Taksim’deki menfur saldırıda 6 masum insana hiç acımadan kıyan Ahlam Albashir isimli Suriye uyruklu kadın terörist, saldırıdan kısa bir süre sonra güvenlik kuvvetleri tarafından yakalandı.

Saldırganın hızlı bir operasyonla ele geçirilmesi Türk devletinin çifte kumpasın karanlık yüzünü aydınlatmasını sağladı.

Çifte kumpas dememin sebebi şu…

Terör saldırısının ilk hedefi, Türk ordusunun PKK’yı kırsala gömmesinin intikamını Türk milletinden almaktı.

Minik Ecrin’imiz ve diğer vatandaşlarımız insanlık düşmanı bu örgütün bu bedeli ödetmek üzere seçtiği günahsızlar oldular.

İkinci amaçsa terör eyleminin PKK tarafından yapılmadığına ilişkin önceden kurgulanmış emareleri toplumun önüne yem olarak bırakmaktı.

Saldırıdan kısa bir süre sonra PKK’ya bağlı Halk Konseyi, KCK, Kongra-Gel gibi gruplar ve PKK’nın Suriye’deki elebaşı Mazlum Kobani adlı terörist, Taksim’deki saldırıyı kınayan ve terör eyleminin kendileri tarafından gerçekleştirilmediğini iddia eden mesajlar paylaştılar.

PKK’nın ve ona bağlı yapılanmaların bu kadar hızlı gard alarak bir terör eylemini topluca reddettiğini herhâlde ilk kez görüyoruz.

Sanki PKK bu zamana kadar hiç sivil vatandaş öldürmemiş gibi, sanki öğretmenleri, işçileri, bebekleri, otobüs içerisindeki yolcuları hedef almamış gibi, kanlı mirasındaki sivil cinayetleri böylesine uyduruk bir açıklamayla örtbas edeceklerini düşünmeleri bu örgütün hem azılı bir cinayet şebekesi hem de aptal bir yapılanma olduğunu ortaya koyuyor.

Oysa ortada hiçbir kanıt olmasa bile, örneğin kadın terörist örgüt bağlantılarını itiraf etmemiş olsa bile, PKK elebaşı Duran Kalkan isimli teröristin sosyal mecralarda paylaşılan "PKK'nın kuruluş ayı kasımdayız. Şimdiden kutlamalar, büyük eylemler oluyor. Değişik yöntemlerle, farklı alanlarda sürekli eylem halinde olacağız" ifadelerinden bu kanlı saldırının ardında hangi alçak yapılanmanın olduğu anlaşılırdı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kadın eylemcinin örgüt tarafından ortadan kaldırılmak istendiğine ilişkin bilgi edindiklerini açıklamıştı.  

Örgütün özel yetiştirmesi olduğu kendi ifadeleriyle ortaya çıkan kadın terörist eylemden sonra ortadan kaldırılabilseydi katliamın sorumluluğu dolaylı yollardan resmi kurumların üstüne yıkılacaktı.

Kumpasın bağlantı noktalarından birisinde de MHP Şırnak Güçlükonak İlçe Başkanı Mehmet Emin İlhan adına çıkarılan telefon hattı vardı.  

Babası 25 yıl boyunca korucu başı olarak görev yapan, 1997’de evleri PKK tarafından yakılan, kendisi de gönüllü korucu olan MHP İlçe Başkanı Mehmet Emin İlhan’ın kimlik bilgileri kullanılarak çıkarılan telefon hattından kadın terörist ile telefon görüşmesi yapılarak HTS kayıtlarına kasıtlı bir iz bırakıldığı görülüyor.

Örgütün talimatıyla öldürülen teröristten geriye bu telefon hattı kalınca alçakça kurgulanmış şaibe üzerinden toplumsal kargaşa çıkarmaya zemin yaratılacaktı.  

Kadının Arap uyruklu olması, MHP İlçe Başkanı’na telefon kumpası kurulması, PKK’nın “biz yapmadık” açıklamalarıyla bir fotoğraf oluşturacak ve PKK’nın yaktığı fitne ateşine odun taşıması umulan yeni Şebnem Korur Fincancıların kışkırtmalarıyla devlet ve toplum karşı karşıya getirilecekti.

Şerefsizliğin ve alçaklığın böylesini tarih kitapları pek nadir yazar…