Her şey Türkiye’nin dış politikada argümanlarını değiştirmesi ile başladı. “Stratejik derinlik” safsatasının yerini milli güvenlik ve milli çıkarları koruyan politikalar aldı. Bu değişim birçok soruna uluslararası hukuk çerçevesince adil ve kalıcı çözümler getirdi.

Mesela Suriye’deki terör koridoru engellendi. Doğu Akdeniz’deki haklarımız korundu. Dağlık Karabağ’daki Ermeni işgali son buldu. Bunlar Türk milletini ve milli çıkarlarını hedef alan oluşum ve ülkelere karşı izlenen caydırıcı politikaların kazanımlarıydı.

Türkiye izlediği doğru dış politikanın kazanımlarını sadece bölgesel barışın tesisinde kullanmadı. İş birliğinin geliştirilmesi ve istikrarı hâkim kılacak politikalar Katar’da, Libya’da, Somali’de küresel oyunların bozulmasını da sağladı.

Dış politikada bu iklimin yaratılması ve Türkiye’yi bölgesel güç hâline getiren kazanımların elde edilmesinde Cumhur İttifakı’nın büyük rolü vardır. AK Parti ve MHP ortak aklının ürünü çok yönlü dış politikadan elbette bazı kesimlerin rahatsız olması doğaldır. Ve bu kesimlerin rahatsızlıklarını yabancı düşünce kuruluşlarının raporlarında, yabancı gazetelerinin haber ve analizlerinde görmek mümkündür.

Yani ABD’li düşünce kuruluşları, İngiliz gazeteleri gündemine durduk yere Türkiye’yi almadı. Cumhur İttifakı ve onun mimarı siyasi partiler AK Parti ve MHP sebepsiz yere hedef tahtasına oturtulmadı.

ABD’li Brooking Enstitüsü’nün “Türkiye’nin Batı ile bağlarının yeniden kurulmasının yolu yeni bir hükümetin tesisine bağlı, yeni bir Türk hükümeti seçilene kadar ABD Türkiye’ye baskıyı sürdürmeli” fikri bir amaç taşıyor.

Aynı şekilde İngiliz gazetesi The Guardian’ın geçmişte işlediği tüm suçların cezasını çektikten sonra tahliye olan Alaattin Çakıcı’nın Ülkücü olması nedeniyle MHP’nin mevcut iktidara desteğinin Türkiye’yi bir mafya devletine dönüştüreceği iftirası da boşuna değil.

“Türkiye’nin mevcut yapısıyla Doğu Akdeniz’i istediğimiz gibi sömüremeyiz, Afrika’da istediğimiz gibi at koşturamayız, Orta Doğu’ya kan ve gözyaşını hâkim kılamayız” diyemiyorlar, “Türkiye’de yeni bir hükümet tesis edilmeli” diyorlar.

“Türkiye’nin mevcut yapısı Suriye ve Irak’ın kuzeyinde kurulacak terör devletine izin vermez” diyemiyorlar, “Türkiye mafya devletine dönüştü” iftirasına başvuruyorlar.

Türkiye’nin Kafkasya-Balkanlar-Orta Doğu üçgeninde söz sahibi olup istikrarı hâkim kılmaya çalışmasının, bölge üzerinde sömürüden başka düşüncesi olmayan küresel projelerin kurgu ve uygulayıcılarının işine gelmesi elbette düşünülmeyecektir. Ama keşke Türkiye’nin haklı tezlerine karşı çıkarken saçma sapan ifadelere başvurup komik duruma düşmeseler.

Geçtiğimiz günlerde “İnsanlığın Huzuru” konusunu birçok açıdan değerlendirip tüm dünya milletlerinin dikkatine sunmuş MHP’nin, Türkiye’yi mafya devletine dönüştüreceği iddiası komik durmuyor mu?