Elektronik imza ile ilgili sistem tüm dünyada henüz yeni otururken bir yandan da akıllı sözleşmeler (smart contract) kavramı vücut buluyor. Akıllı sözleşmeler kendi içinde dijital terimini de içeriyor.

Akıllı sözleşmeler, blok zincirlerinin (blockchain) sahip olduğu merkeziyetsizlik ve dağıtıklık özelliklerini kullanıyor. Yani o sözleşmeyi onaylayacak, ya da ona şahit olacak bir tarafa ihtiyaç duymaksızın, sözleşme o blok zincirinin tüm üyelerinde bulunuyor, inkâr edilememesi ve bütünlüğü (yani değiştirilememesi) kriptoloji ile güven altına alınıyor. Birden fazla zincir boğumunda olduğu için kaybolması gibi bir olasılık da olmuyor.

Akıllı sözleşmeleri akıllı kılan şey ise aynı bir yazılımdaki gibi durumların (conditions) tanımlanmış olması. Yani “şu durum olursa böyle, şu durum oluşursa bu şekilde hareket edilsin” tarzı bir “akıl” sözleşmenin içerisinde bulunuyor.

Hemen bir örnek verelim. Bir süt taşıma şirketi bir fabrika ile her gün o sabah sağılan sütleri, sıcaklığını 6 derecenin üzerine çıkarmadan saat 12’den önce fabrikaya teslim etmek üzere sözleşmiş olsun. Bu sözleşmede sütlerin teslim alma saati, sütlerin teslim alınması ile aynı anda nakliye ücretinin bloke emanete alınması, yolculuk boyunca sıcaklığı, teslim alındığında içindeki bakteri oranı, teslim saati gibi birçok konu her iki taraf tarafından da kontrol edilmeli ve çeşitli onay teslim, tesellüm evrakları doldurulmalı ve imzalanmalı, bunlar onay süreçlerinden sonra o nakliye ile ilgili ödeme gerçekleşmelidir.

Akıllı sözleşmelerde ise tek bir merkezi yazılım (akıllı sözleşme), coğrafi olarak aracın koordinatlarını, üreticiden çıkışını, fabrikaya varışını, araçtaki termal ölçüm sisteminden sıcaklığın seyrini, lab sisteminden tahlil sonuçlarını alarak kimsenin onayına ihtiyaç kalmadan doğrulamaları yapabilecek, bloke edilmiş tutarı yine sözleşmede tanımlanmış kripto para cüzdanından nakliyeci cüzdanına aktarımını anında gerçekleştirebilecektir. Hatta sözleşme, kod ile tanımlanmışsa (“if blokları” ile), gecikilmiş saat başına binde 5 kesintiyi dahi uygulayabilecek ya da süt 5 dakikalığına 10 dereceye kadar ısınmış ise sözleşmeyi ödemesiz sonlandırabilecektir. Bu vizyonda, kişi ya da otorite ihtiyacı olmamaktadır. Bu verdiğim örnek bir hayal de değil, IBM ile Nestle’nin geliştirdiği bir projeden!

Akıllı sözleşmeler, yatırım ve ticaret dünyasını da etkileyecek. Bugün bir şirkete hissedar olmak, bunu ticaret sicilde tescil etmek ya da halka açık borsada hisse senedi sahibi olmak iken, “yeni internet” temelli yeni girişimlerde hisselerin yerini birer kripto varlık olan itibari paralar (Token) alıyor. İtibari paralar herhangi bir borsaya ihtiyaç duymadan el değiştirebiliyor, şirketin durumuna göre değerlenebiliyor, değersizleşebiliyor. Girişim, yatırım için tek bir yatırımcı peşinde koşmaktansa bir “İtibari Para Sunum Teklifi” (ICO/IDO/IGO) ile istekilere açılabiliyor, istekliler ülke paraları karşılığında o girişimin itibari parasını (token) alabiliyor, bekletebiliyor, akıllı sözleşmede tanımlanmış blokaj süresi bitince satabiliyor. Sahip olduğu itibari para kadar o girişimin yönetiminde söz ve oy hakkına sahip olabiliyor.

Akıllı sözleşmeler, elektronik imzalar nasıl bugün hukukun bir parçası hâline geldilerse, kati inkâr edilememezlik ve bütünlük özellikleri ile bir vadede hukukun bir parçası hâline geleceklerdir. Bunun yanında akıllı sözleşmeler, hukuk mevzuatı gibi noterlik, tapu, bankalar, borsalar gibi güvenilir kişi ihtiyacı olan tüm iş yaşamını da dönüştüreceklerdir.

Diğer yandan akıllı sözleşmeler, bir “mantık” ve “algoritma” içeren yazılımlar olduğuna göre bunların siber güvenlik tehditlerine maruz kalması da olasıdır.

Devletler açısından, en başta bu durum işleyen düzenin değişimi olarak görünecek olsa da, büyük fırsatlar da sunabilir. Örneğin, bilirkişi ve adalet masraflarından azalma. Örneğin, tek bir “if” kodu ile her sözleşmenin ödemesinden %20’lik bir verginin ödeme anında hazineye aktarılması. Örneğin, yatırım ve sermaye piyasalarında hareketlenme.

Leibniz, 17’nci yüzyılda makineler ile çözülebilecek bir yasal altyapı oluşturmaya çalışmıştı. Leibniz prensibine göre; tüm insan düşünceleri ne kadar karmaşık olurlarsa olsunlar, aynı cümlelerin oluşturulduğu gibi basit ve temel şekilde ifade edilebilirler (Leibniz’in ideal dil projesi). Bugün 21’inci yüzyıldayız. Elbette bunlar hızlı ve kolay değişimler değiller ama bu sefer çok yakın. Yine de elektronik imzanın hukukta yerleşmesindeki hıza bakınca akıllı kontratların sisteme getireceği değişimlerin yaygın kullanımının ancak uzun vadede olacağı söylenebilir.