MHK’nın Ali Palabıyık’ı, Fenerbahçe- Galatasaray maçına ataması ve maç sonu yaşananlar nedeniyle, yoğurdu üfleyerek yediğini zannediyorduk. Ama yanılmışız.

MHK’nın Ali Palabıyık’ı, Fenerbahçe- Galatasaray maçına ataması ve maç sonu yaşananlar nedeniyle, yoğurdu üfleyerek yediğini zannediyorduk. Ama yanılmışız. Geçtiğimiz hafta Rize- Galatasaray maçına Serkan Çınar ataması yaparak, yaşanan tüm tartışmaların ve sıkıntılı durumların sebebi oldular. “Elde hakem yok”, “Bütün hakemler kötü” gibi mazeretlerle hakemleri spor kamuoyu önünde kötüleyip, çaresizlik fotoğrafı vermekten vazgeçmeliler bence. Serkan Çınar kariyerinin, birikiminin, tecrübesinin böyle bir maç için yeterli olmadığını yine hesaplayamadılar. Şampiyonluğun diğer önemli 2 maçına, Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus gibi markalar atanırken Rize- Galatasaray maçında Serkan Çınar ismini gördüğümüzde, basın bülteninde hata var zannettik. Meğer hata, basın bülteninde değil, MHK’da imiş. Kurul herhalde, kendi içinde bu atamanın öz eleştirisini de yapmıştır.

Maçlar kötü yönetilince, artık hakemlerin bitirilmesi konuşuluyor. Serkan Çınar bu maça, Bülent Yıldırım, Galatasaray-Beşiktaş maçına atandığı zaman hakemlikleri bitsin diye mi atandı? Bir maçın kötü yönetimi ile hakemlere düdük astırılan bir ortamda, hangi hakemden dirayetli düdük beklemeye hakkımız olabilir ki? Hata yapma korkusu ve stresinin, hata yapmanın ana nedeni olabileceğini hiç kimse düşünmüyor mu? Düdük astırma beyanatlarının bu kadar prim yaptığı bir ortamda düzgün düdükler beklemek haksızlık olmaz mı? Galatasaray-Başakşehir gibi bir final,Trabzon- Beşiktaş gibi bir derbi, en az 3 tane küme düşme ile ilgili son derece kritik maç, 1. Ligde play-off mücadelesi için 3 maç, 1. lige çıkma yarı final maçları, hepsi “hakem hakem” diye bağırıyor. MHK’nın işi zordan da öte...

Geçen hafta yazdık, geçmişin yaraları derin diye, bugüne gelmemiz yılların yanlış hakem yetiştirme, daha doğrusu yetiştirememe politikaları yüzünden. Çare tabii ki bu tür maçlar için aday olabilecek hakem sayısını çoğaltmak. Bu nedenle Merkez Hakem Kurulu geçen hafta yeni bir talimat çıkardı. Süper Lig hakem sayısını 40’ın üzerine çıkarmayı hedefliyorlar. Burada ince bir detay var. İnsanlara ünvan vermek mi önemli, yoksa o ünvanın ağırlığını taşıyacak insanların sayısını çoğaltmak mı önemli. Eldeki 24 kişiden 15’ini kullanabildiğiniz bir ortamda hedef 15’in sayısını arttırmak mı olmalı? 24’ü 43’e çıkarmak mı olmalı? TFF 1.lig klasmanına baktığımızda 25 hakem görüyoruz. Atama trafiğinden anlaşılıyor ki, bu sayınında neredeyse yarısı bu klasman için yeterli değil. Keşke talimatlarda yer alan “Her hakemi her klasmanda görevlendirir” yetkisini kullanıp, yetenekli gençleri değerlendirme yolunu seçselerdi. 1980’li, 90’lı yıllarda çok hakemli klasmanlar ülkemizde denendi ve kısa sürede vazgeçildi. Yeni talimatla 80’lere dönüş yapıyoruz. Hayırlısı olsun ne diyelim.

VAR’dı, yoktu derken dananın kuyruğu bu hafta kopacak gibi görünüyor. Galatasaray- Başakşehir maçı, ligin belki de final maçı olacak. Kazanan ipi göğüslemiş olacak. Merkez Hakem Kurulu bu maça tüm spor kamuoyunun oy birliği ile aday gösterdiği Cüneyt Çakır’ı atayacak. Başka şansları yok. Rize-Galatasaray maçında kural hatası var mı, maç tekrar edilir mi tartışmaları bitmedi hala. Futbol oyun kurallarının açıkça ihlal edilmesi, ya da yanlış uygulanmasına kural hatası diyoruz. Neticeye tesir etmeyen kural hatası için maç tekrar edilmez. Rize’de de top oyuna girmeden teknik ceza ( penaltı ) verilmesi bir kural hatasıdır. Penaltı gol ile sonuçlanmadığı için bu hata maçın neticesine tesir etmemiştir. Bu nedenle maç tekrarı söz konusu olamaz.