AİHM’nin Demirtaş hakkında aldığı karar, insan haklarının korunması ve ihlallerin engellenmesini asli görev edinmiş bir yargı organının nasıl çelişkili kararlar verebildiğini ifşa etti. Bahsettiğim çelişkinin ne olduğu, AİHM tarafından İspanya’da bir zamanlar faal olmuş Herri Batasuna partisinin kapatılmasına dair başvuru kapsamında mahkemenin tavrı dikkate alındığında hemen anlaşılabiliyor.

İspanya’nın kuzeyi ile Fransa’nın güneyinde yer alan Bask bölgesinde yaşayan Katalanların bir kısmı uzun zamandır ayrılık taraftarıydı. İspanya’dan ayrılma ve bağımsızlık fikri, anayasal ve yasal açıdan mümkün olmayınca aşırılık yanlısı silahlı bir grup 1959’da ETA (Bask Yurdu ve Özgürlük) terör örgütünü kurdu. ETA’nın eylemlerini tamamen bitirip silah bıraktığı zamana kadar geçen 50 yılda, ETA yaklaşık 850 kişinin ölümüne sebep oldu. Bir yandan silahlı eylemlerle halk kin ve nefrete itilip, korku ve huzursuzluk tırmandırılırken “ETA’nın siyasi kanadı” olduğu mahkeme kararıyla 2003 yılında tescil edilen Herri Batasuna adlı bir siyasi parti de parlamentoda bulunuyordu.

ETA, silah zoruyla ulaşmak istediği amaca sivil ve demokratik görünümlü Herri Batasuna’nın siyasi faaliyetleri ile ulaşmaya çalıştı. Terör eylemlerini meşrulaştırmaya veya masumlaştırmaya çalışan ve ETA’nın sivil militanları gibi faaliyette bulunan Herri Batasuna’ya İspanyol halkının desteği hiçbir zaman çok ciddi oy oranlarına ulaşmadı. Örneğin, 1979 seçimlerinde partinin aldığı oy yüzde 1’in biraz altındaydı. Bir yerde siyasi parti, ETA örgütünün elindeki bir silaha dönüşmüştü.

ETA terör örgütü ile Herri Batasuna arasındaki yakın ilişki o derece netti ki, siyasi partinin terörist eylemlerin odağı hâline geldiği hemen herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilirdi. İspanya hükümeti, terörle içli dışlı olduğu tartışma götürmez olan Herri Batasuna’nın kapatılması için mevzuattaki bir boşluğu gidermekle işe başladı. Haziran 2002 tarihinde kabul edilen ve 1978 tarihli Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştiren bir kanun, “Demokratik ve anayasal değerlere açıkça aykırı eylemlerin odağı hâline gelen siyasal partilerin kapatılabileceği” hükmüne yer veriyordu. Bu kanuna dayanarak İspanyol yargısı, “Terör örgütü ETA ile organik bağı olmak, terör eylemlerini kınamaktan kaçınmak, terörizmi destekleyen afişler kullanmak ve halkı devlete karşı mücadele etmeye tahrik etmek ve parti yetkililerinin ‘yasal olan ya da olmayan her yoldan mücadelemizi sürdüreceğiz’ gibi beyanatlarda bulunması” gibi gerekçelere istinaden partinin kapatılmasına hükmetti. Kapatılan partinin yetkilileri, İspanya haricindeki ülkelere kaçmış olsalar bile bir bir tutuklanmaya başladı.

İspanyol Anayasa Mahkemesi, terör eylemlerine bizzat ve fiilen karışmış olmak gibi bir durumun tespit edilmesine gerek olmadığını ve “terörist saldırıları kınamaktan kaçınmanın terörizmi zımnen desteklemek” anlamına geldiğini belirterek kapatılma kararını onadı. İspanyol yargısı için ETA ile Batasuna arasındaki açık ilişki, parti kapatma kararı için yeterli ve meşru idi.

Kapatmanın ardından parti yetkilileri AİHM’ye başvuruda bulundu. İddiaya göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinde düzenlenen düşünce özgürlüğü ile 11’inci maddesinde garanti altına alınan parti kurma hürriyeti ihlal edilmişti. Ancak, AİHM 30 Haziran 2009 tarihli kararında, kapatma kararının “Demokratik bir toplumda gerekli olduğu, sosyal bir ihtiyacı karşılamaya yönelik ve ölçülü olduğu” tespitinde bulunarak partinin kapatılmasında hak ihlali olmadığına hükmetti. Kısacası, AİHM de terörle bağlantılı bir partinin kapatılmasını demokratik bir hukuk devleti için kabul edilebilir buldu. Madem ki bir terör örgütü (ETA) ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle bir siyasi parti (Herri Batasuna) kapatılabiliyor, o zaman yukarıda zikrettiğim kapatma kararındaki suçların hepsini işlemiş böylesi bir başka partinin (HDP) liderinin (Demirtaş) bu suçları yüzünden mahkûm edilmesine kim ne diyebilir? PKK’nın ETA’dan çok daha yıkıcı bir terör örgütünü olduğu, HDP-PKK ilişkisinin, Batasuna-ETA arasındaki ilişkiden daha net görünür olduğu ortadayken, Batasuna’yı kapatanların Demirtaş’a kucak açmaları hukukun üstünlüğü değil de hukukun çöpe atılması değil midir? Bu çelişkiye bakanlar, AİHM kararlarının siyasi olmadığına inanmakta zorlanmayacak mıdır?