Araçla seyahat ederken navigasyon uygulaması kullananlar bilirler.

Araçla seyahat ederken navigasyon uygulaması kullananlar bilirler. Güzergâhta bir değişiklik yapıldığında “Rota yeniden oluşturuldu” diye bir ses geliyor uygulamadan. İYİ isimli siyasi parti de kurulduğu günden bu yana rotanın devamlı olarak yeniden oluşturulması problemiyle cebelleşiyor. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener düne kadar meşru gördüğü, “HDP şeytanlaştırıldı” dediği, tutuklu eş başkanına siyasi yakınlaşma sinyali gönderdiği HDP’yi Millet İttifakı’nın gayriresmi ortaklığından aforoz etmek için düğmeye basarak siyasi rotasını yeniden oluşturmaya uğraşıyor.  

Türkiye’nin bölücülük alanındaki en becerikli partisi olan HDP’nin Millet İttifakı adındaki muhalefeti de bölük pörçük hâle getirmesi hiç şaşırtıcı değildir. Bir yerde “millet” adı geçiyorsa HDP’nin orayı bölmemesi zaten mümkün değildir. HDP’nin hâli, dereyi geçerken kendisini sırtında taşıyan kaplumbağayı sokan ve “Niye böyle yaptın, şimdi ikimiz de öleceğiz” diyen kaplumbağaya “Ne yapayım, huyum bu” diyen akrebin hâlidir.  

Ama İYİ Parti bu HDP akrebini neden dün değil de bugün sırtından atmaya çalıştığı hususunda, ecel terleriyle sınanacağı bir yola girmiştir. Çünkü HDP, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü tehdit etmede istikrar yakalamış bir parti olarak dün hangi konumdaysa bugün de aynı konumdadır. Hatta esefle dile getirmek gerekir ki Türkiye’deki yüzergezer ve fikirsiz partilere oranla dünüyle bugünü arasında tutarlılık bulunan ender partilerden birisi HDP’dir.

Eğer Meral Akşener “HDP’nin olduğu masada biz olmayız. Bizim olduğumuz masada da HDP olmaz” sözlerinde samimi olsaydı HDP’yle birlikte anayasa çalışmaları yapmazdı, HDP’yle birlikte CHP’nin büyükşehir belediye başkan adaylarını desteklemezdi, HDP’yi Kürtlerin meşru ve siyasal temsilcisi olarak gördüğünü ifade etmezdi.

HDP Akşener’in meşru olarak gördüğü eski konumunda herhangi bir değişiklik yapmadığı hâlde şimdi ne oldu da Akşener’in partisi HDP’nin varlığından rahatsızlık duymaya başladı?

Birkaç gündür Meral Akşener ve İP’in parti kurmaylarından peşi sıra sökün eden “HDP’yle birlikte olmayız” minvalindeki beyanların CHP Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık vereceğiz” sözlerine yorulması bana son derece mantıksız geldi. Çünkü CHP’nin HDP’ye bakanlık verme sevdası yeni değildir. CHP eski Milletvekili Dursun Çiçek geçen yıl “HDP'ye bir iki bakanlık verilebilir” dediğinde, ona destek açıklaması yapan Gürsel Tekin “Yasamada başkanvekilliği yapan bir insan niye bakanlık yapmasın” sözlerini kullandığında hiçbir İP yetkilisi bu cümleleri eleştirdi mi? Hafızalarımızın pasını alalım, bugün HDP’ye en sert eleştirileri yapan Müsavat Dervişoğlu, o günlerde “HDP’li TBMM Başkanvekili oturumları yönetiyor ve hepimiz de onun yönetimine katılıyor muyuz? Bu meşru mu, gayrimeşru mu tartışmasına en iyi cevaptır" sözlerini kullanmadı mı?

Ama ne zaman ki HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, Meral Akşener’in bastırılmış adaylık duygularını ve ileri tarihe ertelediği başbakanlık hayallerini ayaklar altına alan meşhur açıklamasını yaptı, dananın kuyruğu da orada koptu. Meral Hanım’ın ve parti kurmaylarının HDP’yi yok sayan sözleri bu yüzden teröre karşı ilkeli bir duruşun eseri olarak yorumlanmayacaktır. Yarın rotayı yeniden HDP’ye doğru bükmeyeceklerinin garantisi var mı?

İP Genel Başkanı Meral Akşener, gelinen nokta itibarıyla ne İsa’ya ne Musa’ya yaranmayı becerebilmiştir. Meral Akşener iyi bir insan olabilir ama kesinlikle iyi bir politikacı değildir. Ve kesinlikle tutarlı bir dünya görüşüne sahip değildir. “Ömer’in Yolu” adlı reklam filminde de aynı tutarsızlığı gözlemlemiştik. Hazreti Ömer’den başlayıp Fatih Sultan Mehmet’e, oradan Mustafa Kemal Atatürk’e, Demirel’e, Erbakan’a, Ecevit’e, Özal’a, Başbuğ Türkeş’e doğru uzanan bir yol olarak gösteriliyordu İYİ Parti’nin yolu. İçerisi şampiyonlar ligi gibiydi ama fikir anlamında somut bir belirsizlikten başka hiçbir mesajı yoktu.

Bana göre İYİ partinin yolu, hiçbir şey anlatamamanın, omurgasız bir dünya görüşünün, ne idüğü belirsizliğin yoludur. Bu Ömer’in değil Meral Abla’nın yoludur. DYP’den AKP’nin kuruluş günlerindeki Erdemliler Hareketi’ne, oradan MHP’ye, şimdi de İYİ Parti’de sergilediği “Nereye kadar yükselebilirim” yolculuğudur. Kaç milyon oy almış olması bu gerçeği değiştirmiyor.