Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu’dan askerî unsurlarını çekme kararı on yıllık bir süreç çerçevesinde dünya kamuoyunu en çok meşgul eden gelişmelerden birisi olmuş; bölgesel ve küresel aktörleri de Orta Doğu aksında yeni politikalar üretmeye mecbur bırakmıştır. Trump döneminde filli olarak Suriye’de başlayan çekilme, Afganistan ve Irak’taki askerî varlıkların tamamen çekileceğine ilişkin açıklamalarla devam etmiş, özellikle Afganistan coğrafyasında ABD ve NATO unsurlarının çekilme hamleleri de Türkistan’daki “Büyük Oyun” u yeniden gündeme getirmiştir. Afganistan’da yıllardır Taliban’a karşı yürütülen mücadele, Taliban’ın dünyanın egemen güçleri ile diyaloglar tesis etmesine evrilmiş, Afganistan coğrafyasında bulunan farklı etnik ve mezhepsel gruplara bağlı olan unsurları da göç ya da meşru Afgan hükümeti çatısı altında direnişe mecbur bırakmıştır. Açıkçası bu mecburiyetin altındaki sebeplerde dünya genelinde Afganistan’ın kontrolünün tamamen Taliban’ın insafına bırakıldığı algısı da yer almaktadır. Ne var ki; bölgeden çelişkili açıklamalar gelmeye devam ederken uluslararası etkin güçlerin de bölgeye yaklaşımları farklılık içermektedir.

Tam da bu bilgi karmaşası içerisinde Afganistan’ın resmi hükümetinin yapmış olduğu açıklamalar ve Taliban etkisinin sahada söylenenden daha az olduğunun iddiaları ise akıllara soru işaretleri getirmektedir. Taliban Afganistan’da etkin değilse, ABD Afganistan’dan neden çekiliyor ve Taliban yönetimi ile bir mutabakat mı sağladı? Yine aynı ABD geri çekildiği Afganistan’da Taliban ilerleyişini durdurmak için neden Afgan güvenlik güçlerine hava desteği sağlıyor? Bu minvalde tabloya bakıldığı zaman, önümüzdeki on yıl içerisinde tek bir Afganistan’dan bahsedemeyecek olduğumuz söylenebilir. ABD ve NATO unsurları her ne kadar bölgeden çekiliyor olsalar da mevcut Afgan yönetimini destekleme yönünde kararlılıklarını devam ettirmekteler. Öte yandan Rusya, İran ve Çin, Afganistan’daki tek muhataplarının Taliban olduğunu fiili adımlarla çoktan göstermiş durumdalar.

Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’dan ayrılacağını açıklamasının ardından Taliban yönetiminim dört ana güç üzerinden stratejik temaslarını geliştirdiğini ve dünya ile diplomatik ilişkilerin kurulması yönünde adımlar attığını görmekteyiz. ABD ile yapılan ön görüşmelerden sonra ikinci önemli temas ise Rusya-İran aksı üzerinden şekillenmiştir. Başta Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da bulunduğu Rus heyeti ile Taliban temsilcilerinin yapmış oldukları görüşmeler Rusya’yı olduğu kadar Orta Doğu politikalarını Rus mihmandarlığına endekslemiş olan İran için de önemli bir adımdır. ABD’nin hem Irak’ta hem de Afganistan’da yürütmeye çalıştığı “geri çekilme” politikaları neticesinde kendi etki alanını genişletmek isteyen İran, Afganistan’dan gelen göç dalgaları ve vesayet savaşında kullandığı askerlerin akıbeti konusunda da Taliban yönetimini orta vadede ciddi bir muhatap olarak görmektedir.

Temmuz ayının son haftası içerisinde Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahit’in yapmış olduğu açıklamalar ise hem ABD hem de Rusya-İran aksından bağımsız olarak iki diğer gücün Afganistan politikaları açısından ılımlı mesajlar içermekteydi. Türkiye ve Çin yönetimlerine hitap eden bu mesajlarda Türkiye için; NATO ve Batılı güçlerin şemsiyesi altında olmadan Afganistan’da ortak bir iş birliğinin mümkün olabileceği mesajı verilirken; Çin sermayesi ve özellikle Kuşak ve Yol Projesi kapsamında Çin yatırımlarının Afganistan’ı yeniden inşa etmesinden duyulacak olan memnuniyet belirtilmekteydi.

Zabitullah’ın yapmış olduğu açıklamaların devamında yer alan “DEAŞ ile mücadele” ve “Taliban unsurları arasında Türkistan coğrafyasından ve Çin’den herhangi bir savaşçının bulunmadığı” söylemleri ise Taliban yönetiminin bölgedeki devletlerle herhangi bir uluslararası örgüt müdahalesi olmaksızın ikili anlaşmalar yürüteceğinin de ispatı niteliğindedir. Bu mesajların Çin Halk Cumhuriyeti tarafından memnuniyetle karşılandığını da söylememiz yanlış olmayacaktır zira, yine geçtiğimiz hafta içerisinde Taliban heyeti, Çin’de “devlet protokolüne” yakın bir törenle Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi tarafından ağırlanmış ve Afganistan’ın tamamında Taliban kontrolünün olması hâlinde Çin-Afganistan ilişkilerine dair önemli yol haritaları çıkartılmıştır. Açıkçası, Pakistan’ın ardından Taliban kontrolündeki Afganistan’ın Kuşak ve Yol Projesinde yer alması, yine geçtiğimiz günlerde Rusya-Çin Savunma Bakanları arasında imzalanan iş birliği ve tatbikat protokolleri de göz önünde bulundurulduğunda Türkistan’ın önemli bölgelerinden biri olan Afganistan’da, Rus-Çin iş birliğinin daha da körükleneceğini söylememiz yanlış olmayacaktır.

Bu denklemde ise Türkiye’nin daha temkinli hareket eden bir unsur olduğunu söylememiz yerinde olacaktır. Türkiye, gerek Dışişleri Bakanlığı gerekse Savunma Bakanlığı nezdinde yapılan açıklamalar çerçevesinde NATO şemsiyesi altında uzun yıllardır görev aldığı Afganistan’da ortaklarının çekilmesine rağmen kalmaya devam edecektir. Lakin Taliban ile olan ilişkileri tesis etme konusunda Rusya ve Çin kadar aceleci davranmayarak Taliban tarafından belirtilen iş birliği talebine mesafeli durmaktadır. Açıkçası; Türkiye’nin bölge güvenliği, Türkistan coğrafyasında hem Rusya hem de Çin aksında dengeleyici bir unsur olma fırsatını elinde bulunduran Türkiye, aynı zamanda da demokratik değerler kapsamında meşru bir zemin bulmaya çalışmaktadır.