İttifak ismini “Millet” olarak seçen muhalefet cephesi, Cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağı sorusunu milletten önce terörizmin partisine sorma mecburiyetindedir. Muhalefetin muhtemel Cumhurbaşkanı adayının ayrılıkçı, bölücü, kan siyaseti yürüten ve bu nedenlerle hukuken kapatılması gündemde olan bir parti tarafından şekillendirilmesi aslında Millet İttifakının nasıl bir meşruiyet problemi içerisinde olduğunu gösteriyor.

Böylesine vizyonsuz bir muhalefet bulmuşken onu parmağında oynatan HDP adeta haremine cariye seçen sultan pervasızlığıyla Millet İttifakının aday adaylarını “Bu olsun, şu olmasın” diyerek eleyebilme gücündedir. Yarın bir gün kapısına kilit vurulması mukadder olan bu bölücü şebekeyi Türkiye muhalefetinin kilit partisi haline getirenler bu işin müsebbibidir.

Mansur Yavaş’ın bu yapı tarafından üzerinin çizilmesinden sonra adaylık heveslerine veda etmek zorunda kalan isim dün itibariyle İP Genel Başkanı Meral Akşener oldu. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan önceki gün katıldığı bir Youtube programında Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığı adaylığına sıcak bakmadıklarını ifade ederek onun demokrat, bağımsız, özgürlükçü bir siyasetçi olmadığını dile getirdi. Meral Hanım’ın ‘topuklu efe’ imajına bir göndermede bulunarak Akşener’in kadınları temsil etme noktasında yetersiz kaldığını ifade etti.

Meral Akşener’in tüm liderlik imajını ve siyasi iddiasını ayaklar altına alan bu ağır sözler hayatın normal akışı içerisinde açık bir savaş ilanıdır. Aslında HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Akşener’in siyasi hayallerini paçavraya çevirerek ona karşı büyük bir vefasızlık örneği de sergilemiştir. Çünkü Türkiye siyasi tarihinde kendisini milliyetçi olarak adlandıran hiçbir siyasi lider bölücüler adına “Kürt siyasi hareketinin temsilcisi” tabirini kullanmamıştı. Bölücübaşının heykelini dikeceklerini söyleyen bir terör sabıkalısıyla kahvaltı sofrasında buluşma hayali taşıyan bir milliyetçi lider bu topraklarda hiç görülmemişti. Kendisini milliyetçi olarak adlandıran hiçbir siyasi lider kendilerini Türk milletini ve vatanını parçalamaya adamış bir oluşuma “meşruluk” hüviyeti hediye etmemişti.

HDP kendisini hiç de hak etmediği mertebelere çıkaran, kanlı ve kirli siyasetini meşru gören, tutuklu eş başkanının serbest bırakılmasını isteyen milliyetçi görünümlü bir genel başkanı el üstünde tutmak yerine ona en büyük tokadı atan olmuştur. Meral Akşener’in siyasi geleceğine dair yatırım planları bölücü bir eş başkanın iki dudağının arasından çıkan sözlerle tarumar olmuştur. Bu zamana kadar HDP’nin “Bizim sayemizde milletvekili seçildiniz” gibi kışkırtıcı ifadelerine, parti sözcüsüne “Yavuz it” deme boyutlarına varan hakaretlerine sessiz kalmanın karşılığı bu olmuştur. Oysa Meral Hanım, Sayın Bahçeli’nin “evine dön” çağrısına kulak verip siyasi kariyerini kendisini daha fazla tüketmeden noktalayabilseydi özlemini çok çektiği babaannelik hasretini torunuyla oyunlar oynayarak giderebilirdi. Şüphesiz babaannelik, terör partisinin onayıyla makam sahibi olmaktan bin kat daha şereflidir.