Ülke gerçeklerinden kopup savrulan, vatan millet düşmanlarının peşine takılıp Türk milletinin değerlerinden uzaklaşan zillet güruhunun trajikomik hâlini kapanma kararı ile birlikte ibret verecek biçimde bir defa daha gördük. Aylardır kapanma kararı alınması gerektiğini uzun uzun anlatıyorlardı. Böyle bir uygulamanın başlaması üzerine de akla ziyan şeylerle hücuma geçtiler ve özellikle bir zihin bulanıklığı oluşturabilmek için her şeyi yapıyorlar.

HER ŞEYİ HÂLLETİLER ALKOL KALDI

Dünyanın hiçbir yerinde herkesi eve kapatmak ve bütün hayatı durdurmak gibi bir uygulama yaşanmadı. Virüsün yayılmasına ortam oluşturan bazı alanlarda sıkı bir kapanma kaçınılmaz hâle gelirken, devam eden hayatın gereği olarak çarkların her şart altında dönmesi mecburiyeti, doğal olarak birtakım muafiyetler gerektiriyor. Zillet güruhu tutarsız ve uçuk siyasetlerinin girdabında kıvranırken, bu gerçeklere karşı insanın akılının sınırlarını zorlayan eleştirilerde bulunuyorlar. Her şeyi hâlletti, her meseleye açıklık getirdiler, sıra alkole geldi. Kapanma kararı ile birlikte alkol yasağı getirilmişmiş, bu yaşam tarzına müdahaleymiş ve hiçbir şekilde kabul edilemezmiş. Bu kadarla da kalmıyor ve tam da kendilerine ve güdük zihniyetlerine yakışacak şekilde alkolün karşısına hemen camiyi koyuyorlar. Camiler neden açıkmış? Şartların gereği olarak vatandaşlarımızın karşılaşabilecekleri sorunlar üzerinden istismar ve kışkırtma çabalarından da vazgeçmiyorlar.

MEZELER DE HAZIR AMA EKMEK YOK!

Alkol yasağı konusunda bir kafa karışıklığı yaşandığı anlaşılıyor ama bunun hiçbir önemi yok. Dünyanın birçok yerinde salgınla mücadele sırasında alınan kararlara bağlı olarak alkol sınırlaması ve hatta yasağı da getirildi. Bütün bunları bir kenara bırakarak soruyorum: Şu anda Türkiye’nin meselesi alkollü içkilerin satılıp satılmaması mıdır? Buradan nereye varılacak ve nasıl bir sonuç çıkarılacak? Tamamen salgını kontrol altına alma gayretine bağlı olarak, 2 hafta alkollü içki satılmaması nasıl bir sorun oluşturacak da, böyle bir gürültü koparılıyor. Hepsini bir kenara bıraktık, böyle bir kararın alınabileceğinin duyulması üzerine, isteyen herkesin zaten yeteri kadar, hatta yeterinden de fazla stok yaptığını hem satış rakamları, hem de kullanıcılar söylüyor. Kimse de bunlara niye bu kadar içki aldınız diye sormuyor ve sormayacak. Ancak şu işe bakın ki, alkollü içkiyi en stoklayanlar, salgının ortaya çıkardığı sorunları da en çok istismar edenleri oluşturuyor. Söylediklerine, yazdıklarına, paylaştıklarına bakılırsa, stokları tamamladılar hatta mezeleri de hazırladılar ama yiyecek ekmek bulamıyorlar! Türk milletinin de bunlara inanmasını, ciddiye almasını, hak vermesini bekliyorlar. Tabii içki sofralarında bu mübarek ayda camilerin açık kalmasını sorgulayıp, buradan hücuma geçmeyi de ihmal etmiyorlar.

SİYASETLERİ ZAVALLI

Bunlar için hakikaten söyleyecek laf bulamıyorum. Bunların siyasetleri zavallı, zihniyetleri çarpık, akılları kiralıktır. Onun için bu güruhtan makul, mantıklı, dikkate alınabilecek, hak verilecek bir şey duymak, bir alternatif ortaya koymalarını beklemek beyhudedir. Muhalefet elbette demokrasinin en vazgeçilmez unsurudur. Eleştirmek elbette haktır ve hatta mutlaka olması gerekendir. Ancak biraz insaf, biraz vicdan, biraz akıl, biraz ülke ve dünya gerçeklerini dikkate almak gerekmiyor mu? Türkiye’nin bu kadar meselesi var, siz hiç bu zillet güruhundan herhangi bir konuda hak verilebilecek, dikkate alınacak, üzerinde durulacak, makul görülüp kabul edilecek bir söz, bir düşünce, bir değerlendirme duydunuz mu? Bunların siyasetten anladıkları tek şey Cumhur İttifakı ne diyor, ne yapıyor, neyi savunuyorsa, ne getirip ne götürdüğüne bakmadan, haklılığını, doğruluğunu düşünmeden tam tersini söylemek, tam tersini iddia etmek ve buna da Türk milletinin inanmasını beklemektir.

BİRİLERİ AKILLARINI BAĞLAMIŞ

Cumhur İttifakı’na zarar vermek, güya zor duruma düşürmek için ülkenin mahvolmasa dahi razılar, hatta bunun için ellerinden geleni yapmaktan bile geri durmuyorlar. O kadar ki, en hayati milli meselelerde dahi bunu yaptılar. Terörle mücadeleye, Mavi Vatan’ımıza sahip çıkılmasına, milli menfaatlerimizin gereğini yapıp, hak ve hukukumuzun savunulmasına itiraz eden bir anlayıştan söz ediyoruz. Biden denilen bunağın iftiralarına doğru dürüst bir tepki veremediler. HDP denilen PKK-ASALA uzantısının Biden’dan daha ağır olan, daha ileri giden şerefsiz iftiralarına gıklarını dahi çıkaramadılar. Bu nasıl bir teslimiyettir? Bunları bu hâlini kendi akıl ve vicdanları ile izah edebilmek mümkün değildir. Belli ki, birileri bunların elini, kolunu, dilini ve aklını bağlıyor. Gördüğümüz, yaşadığımız, şahit olduğumuz bu hazin durum bir siyasi zavallılık değil de nedir?