Türkiye Cumhuriyeti, dış politikasında proaktif tarzını sürdürdüğü; kapasite, hedefler ve yöntemler üçgeninde dengenin devam ettirildiği bir yılı geride bırakmaktadır. Türk dış politikası açısından 2021 yılının en somut çıktısı “Yeniden Asya” girişiminin ve bu girişimin temelini oluşturan Türk dünyası ve Türkistan eksenli politikaların öne çıkmasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Dr. Devlet Bahçeli’nin tasarlayıp oluşturduğu Türk devletleri haritası, bu noktada Türk dış politikasının etrafında şekillendiği milli konsepti açık bir şekilde ortaya koymaktadır: “Türk Birliği Ülküsü Temelinde Bölgesel Liderlik.”

TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI

Bu çerçevede, ilk olarak Türk Konseyi Devlet Başkanları 8. Zirvesi kapsamında Konsey’in “Türk Devletleri Teşkilatı” adı altında yeni bir hüviyete bürünmesi, Türk dünyası ve Türkiye’nin milli rolü açısından büyük önem arz etmektedir. İsim değişikliği bir yana, zirve toplantısında kabul edilen “Türk Dünyası 2040” vizyonuyla beraber Türk devletlerinin ortak bir strateji etrafında kenetlenmesi, uluslararası sistemin bir parçası olma ve küresel siyasette etkin bir rol oynayabilme imkânı sunmaktadır. Bahse konu rolün üstlenilememesi ve entegrasyon hedefinin bu zamana kadar sağlanamamasın önemli nedenlerinden biri, böyle bir strateji eksikliğiydi. Bununla beraber, bölgeye yeteri kadar önem verilmemesi ve bu coğrafyada post-kolonyal etkinin müşahede edilmesi, birlik ve beraberliğin önüne geçmekteydi. 2040 vizyonu ile beraber ortak değerlere ve geleneklere bağlı kalarak, dört temel başlık altında iş birliğinin ve dayanışmanın geliştirilmesi kararlaştırılmıştır. Söz konusu başlıklar: siyaset ve güvenlik alanında iş birliği, ekonomik ve sektörel iş birliği, halklar arası iş birliği, üçüncü taraflarla iş birliği şeklinde tasnif edilmiştir. Bu dört ana başlık kültürden enerjiye, nakliye ve gümrükten enformasyon ve medyaya kadar sayısız alanı kapsamakta ve bütüncül bir yaklaşım içermektedir.

TÜRKİSTAN EKSENLİ

2021 yılında, Türkistan eksenli politikaların öne çıktığını gösteren bir diğer emare de Türk devletleri liderleri ile gerçekleştirilen ikili ve çoklu görüşmelerdir. Bu noktada, Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanları seviyesinde Türkistan ülkelerine gerçekleştirilen ziyaretlerin geçmiş dönemlere kıyasla ciddi bir artış gösterdiğini söylemek mümkündür. Söz konusu ziyaretler tek başına anlam ifade etmese de Türkiye’nin bölgeye olan ilgisini, mesaisini ve Türk dünyasında artan diyaloğu ortaya koyması bakımından önem arz etmektedir.

Bahsi geçen gelişmelerin yanı sıra, İkinci Karabağ Savaşı akabinde oluşan savaş sonrası denklemde Türkiye’nin Kafkaslarda elde ettiği nüfuz ve sözkonusu nüfuzu 2021 yılında askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel veçhelerde tahkim etmesi, aynı minvalde değerlendirilmelidir. Bu kapsamda, azat edilen Şuşa kentinde Azerbaycan ile imzalanan Şuşa Beyannamesi yalnızca kardeşlik ve müttefiklik ilişkilerini pekiştirmekle kalmamış, bölgesel iş birliğinin ve Türk dünyasının entegrasyonunun zeminini tesis etmiştir. 2040 Türk Dünyası Vizyonu ile Şuşa Beyannamesi beraber okunması gereken, Türkiye’nin Türk dünyası eksenli politikalarının somut çıktılarıdır.

