Müzmin Bahçeli düşmanı iki fırıldak var…

Biri Sözcü’de, biri Karanlık Oda’da…

Çaptan ve gündemden düştükçe Devlet Bey'e saldırmakla görevliler…

Biri hâlâ başyazı diye magazin karalıyor, asparagasa atlıyor, kulağına fısıldananları karalıyor…

Diğeri, gittiği her gazeteden kovulmakla ünlü…

Hiç “arkasında durduğu adam” olmadığı gibi, “arkasında durulan adam” da olamamış…

Türkiye, TGRT, Star, Posta, Flash, Avrasya TV, Yeniçağ, Ulusal ve Aydınlık derken Karanlık Oda’nın kucağına kadar düştü…

“Rüzgâr gülü” mübarek…

*

Dikkate alıp “âdem” sınıfına sokmamak lazım bunları ama…

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın Hoca, “teşkilat ve İstanbul”daki yoğunluğu arasında “stres topu” yerine kullandığı için seviyorum bu iki fırıldağı…

Eğlencelik” niyetine…

Twitter’da bunlara verdiği mizah, taşlama, hiciv, tarih, ahlâk, siyaset ayarlarıyla edebiyatın “polemik literatürü”ne girmiştir herhalde Semih Bey…

Evvelki gün, bu iki fırıldak, gözden düşmüş olmalılar ki çaresini Bahçeli ve MHP’ye sataşmakta bulmuşlar… İllâ, Hoca’ya toslamalılar…

Eh, Semih Bey de “stres topu” arıyor zaten, almış bu ikisini güzelce ufalamış!

*

Asparagas ustası, sanatçılar üzerinden MHP’ye saldırmaya kalkmış…

Semih Bey’den zehir zemberek cevabını da aldı elbette:

Teşhircilik ve tellallık yaparak toplumun ahlâkına tasallut eden bu gibiler, köşelerinde ahlâk düşkünlüğünü, sefahat ve rezaleti pazarlayanlar ‘sanat’ adına kalem oynatmamalıdır.”

İflah olur mu, olmaz! Hoca’dan bombalamaya devam:

Bu ilişkiden Sayın Kılıçdaroğlu ve tokmak kafalı gazeteciler nefsine pay çıkararak özel hayatlarını ve kişisel görüşlerini sanata bulaştırmaya kalkanlar, milletin gözünden de gönlünden de düşmekten kurtulamazlar.”

“Milletin sanatçıya müsamahası, ona açtığı bir gönül kredisidir; sonsuz ve geri ödemesiz değildir. İstismar, küçümseme ve şımarıklık; krediyi sonlandırır. Sanatçının asıl politikası, bütün milleti sanatın aydınlığında birleştirmek olmalıdır.”

Daha ne desin?

*

Gelelim diğerine…

Y-CHP’li Fikri Sağlar’ın “önü kibar, arkası bir hayli karışık” dediği fırıldak…

Meğerse basın camiasında “komisyoncu” olarak bilinirmiş; öyle diyor Sağlar…

Türkiye’den Yeniçağ’a, Yeniçağ’dan Aydınlık’a, Aydınlık’tan Karanlık Oda’ya savrulan bu âdem için basındaki dostları Bay Sağlar’a şöyle diyesiymiş: “Bu adama bulaşma pislik sıçratır! O, tedavi ettirip ölümden kurtaran patronuna bile çamur attı.” (Birgün, 11.10.2016).

Sağlar’ın sözünü ettiği para işlerini Türkiye yazdı geçenlerde.(Bir tetikçinin kirli yüzü, Türkiye, 01.02.2016)…

İddialara göre, Sözcü’nün patronu Akbay’dan 350 bin lira almış… ABD’de beyin ameliyatı olunca Türkiye’nin patronu Enver Ören’den 140 bin dolar götürmüş…

Türkiye’nin Ankara temsilcisi iken “personelin harcırahlarını” cebine indirmiş… Türkiye yazıyor bunları…

“Şerefsizliğe karşı MİT ve Emniyet’e çağrı!” başlıklı alengirli bir yazıyla savunmaya geçmişti fırıldak…

İstifa eden o fırıldak için bir de Ulusal Kanal’ın açıklamasına bakalım:

“Dün Kandil'in ağzına bakarak siyaset yapmak ihanetti de bugün "AKP ve MHP'yi geriletiyoruz" sloganıyla yeni açılımı perdelemek vatanperverlik mi? Ne oldu da millet ittifakı yöneticileri Demirtaş'a ve HDP'ye selamlar gönderirken Önkibar önemsemedi!”

Yakında “karanlık oda”dan da bir açıklama gelirse şaşırmayın…

Böyle bir “rüzgâr gülü” işte…

*

Stres topu”nu çok seven Semih Yalçın Bey, bunu almış ele, girmiş yola:

“Sen bu üslupta yazmaya devam ettikçe biz de senin sifonunu bol bol çekmeye ve içini layık olduğun defihacetlerle doldurmaya devam edeceğiz. Bunu böyle bilesin bay fırıldak!”

Yeter mi, yetmez!

Fırıldak Sebo bugünkü yazısında yine şanına(!) yakışır pislik ifadelerle MHP’ye ve genel başkanımıza saldırmış. Fırıldak Sebo’nun MHP düşmanlığı artık vaka-yı adiyeden, dolayısıyla kendisi de bizim için âdem-i adiyedendir.”

Vesselâm!