Osmanlı’dan bu yana ülkemizde ataşelik, büyükelçilik yapmış yabancı diplomatlar Türkiye’yle ilgili anılarında sokak köpekleri konusunda benzer yorumlar yapmışlar. Sokak köpeklerinin başıboş biçimde insanların arasına karışmasını Türk milletinin alicenaplığı olarak görüyorlar. Pierre Loti de onlardan birisi. Türkiye’yle ilgili anılarında bizdeki hayvan sevgisini “Özellikle hayvanlara acımakta hepimizden üstündürler. İstanbul’un başıboş köpekleri büyük bir hoşgörü ile yüzyıllardan beri rahatça yaşamaktadırlar. Yağmur altında kalmış köpek yavrularını görünce, dikkatle sokağa iner ve üstlerini kilim parçalarıyla örterler.” sözleriyle tarif ediyor.

Fakat bu sevgi, son yıllarda sıkça gerçekleşen köpek saldırılarıyla sorgulanır olmaya başladı. İnsanın bu kadim ve sevecen dostu, kalabalıklaştığında grup psikolojisiyle hareket eden bir canlıdır. Ülkemizdeki köpek popülasyonunun artışa geçmesi insana yönelik saldırıların sayısında gözle görülür bir çoğalmaya sebep olmuştur. Özellikle küçük çocuklara yönelen başıboş köpek saldırıları ciddi yaralanmalarla ve ölümle sonuçlanabiliyor. Bu konu önlem alınmazsa geri dönülemez bir tahribata yol açacaktır. Türkiye’de 10 milyon sokak köpeği olduğu tahmin ediliyor ve bu rakamın önümüzdeki 10 yıl içerisinde 60 milyona çıkması bekleniyor.

2019’da Kayseri’de sokak köpeklerinin saldırdığı 2 gençten 1’i hayatını kaybetmişti. Bu yıl, İstanbul Büyükçekmece’de köpekten kaçarken kamyon çarpan genç de yaşamını yitirdi. Başıboş köpek meselesi buna benzer birçok hadisenin yaşanmasına sebep oluyor. Gerçekleşen trafik kazalarında da önemli rolleri var.

Birkaç gün önce Gaziantep’te yaşanan köpek saldırısında 4 yaşındaki Asiye’nin başına gelenler hepimizi derinden sarstı. “Hepimizi” tabiri yanlış olabilir. Bu konular gündeme geldiğinde duyarlılık pozlarına bürünerek “Suç insanda…” teranelerine sarılan, hayvan hakları adı altında örgütlenmiş insan düşmanı bir güruh var. 4 yaşındaki Asiye’nin pitbull cinsi iki köpeğin saldırısına uğraması insan sevgisinden nasibini almış herkesin tüylerini diken diken etti demek daha doğrudur. Zavallı kız günlerdir yaşam mücadelesi veriyor ve doktorların söylediğine göre bu olayın kalıcı hasarlarını bir ömür boyunca taşıması gerekecek. Neydi bu kızın günahı? Pitbull Türkiye’de beslenmesi, yetiştirilmesi yasaklı olan ırklar arasındayken, nasıl oluyor da her ilde, her mahallede bu köpeklere rastlanılıyor?

İnsan haklarının anavatanı olarak kabul edilen Avrupa ülkelerinde başıboş köpek sorunu neden yok? Çünkü Avrupalı bu meseleyi, insan ve hayvan arasındaki yaşam alanını kanunların sıkı bir biçimde uygulandığı bir düzende halletmiştir.

Zaten bu hususta en adil olanı, tüm canlıların yaşam hakkına riayet eden bir düzenlemenin sağlanmasıdır. Ne insanın diğer canlılara, ne diğer canlıların insana zarar vermeyeceği bir ortam oluşturulmalıdır.

Fakat 2004 yılında çıkarılan 5199 sayılı kanun, başıboş sokak köpeği sorununun çözümsüzlüğüne tuz biber ekmiştir. Sokak köpeklerinin aşılanarak yeniden insanların arasına salınmasına yol açan 5199 sayılı kanunda meselenin kimin sorumluluğunda olduğu konusu, müphem bir sorumsuzluk hali yaratıyor. Hayvan hakları örgütlerinin baskılarıyla çıkarılan bu kanun yeniden canımızı yakacak bir Asiye vakasını daha beklemeksizin düzenlemeden geçirilmeli.

Evindeki sivrisineğe, fareye müdahale ederken onların da bir canı olduğunu hesaba katmayan fakat sokak köpekleri konusunda canhıraş bir şekilde hayvan hakları savunucusu kesilen bir avuç köpek fetişistine bakarsak gelecekte kucağımızda 60 milyon sokak köpeği sorunu olacaktır. Öyleyse, bunların söylemlerine göre değil toplumun ve canlıların müşterek sağlığını gözeterek hareket edilmeli ve bu sorun çözülemeyecek bir merhaleye varmadan önce gereken tedbirler alınmalıdır.