Yine bu yıl hem Türkiye’nin hem de küresel siyasetin gündeminden düşmeyen ve Türkiye’nin Türkistan politikası kapsamında okunması gereken bir diğer gelişme de ABD’nin çekilmesi sonrası Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesi olmuştur. Güney Türkistan’ın güvenliği, refahı ve istikrarı kapsamında Afganistan’da yaşanan gelişmelere Türkiye ve Türk devletlerinin bigâne kalması beklenemezdi. Bu dönemde Türkiye, bölgede oluşan güç boşluğundan istifade ederek, gerek doğrudan Taliban yetkilileri ile görüşerek gerekse Taliban üzerinde nüfuz sahibi bölgesel müttefikleri aracılığıyla aktif bir diplomasi yürüterek Güney Türkistan’da kurulan yeni statükonun önemli bir parçası hâline gelmiştir. Mehmetçik’in bölgeden sorunsuz tahliye edilmesi ve havalimanı işletimi hususunda elde edilen ayrıcalıklar kayda değerdir. Bölge jeopolitiğinde kırılmaya sebebiyet veren böylesi bir gelişmeden Türkiye’nin kazançla çıkması ülke kapasitesini gösterirken; Türkistan bölgesinde üstlendiği lider kimliğini de tahkim etmektedir.

Ülke kapasitesini gösteren ve benimsenen proaktif dış politika kapsamında 2021 yılında ön plana çıkan diğer diplomatik ve askeri hususlara bakarsak; Suriye ve Irak’ta devam eden sınır ötesi operasyonların bilhassa vurgulanması gerekir. Türkiye, benimsediği terörle mücadele doktrini kapsamında -terörü sınır ötesinde karşılayacak bertaraf etme stratejisi- Suriye ve Irak’taki operasyonlarına hız kesmeden devam etmektedir. Özellikle, Suriye sahası iç savaşın onuncu yılında nispeten sessiz geçmiş olsa da Türkiye hem bölgenin normalleştirilmesi hem de terörle mücadele başlıklarındaki faaliyetlerine hız kesmeden devam etmiştir.

TERÖRÜ BİTİRME STRATEJİSİ

Türkiye, 30 yılı aşkın süredir Suriye ve Irak kaynaklı terör ve terör örgütleri ile mücadele etmekte olup söz konusu mücadelesini hâlihazırda sürdürmektedir. Türkiye, terörizmle mücadele konusunda elde ettiği tecrübesiyle ve savunma sanayii stratejisiyle attığı yeni adımlarla sınır ötesi operasyonlar ve terörü olduğu yerde bitirme stratejisini kullanarak mezkûr mücadeleyi yeni bir boyuta taşımıştır. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki operasyonlar örneğinde de görüldüğü üzere terörle mücadele stratejilerini başarılı bir şekilde icra etmiş; böylece terörle mücadele dönemsel değil kesintisiz bir hâle gelmiştir.

Dünya genelinde ülkelerin artan güvenlik endişeleri, Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu coğrafyanın terör örgütlerinin çıkış noktası olması ve geçiş güzergâhı üzerine denk gelmesi göz önünde bulundurulduğunda bu dönemde Türkiye’nin yeni bir savunma stratejisiyle sert gücünü başarılı bir şekilde kullanmaya başlaması büyük önem arz etmektedir. Öte yandan Türkiye; Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgelerinde kurulan yerel meclislere danışmanlık vermek suretiyle bölgenin normalleşmesine çok ciddi katkıda bulunmuştur. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerinin eğitim ve teçhizat desteğiyle Suriye Milli Ordusunun modern bir düzenli ordu olma yolunda emin adımlarla ilerlemesi dikkat çekicidir.

