Her sabah insanları, insanlığın cenaze törenine davet eden tatlı sert program bu hafta, toplumun damga vurup üzerini örttüklerine bir pencere açtı…Alıştık tabi sosyal mecralarda bir kadın için aranan adaletleri görmeye, Aleyna Çakır için aranan adalet de onlardan biriydi. Genç kızın bayıltana kadar dövülüp canlı yayında ifşa edildiği videoları paylaşıldı; insanlar ayaklandı, sosyal medyada tabi… İki paylaşım yaptılar; kimi, devlete sövdü… kimi, katili siyasi muhalefetine rant etmek için alçak bir mücadele verdi… kimi, takipçi ve beğeni toplamak için duyarlılık sergiledi ve kimi de su testisi su yolunda kırılır diyerek ölen insanlığın selasını okudu … Kimse bu genç kızın hayatını, düşüşünü ve sebeplerini sorgulamadı. Herkes adalet peşinde güya ama kimse suçun kökünü kazımayı istemiyor. “Fabrika çalışsın ama biz fabrikanın ürettiklerini yok edelim.” kafasında duyarlı duyarsızlar… Kimse fabrikaya yönelmiyor; üretilen zararlı mala saldırıyorlar, o mal üzerinden saldırmak istediklerine saldırıyorlar, o kadar insan ayaklanıyor ama bir çözüm sesi olamıyor, hep nafile gümbürtü, kaos…

Biz soralım; katil tamam suçlu da, bu suçu oluşturan ortam nasıl, zihniyet ney, katil ceza alsa bitecek mi gerçekten..? Güne; tüm insani halimize ve umutlarımıza bir güvensizlik seti çekerek başlatan tatlı sert program, aslında bu soruyu yöneltti anlayabilene…

***

Aleyna Çakır sosyal mecradan çıktı ve insanlığın vicdanının kapısına dayandı, tek başına değil ama ardında başka Aleynalar da vardı… Bir babanın feryadında, bir annenin göz yaşında üzerine yırtık bir ar perdesi çekilmiş olan toplumun bataklığı üryan kaldı…

***

Evlatlarını alın teriyle büyütmüş gözünden sakınan bir baba ve evlatlarını pamuklara sarmış uykularından geçmiş bir anne işte evi yuva yapan, kış günü sıcak tutan huzur budur. Peki bir insan neden bu huzurdan kaçar ve bir bataklığa saplanır..? Sahiden ergenlik deyip geçince içinize siniyor mu..? Anne ve babanın çocuğu terbiye etme gücünü elinden alıp anne baba ile çocuğu denk eden uzmanların içi rahat mıdır..? Bir insanın yetişmeden birey konumuna getirilmesi, ham haliyle meydana salınması gibi bir şey.. Ham olanı işlemek isteyen çoktur, henüz çocuk olan, saf olan, yol gösterilmeye, terbiyeye ihtiyacı olan çocuğu “birey(!)” konumuna yükseltirsek sonuç da çoğunlukla hezeyan olur. Çünkü herkes şanslı değil… Babası kızdı diye evden kaçanlar, annesi karışıyor diye özgürlüğe uçanlar maalesef ki çoğu zaman çok şanslı olmayıp bataklığa çakılıyor. Elbette anne baba kavramı kutsaldır ama her insan bu kutsallığı taşıyamaz, elbette kötüler de var, kızlar sürekli şiddet görüyor küçük yaşta evlendiriliyor, okutulmuyor vesaire… Ama bunun için de devlet var, bir ana gibi kucağında büyütmeye bir baba gibi yetiştirip hayata katmaya hazır bir devlet. Yani çare sosyal medyada tanışılan ne idiğü belirsiz bir sapığa meze olmak değil. Yine aynı programda, 16 yaşında bir çocuk annesi bir tokat attı diye internetten tanıştığı bir adamın yanına, Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna bir kamyona otostop çekip atlayarak gidiyor… Bu ergen mi, bunu ergenlikten mi yapıyor yoksa çocuk ve yetişmemiş olan ruhuna yüklenen birey kavramı mı ona bu tehlikeli cesareti veriyor… Günümüzde bir çocuğa yüklenmiş birey kavramı; annesinin topuklu ayakkabısını giyip yürümeye çalışan ama düşen 3-4 yaşlarında bir çocuk gibi… Evet bireydir, herkes her yaşta bireydir ama yetişene kadar sulanmaya muhtaç bir bireydir. Eğer ona bireyliği bir güç, bir özgüven olarak aşılarsak berrak sular yerine bir bataklıktan sulanmayı da tercih edebilir, nihayetinde çocuk da olsa o bir bireydir, tercih onundur değil mi..? Aralanan pencereyi ardına kadar dayayalım; nedir bu çocukları yuvadan iten zihinsel sebep, bu cafcaflı özgürlük tanımlarını üreten fabrika nedir..? Bir aileyi önce etrafında toparlayan sonra parçalayan dizilere de değinelim mesela … Bakıyoruz bir gençlik dizisi; aşk, arkadaşlık, eğlence, masumiyet perdesi çekilmiş ama aile yok dizide … Ergen dediğimiz kesimi etkileyen popüler dizilerde genellikle bir aile kavramı yoksunluğu var. Ya ölmüşler, ya çocuk kız veya erkek ayrı eve çıkmış, yahut ailesine tavırlı … Hep bir: “aile yoksa özgürlük var, aşk var, arkadaşlık var, eğlence var..” algısı işleniyor. Bunun yanı sıra aile kavramı olan dizilerde de; gerginlik, kısıtlama, huzursuzluk gibi mesajlar veriliyor… İşte bu dizilerde tek yaşayan yahut arkadaşlarıyla maceradan maceraya koşan, ayakları üzerinde duran, özgür bir birey olan genç; gerçek hayatta Aleyna çakır oluyor genelde.. Sonra da fütursuzca damgalanıyor toplum tarafından, sadece ailesine değil topluma yara oluyor. Zihinlere işlenen algı bir çocuğu kaçırmak için şeker gösteren sapık gibi, çağ geliştikçe bu sapıklar yeni mecralar buldu, şüphesiz ki ekranlar bu sapıkların en elverişli mecrası.. Gencecik kızlar, henüz çocukken av oluyor, çağın kavram kargaşasında özgürlük arıyor, bir kuş gibi uçuyor yuvadan ancak ağa takılıyor… Ve su testisi su yolunda kırıldı diyorlar, görmüyorlar, peki o bataklığa yol döşeyende kabahat yok mu ..? *Vicdan kapınızı açın ve öyle bakın olup bitenlere, gerçekten DUYARLI OLUN!