkü doğa bizi yankılıyor. Yani takvim yapraklarını söküp atmakla kurtulamayız, lütfedilene karşı nankörlüğümüzün bedelini yaşamaktan..Söküp attığımız insanlığımızı giyinmek gerek. Yağmur duası için açtığımız eller, bir et yığını ise o dua karşılık bulmaz. Tabiatın gönlünü almak gerek, lütfedilene şükretmek, yaratılanı sevmek Yaradan’ın hatrına… Bu hayat benim demeyi bırakıp, ben bu hayatın bir parçasıyım demek gerek. Parçası olduğumuz hayatı tüm varlığı ile anlamak gerek. Şair diyor ya “Gölgesinde otur amma yaprak senden incinmesin. Temizlen de gir mezara, toprak senden incinmesin.” *2020 bir ayna tuttu, bakıp da görebilene… *Gün sonunda takvim yapraklarını değil aynaları koparılıp atıldı ve körlerin avuçlarını kanattı …0

***Aynada gördüğümüz suret donmak üzere olan insanlara üşüdüğünü hissettirsin, insanlığı giyinelim yeniden, bir şiir hassasiyetiyle… Dökülen takvim yaprakları, sonbaharda ağaçlardan dökülen yaprakların müjdelediği gibi “yeniden doğuş”u müjdelesin, zemheri ile temizlensin bir parçası olduğumuz hayat ve 2021 lütfedilenin kıymetine vardığımız ilkbaharımızı yeşertsin…