Bunlarla beraber, Yunanistan ile yürütülen istikşafi görüşmeler, Türkiye’nin Doğu Akdeniz jeopolitiğindeki kazançları ve Ege’deki haklarının korunması bağlamında öne çıkan politikalar arasındadır. Görüşmeler kapsamında Türkiye’nin uluslararası hukuk temelli argümanlarının Yunanistan tarafında karşılık bulduğu ancak Yunanların tutumlarından yine de taviz vermedikleri bilinmektedir. Bilakis, askeri üstünlüğü eline geçirerek Ankara’ya zorlayıcı diplomasi uygulamaya çalışmakta, bu sayede Doğu Akdeniz’de hem Türkiye’nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını muhafaza eden adımlardan caydırmayı planlamaktadır. Bu noktada Türkiye, diplomasiden vazgeçmeyerek ancak sahadaki karşı aksiyonları uygulamaktan da geri durmayarak Yunanistan’a hayal peşinde koşmaması gerektiğini ve ancak barışçıl yollarla ortak paydada buluşabileceklerini işaret etmiştir. KKTC’de kapalı Maraş’ın açılarak Kıbrıs’ta iki devletli bir yapının tek çözüm yolu olduğunun uluslararası platformlarda ifadesi bu konudaki kararlılığı göstermiştir.

Son olarak, bu yıl Türk dış politikasında Ukrayna ile ilişkilerin önceki yıllara kıyasla ön plana çıktığını, Kiev yönetimine hem diplomatik hem de askeri desteğin somut bir şekilde arttığını söyleyebiliriz. Bu minvalde, Bayraktar TB2 satışı ve ortak üretimi üzerine müzakereler, savunma sanayii alanında derinleşerek hem yatay hem de dikey olarak genişleyen iş birliği Türkiye’nin bölgesel çıkarları ve ikili ilişkileri açısından önemli kazanımlardır. Bu durum, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinin geleceği noktasında endişelere yol açsa da Türkiye çatışmanın eşiğinde olan her iki ülkeyle de -Ukrayna ve Rusya- yüksek diyaloğunu korumaktadır. İki ülkeyle de müstakil münasebetlerine halel getirmeden bunu yapabiliyor olmak ise zaten başlı başlına bir diplomatik kazanımdır. Türkiye’nin Kırım Tatar Türklerine olan desteğini, Kırım’ın yasa dışı işgali ve ilhakına karşı duruşunu da göz önünde bulundurursak, söz konusu diplomatik başarının zorluğu ve nasıl bir inceliği haiz olduğu daha iyi idrak edilecektir.

TÜRK DÜNYASI ODAKLI

Tüm bu bilgiler ışığında genel bir değerlendirme yapacak olursak, 2021 yılı Türk dış politikasında Türkistan coğrafyası ve Türk dünyası odaklı politikaların ön plana çıktığını görmekteyiz. 2021 yılı içerisindeki en somut kazançların da yine bahse konu eksende elde edildiklerini söylemek mümkündür. Yurt dışı ziyaretlerinde Türkistan’ın öne çıkması, Şuşa Beyannamesi, 2040 Türk Dünyası Vizyonu, Türk Devletleri Teşkilatı, Güney Türkistan’daki proaktif girişimler söz konusu kapsamda elde edilen ve Türk birliğinin sağlanmasında önemli role sahip kazançlar arasındadır. Türk dünyasının iktisadi, siyasi, kültürel ve güvenlik konularında hedeflediği birliğin sağlanması, Türkiye’nin dış politikada üstlendiği Türk birliği etrafında bölgesel liderlik rolünde başarı ve bu sayede uluslararası arenada etkili bir aktör olabilme fırsatı sunmaktadır.

2021 yılının kazanımları yalnızca Türk coğrafyası ve Türkistan’la da sınırlı değildir. Suriye’den Doğu Akdeniz’e Ukrayna’dan Irak’a pek çok ülke ve hususta milli çıkarlar korunarak, diplomatik ve askeri başarılar elde edilmiştir. Yalnızca aktif politika izlenilen coğrafyalara ve üzerine mesai harcanan konulara baktığımızda, Türk devletinin sahip olduğu kapasite ve güç kendisini göstermektedir.

Bugün geldiğimiz noktada 2021 yılındaki çalkantılı bölgesel ve uluslararası ortamda Türkiye Cumhuriyeti başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere tüm milli güç unsurları ile Türkiye’nin çıkarlarını korurken aynı zamanda çevresinde ve dünyada sürdürülebilir barış ve kalkınmaya uygun koşulların oluşmasını hedeflemiştir. Bu temel hedef güdülürken, Türkiye’nin yakın çevresinde bir barış, refah ve istikrar kuşağı tesisine de katkıda bulunduğu görülmektedir.