Her yıl nisan ayına gelindiğinde Türk kamuoyunda herkesin cevabını merakla beklediği bir soru gündeme gelir. Hemen her yıl bugünlerde, ABD Başkanı 24 Nisan’da “soykırım” diyecek mi demeyecek mi diye bahisler açılır. Bu sene de farklı olmayacağı görülüyor. Yeni ABD Başkanı’nın, Kongre yönetiminin ve kabine üyelerinin Ermeni lobilerine yakınlığına dikkat çekenler bu sefer “soykırım” ifadesinin kullanılacağını öne sürüyor. Bazıları ise, bunun ABD için rasyonel bir tavır olmayacağı ve ABD Başkanı’nın böylesine büyük bir hata yapacak kadar izansız olamayacağı ve o malum kelimeyi kullanmayacağı beklentisini dile getiriyor. İlla bir bahis oynamam gerekirse, ben ikinci ihtimale oynardım.

ABD Başkanları, geleneksel hâle gelen 24 Nisan açıklamalarında şimdiye kadar birbiriyle tam örtüşmeyen açıklamalarda bulundu. Örneğin, bir açıklamada “1 milyon” Ermeni’nin “yok edildiği”, başka bir açıklamada ise “1,5 milyon” Ermeni’nin “katledildiği” ifade edildi. Bazen de yapılan bir açıklamanın bir önceki sene yapılanla neredeyse kelimesi kelimesine aynı olduğu görüldü. Bu açıklamalarda ortak noktalar var mı diye bakılırsa, bunların hiçbirinde tarihî gerçeklere yer verilmemesi ve “soykırım” ifadesinin kullanımından kaçınılması hususları dikkat çeker.

Birçok ABD başkanı, seçim kampanyasında “soykırımı” resmen tanıyacağına dair vaatte bulunmuş, bu vaatlerle Ermeni oylarını hanesine yazdırmıştır. Ancak, taç giyen baş akıllanır misali, bu vaatler yerine getirilmemiştir. ABD başkanlarının her 24 Nisan’da açıklama yapmasına rağmen, Ermenilerin duymak için can attığı o kelimeyi kullanmamasının sebebi nedir? Bu sebep hâlen geçerli midir? Geçerli ise bu vaadini yerine getirmeyenler kervanına Biden da katılacak mıdır?

Bu soruların cevabını yakında göreceğiz. Ancak şu tespitleri şimdiden yapabiliriz: Evvela, şimdiye kadar bu kelimeden kaçınan başkanların, Türkiye’nin “ABD ulusal güvenliği için stratejik önemi haiz bir ülke” olduğuna atıf yaptığını hatırlatmak gerek.

ABD başkanları, NATO üyesi olan ve Orta Doğu, Kafkasya, Balkanlar, Akdeniz ve Karadeniz’de önemli bir ülke olan Türkiye’nin sözde soykırım yalanları ile rahatsız edilmesine sıcak bakmamıştır. Bir kelimenin Ermenileri tatmin etmesi ile neler kazanacağını ve Türkiye’nin tepkisi sebebiyle neler kaybedeceğini düşünen herhangi bir ABD başkanı, rasyonel davranmaktan aciz değilse o kelimeyi kullanmanın makul olmayacağını anlar. Bu sebeple de Ermeni diasporasına verilen vaatler, Türkiye-ABD ilişkilerinin önemi karşısında unutulur ya da göz ardı edilir. Peki bu sene de böyle mi olacak?

ABD yönetimi yine bir muhasebe yapmak zorunda: Türkiye’nin çok sert tepki vermesine sebep olacak böylesi bir adımın getirisi, götürüsünden fazla mı? ABD, Türkiye’yi kendinden uzaklaştırmakla sonuçlanacak bir adım atar ve örselenen küresel hâkimiyetinin Rusya ve Çin’in yükselen gücü karşısında daha da gerilemesini ister mi?

Şu bir gerçek ki Rusya ve Çin’in nüfuz alanı genişliyor ve küresel hırsları olan ABD’nin, Türkiye gibi ülkelere ihtiyacı artıyor. ABD’nin iki hasmı Çin ve İran’ın stratejik ortaklık anlaşması imzalaması gibi ABD’nin hâkimiyetine meydan okuyan gelişmeler yaşandıkça, Rusya- Ukrayna gerginliği ABD için NATO’nun ve dolayısıyla Türkiye’nin önemi arttıkça ABD için rasyonel olan tutum, Türkiye’nin beklentilerini boşa çıkarmamaktır.

Üstelik Türkiye, karşısındaki ABD de olsa Rusya da olsa yeri geldiğinde “hayır” demekten çekinmeyen bir ülke hâline gelmiştir. Dolayısıyla “soykırım” ifadesini kullanması hâlinde Biden, görev süresi boyunca Türkiye ile ilişkilerde yarattığı hasarı onarmakla meşgul olmak durumunda kalacaktır.

Türkiye’nin sert tepkisini çekip ABDTürkiye ilişkilerini daha da germek, Biden için en yanlış tercih olacaktır. Bu gerçeğin görüleceğini ve ABD’nin bu yanlışa düşmeyeceğini tahmin ediyorum.