Araya süper bir skorla giren Galatasaray, kaldığı yerden devam hedefiyle hazırlandığı ilk maça bir de ekstra motivasyonla başladı. Sarı kırmızılılar kazanınca yalnızca üç puan değil, üstüne bir de liderlik elde edecekti. Eksikler vardı. Ancak, oynayanlar eksikleri aratmayacak kalite ve becerideydi.

İstanbulspor da ligin dibinden kurtulmak istiyordu. Dirençli başladı maça. Güçlü rakibinin kuracağı baskıya aldırmadan, kora kor bir mücadele ile topu kalesinden uzak tutmaya çalıştı. Topu öne itti. Yenilirsem kimse kızmaz ama, atarsam, kazanırsam süper olur, mantığı ile oynadı. Öyle ya, kalesinin önüne duvar örse sonuçta etkili ayaklar bir boşluk bulurdu.

Tribünleri tıklım tıklım dolduran sarı kırmızılıların erken gol beklentisi topu önce direğe, ikincisinde ağlara gönderen ‘kaptan’ Gomis ile geldi. Ondan sonra tribün korosu kulakları sağır eden noktaya çıktı. O uğultunun itmesiyle ikinci golü aradı, pozisyonlar da üretti. Biraz gecikmeli de olsa, buldu da. Sonrasında rölantiye döndü, konuk da ilk yarının sonlarında bir iki girişimde bulundu. İkinci yarıya da aynı disiplinle başladı İstanbulspor, Galatasaray da ‘nasılsa kazandım’ rahatlığı ile kendisini zorlamadan oynadı. Farkı açacak pozisyonlar yarattı. Çözümlenemeyen beceriksizlik, son dakikalarda gelen konuğun golü ve kaçırdıklarıyla pişmanlığa dönüşmeden maç bitti de liderlik geldi.