Tarihimizin coğrafyaya dar geldiğini, karşımıza çıkan her meselede iliklerimize kadar yaşayarak görüyoruz. Suriye ve Irak’taki belirsizlikler, Balkanlar’daki kaynamalar en fazla bizi etkiliyor, bizi ilgilendiriyor. Kafkaslar’da bir rüzgâr esecek olsa, bize fırtına olarak yansıyor. Türk ve İslam düşmanlığı bilinçli, sistemli ve devamlı şekilde yükseltiliyor. Türkiye, özellikle hedeftedir. Yaşadığımız zorlu bir coğrafyada bin yıldır ağır bedeller ödeyerek varlığımızı sürdürüyoruz ve bu durum tarihin her döneminde hiç değişmeden devam ediyor.

BÜYÜK RESİM İYİ GÖRÜLMELİ

Her zaman uyanık, her zaman dikkatli, her zaman hazırlıklı, her zaman tetikte olmak zorundayız. Büyük resmi görmek, tedbirlerimizi ona göre almak asla ihmal edemeyeceğimiz tarihi sorumluluğun gereğidir. Bu durum bölünmez bütünlükten yana olan herkese, özellikle de ülkeyi yönetme iddiasında olan siyasi partilere ağır görevler yüklüyor. Tutarlı olmak, akıl ve ahlak ölçüleriyle hareket etmek, ülke ve dünya gerçeklerine göre siyaset üretmek, Türk milletine güvenmek ve inanmak esastır ve bunun dışına çıkanlar ağır vebal altında kalırlar. Türkiye’mizin üzerinde akla ziyan gerekçelerle baskı kuranlara, hedef ülke yapmaya uğraşanlara, açık veya kapalı tehditte bulunanlara, karanlık emellerini hayata geçirmek için fırsat kollayanlara ne taviz verilebilir, ne de görmezden gelinebilir.

NELER YAPMADILAR Kİ?

Yaptığımız değerlendirmeye akıl ve izan sahibi, vatan ve millet sevdalısı hiç kimse itiraz edemeyecektir. Zaten her şey açık, net ve belgelidir. Dünyada içeriden bu kadar çok karıştırılan, dışarıdan bu kadar ağır tehditler alan ülke sayısı çok azdır. Neler yapmadılar ki? Ne zaman bir milli duruş ortaya koysak, hak ve menfaatlerimizin gereğini yapsak, mutlaka karşımıza dikiliyor, alayı bir araya gelerek karşı cephe oluşturup tehditler savuruyorlar. Darbelerden ambargolara kadar ellerinden geleni arkalarına bırakmıyor, aramıza yerleştirdikleri hainleri kullanarak içeriden vurmak için her fırsatı değerlendiriyorlar. FETÖ kalleşliğinin dünya tarihinde bir başka örneğini daha bulmak neredeyse imkânsızdır.

KARANLIKTA İKTİDAR ARIYORLAR

Bütün bunları bir organize suç örgütü liderinin yalan ve karalamalarının neden bu kadar dikkate alındığını, gündem oluşturduğunu ve hatta zilletin bu kirli oyuna nasıl bu kadar sarılıp sahip çıktığını daha iyi anlayabilmek için hatırlatıyorum. Hedefin doğrudan ülkemiz, milli birliğimiz, huzurumuz olduğu çok açık olmasına rağmen, bu karalamaları ciddiye almak, ortalığı ayağa kaldırmaya uğraşmak, daha da acısı bizzat devleti hedefe koymak siyasi zavallılığın ötesindedir ve kelimenin tam anlamıyla iş birlikçiliktir. Türk milletiyle yapamadıkları iş birliğini, terör örgütleriyle, Türk ve Türkiye düşmanlarıyla, organize suç çeteleriyle yapıyorlar. Çok vahim, çok ağır bir tablo ile karşı karşıyayız. Zilletin bütün unsurları, iktidarı Türk milletinde değil de karanlık mahfillerde aradıklarını bir defa daha ve ibret verecek biçimde göstermişlerdir. Siyaset taşeronları, medya teşrifatçıları, sivil toplum tertipçileri, suç ve terör örgütü temincileri, özellikle de dış tedarikçiler de üzerlerine düşeni yerine getirmek için sıraya girmişlerdir.

6 AY HESABI İLE YURTTA SULH BENZERLİĞİ

Yapılmak istenen bellidir. Birçok yol denenmiş fakat sonuç alınamamıştır. Cumhur İttifakı’nın sarsılmaz iradesi ile her defasında geri püskürtüldü, pişman edildiler. Bir defa daha ve farklı bir yöntemle şanslarını deniyorlar. Devletle millet arasındaki güven bağlarını koparmak istiyorlar. Hükümeti yıpratmak uğruna devleti feda etmekte en küçük bir tereddüt göstermiyorlar. Ne acıdır ki, CHP bu karanlık senaryoda yine başrolü oynuyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun altı ay içinde başka bir Türkiye’nin görüleceğini iddia etmesi bize çok tanıdık gelmektedir. Malum, bugünkü İP’in Başkanı da bir zamanlar, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” diye ortalıkta dolaşıyor, başbakan olacağı tarihi açıklıyordu. Bu konuşmaların ardından çok sürmedi, FETÖ kalleşliği ile birlikte bu sufleyi nereden aldığı, bu iddiayı neye dayandırdığı ibret verecek biçimde ortaya çıktı. Son günlerde yaptığı açıklamaları da bu çerçevede değerlendirmek lazımdır. Sayın Cumhurbaşkanı’nı Netanyahu’ya benzetip, ardından da Rize’ye gitmesinin bir tesadüf olduğunu düşünen varsa şaşarım. Nitekim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle eş tutarak kendini bir defa daha ele vermiş ve Türk milletinin hür iradesini tanımadığını açıkça ilan etmiştir. Bunun başka anlamı ve izahı mümkün değildir. Türk milletinin iradesini tanımadıklarına göre, iktidarı kimlerden ve nerelerden beklediklerini de açıklamak zorundadırlar. Biz zaten biliyoruz da, Türk milleti de bilsin.

BU İKAZI UNUTMAYIN

Pazılın parçalarını birleştirince resim netleşiyor ve Deva’lı. Saadet’li, Gelecek’li, HDP’li karanlık plan ortaya çıkıyor. Kılıçdaroğlu’nun ne demek istediği, 6 ay hesabını neye göre yaptığı çok daha kolay ve rahat anlaşılıyor. Ancak hiç kimse Sayın Bahçeli’nin şu ikazını unutmasın:

“Karambolde siyasi fırsatçılığa kalkışanlar, zalimlerin dolduruşuna gelip ülkemizin haysiyetini iki paralığa çevirmek için konuşan ve konuşturulanlar iki dünyada bunun hesabını muhakkak vereceklerdir. Bundan kaçış ve kurtuluş imkânsızdır.”