Dünya siyasi tarihine bakıldığında, büyük güçlerin yükselişi ve düşüşünün yaşandığını çok kez görmek mümkün. Dünyanın süper gücü olarak bilinen bir ülkenin, bir süre sonra sıradan bir ülke haline geldiğini de bir zamanlar esamesi okunmayan bir ülkenin gün gelip süper güç konumuna çıktığını da görmek mümkün. Ülkeler arasındaki güç mücadelesi sürdükçe yükselen ve düşen güçler hep oldu ve bundan sonra da olmaya devam edecek. 2. Dünya Savaşı bittiğinde yerle bir olan Japonya’nın şu an dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi, yine savaş sonunda bir diğer mağlup ülke olan Almanya’nın günümüzde Avrupa’nın en büyük dünyanın dördüncü büyük ekonomi olması bunun somut bir göstergesi.

İleriye dönük projeksiyonlar yapıldığında Çin, Hindistan, Endonezya ve Türkiye gibi ülkelerin 2050 yılına gelindiğinden şimdikinden çok daha büyük bir ekonomiye hükmediyor olacağı öngörülüyor. GSYİH bakımından ABD’nin önüne geçmesi beklenen Çin adından sıklıkla söz ettiriyor olsa da, Hindistan’ın da 2050’de ABD’den daha büyük bir ekonomi haline geleceğine dair hesaplamalar yok değil. Endonezya ve Brezilya’nın da 2050 yılında dünyanın en büyük ekonomileri sıralamasında ABD’nin ardından 4. ve 5. sıraya çıkarak tüm AB ülkelerini geride bırakacağı tahminleri de dikkat çekici. İlk 10 ekonomi arasında Almanya ve İngiltere’nin ancak son iki ülke olarak yer alacağı öngörüsü ise Avrupa’nın da ABD gibi düşüşe geçtiğine işaret ediyor. Türkiye’nin ise İngiltere’nin ardından 11. sıraya yükseleceği tahmin ediliyor.

Bir devletin hayatında çok kısa sayılacak 20-30 yıllık dönemde dünyanın ağırlık merkezinin Batı’dan doğuya, bir diğer ifadeyle Asya’ya kayacak olması, Türkiye’nin uzun vadeli hesaplarını yaparken Asya’ya daha fazla atıf yapmasını gerektiriyor. Yakın geleceğin jeopolitik dönüşümünde Türkiye, hem doğu-batı hem de kuzey-güney hattında jeopolitik ve jeoekonomik önemi ile öne çıkan bir ülke olarak değerlendiriliyor. Türkiye’nin de Asya’ya daha fazla önem atfettiği, Asya ülkeleri ile daha yakın ilişkiler kurmak için çaba sarf ettiği biliniyor. “Asya Yeniden” stratejisi kapsamında bölgeye yönelik daha aktif bir tutum sergileyen Türkiye, stratejik açıdan önemli bir hamle yapmış oluyor. Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile daha yakın ilişkiler kurulacak olması da Türkiye’nin yeni dünya düzenine şimdiden ayak uydurması olarak okunabilir.

Türkiye, ŞİÖ ile çok taraflı ve çok boyutlu dış politikasında önemli bir açılım yapmakla yetinmek durumunda da değil. Türkiye’nin öncülüğünde geçen yıl ilan edilen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) da önümüzdeki dönemde şimdikinden çok daha önemli bir güç merkezi olma potansiyeline sahip. Türkiye, kültür, dil ve tarih birliği ile çok sıkı bağlarla bağlı olduğu Orta Asya Türklüğü ile daha yakın iş birliği ve eş güdüm kurarak yeni dünya düzeninde önemli bir konuma erişmeye aday.  

TDT Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nda konuşan Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu’nun, “Türk dünyası, tıpkı tarihte olduğu gibi küresel jeopolitiğin merkezi hâline geldi. Enerji, ticaret, taşımacılık güzergâhlarında doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi birbirine bağlayan kritik bir konuma sahibiz. Dünyanın içinden geçtiği bu zor dönemde, küresel istikrar ve refah için Türk dünyasının önemi daha da arttı.” şeklindeki tespiti çok isabetli. Türkiye’nin TDT çerçevesinde elinde tuttuğu potansiyelin hayata geçirilmesi, jeopolitiğin kalbi olacak bölgede Türkiye’nin başat güç konumuna erişmesini sağlayabilir. Bu potansiyelin farkında olup, bölgeye yönelik kapsamlı ve sürdürülebilir bir politika belirlenmesi şart.

Batı’nın ekonomik gücü ve buna nispetle siyasi etkinliği zayıflarken, Türkiye’nin liderliğinde tüm TDT üyesi kardeş ülkelerin kenetlenmesi ile 2053 yılında şimdikinden çok daha güçlü bir Türkiye ve Türk dünyasına ulaşmak mümkün görünüyor. Dolayısıyla, Rumların peşine takılan AB ya da Yunanistan’ı ve Suriye’deki terör örgütlerini Türkiye’ye karşı silahlandıran ABD ile ilişkilerimizin alternatifsiz olduğu zannına kapılmak büyük bir hata olur. “Ekseni kayan” değil yeni bir “eksen kuran” Türkiye’nin Türk dünyası ile birlikte inşa edeceği “Türk Kuşağı”, yeni fırsatlar ve büyük umutlar sunan önemli bir kazanım.