31 Mart’ta yerel seçimler var. Maalesef bu seçimlere HDP gölgesinde giriliyor. Gönül isterdi ki, adaylar projelerini yarıştırsın ve halk kimden hizmet alacağına inanıyorsa ona oy versin… Fakat Türkiye’yi bölmeye çalışan terör örgütüne taşeronluk yapan HDP’ye belediyeler üzerinden taşıyıcı annelik yapmaya çalışan CHP ve İP gerçeği çok önemli hale gelmiştir.

HDP bu süreci “Kürdistan’da kazanacağız, Batı’da da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” şeklinde özetlemiştir. Bu söylem uluslararası bir proje olarak kendini hissettiriyor. Taşıyıcı annelik görevi CHP ve İP’e verilmiş görülmektedir. Her ne kadar CHP Grup Başkanvekili Engin Altay "İttifak bir taşıyıcı annelik gibi görülmemeli." dese de durum bundan ibarettir.

CHP Genel Merkezi olaya “HDP ile ittifak milli bir görev” ve “gönül ittifakı” gözüyle baktığı için HDP ile pervasız bir ilişkiye girmiştir.

 “Atatürk’ün emanet bıraktığı CHP’nin terör örgütüne yardım ve yaltaklık eden HDP ile ne işi olur?” şeklinde HDP ilişkisi ne zaman sorgulanmaya başlarsa CHP’nin yöneticileri anında “HDP kanuni, meşru siyasi partidir. Bunun üzerine söylenecek başka bir şey yok.” savunması yapıyorlar.

Bize de şunu sormak düşüyor o halde;

Madem “HDP kanuni, meşru siyasi bir parti” HDP ile çok net ittifak yaptığınız halde niçin çıkıp adam gibi “HDP ile ittifak yaptık” diyemiyorsunuz?

İşte kâğıt üzerinde meşru görünmeyle-görmeyle olmuyor. HDP’nin Eşbaşkanları, birçok milletvekilleri, belediye başkanları ve yöneticileri bölücülükten, teröristlikten cezaevlerinde iken, HDP’nin tüm belediyelerine “bölücülüğe hizmetten” dolayı kayyum atanmışken  “HDP’nin terör örgütüyle bağı yok” demek olsa olsa ahmaklık, bu propaganda zorlanırsa alçaklık olur. Zaten HDP’nin hiçbir yöneticisi de “terör örgütü pkk ile bir bağımız yok” demiyor ve asla diyemez.

Bu meselenin parti kapatmayla da çözümü olmuyor. HDP’ye gelene kadar HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP gibi partiler kapatıldıkça bir diğeri açılmıştır. Birini kapatsan, ertesi gün üç harfli bir şeytanlık merkezi tekrardan kurulmuştur. Bunların partisinde kim bölücülüğe hizmet ediyorsa en ağır bedellerle hesabını vermelidir. Pkk’lı Selahattin Demirtaş’ın ve diğerlerinin cezaevindeki parmaklıklardan mal mal bakışı örnek olmayı sürdürmelidir.

CHP’nin kurtarıcı görünmesi bu manzaranın bitirilmesi adınadır. O yüzden CHP HDP’ye taşıyıcı annelik vazifesi yapmaktadır. HDP=pkk denklemini Kemal Kılıçdaroğlu da, Meral Akşener de çok iyi biliyor. Bunu bile bile de ittifak yapıyorlar.

Sıkışırlarsa “HDP kanuni, meşru siyasi parti” diyorlar, sıkışırlarsa “HDP ile bir ittifakımız yok, HDP’li seçmen bize oy verecekse verme mi diyelim” diye işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Oysa konu HDP’ye oy veren normal bir vatandaşın bu seçimlerde CHP’ye, İP’e oy verme meselesi değildir. Asıl konu tüm yönetimlerini Kandil’in belirlediği, Kandil’den habersiz nefes alamayan HDP’nin niçin CHP-İP yanında güç birliği için seferber edildiğidir. Her Türk vatandaşı bunu sorgularsa zaten projeyi anlamış ve kavramış olacaktır.

CHP’nin, pkk’nın çocuğu HDP ile taşıyıcı annelik sözleşmesi 7 Haziran 2015 seçimleri öncesi imzalanmıştır. CHP bu vazifeyi öyle bir sahiplenmişti ki, CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özçelik “Ailece HDP’ye oy verdik” diyerek bunu itiraf etmiştir. CHP’nin bu tavrı 1 Kasım seçimlerinde de devam etmiştir.

24 Haziran seçimlerinde de CHP’nin stratejisini bizzat Kemal Kılıçdaroğlu tarafından CHP Strateji Geliştirme Komisyon Başkanlığı'na getirilen Av. Fidel Okan “Ailenizden bir kişinin mutlaka HDP’ye oy vermesini sağlayın.” sözleriyle göstermişti. CHP’liler bu seçimlerde de taşıyıcı annelik yapmışlar ve HDP yine barajı aşarak peydahlanmıştı.

HDP, CHP’nin kendine dair taşıyıcı annelik vazifesindeki sorumluluğu ve özveriyi bildiği için artık taleplerini çok net ifade ediyor ve CHP’yi şimdiden tehdit ederek uyarıyor. Çünkü bir zamanlar AKP ile hareket eden HDP, kendinin AKP tarafından sokağa bir hiç gibi atıldığını unutmadığı için, CHP’ye tutunmayı garantiye almak istiyor.

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli’nin “Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu HDP tarafından seçildiğini bilecek” girişiyle “HDP’yi yok sayarak siyaset yapamazlar. Gücümüzü bilecekler yoksa siyasi karşılıkları olmaz” sözleriyle açık açık şimdiden CHP’nin adaylarını tehdit etmesi, CHP adaylarının üzerindeki HDP gölgesini genişletmiştir.

CHP şimdi “HDP ile resmi ittifak yok, sandık ittifakı var” diye laf salatası yapsa da Kemal Kılıçdaroğlu HDP ile ittifakın zeminini Ahmet Türk’le yaptığı görüşmeyle şekillendirmişti. Görüşmeyi gizli tutuyorlardı ancak deşifre olunca detayları da ortaya çıkmıştı.

Ahmet Türk "Bir sabah kahvaltısında bir araya geldik. CHP'nin eski bir milletvekili görüşme olabilir mi dedi neden olmasın dedim.” diyerek detayları tane tane anlatmıştı… Teklif CHP’den geldiği halde CHP yöneticisi Ahmet Türk’ten geldi yalanını da söylemişti. CHP’nin neyi yalan değil ki?

Ahmet Türk "İnanıyorum ki söylediklerimiz etkili olur. Sayın Kılıçdaroğlu'nu biliyorsunuz, çok açık konuşmaz ama söylediklerimi onayladı. Karşı çıkışı olmadı." diyerek CHP-HDP ittifak temellerinin atıldığını 15 Kasım 2018’de zaten açıklamıştı.

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli işte bu yüzden özgüven içinde “Ankara’yı, İstanbul’u, İzmir’i biz yöneteceğiz” demektedir. Şimdiden muhataplarını da tehdit ederek sağlam geldiklerini HDP tabanına mesaj olarak iletmektedirler.

Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener maalesef ittifak yaptıkları Sezai Temelli kadar omurgalı davranamamaktadır. Onlar HDP’nin oyunu alalım kıvıra kıvıra seçimi atlatalım derdindedir.