Almanya geçen hafta sonu parlamento seçimlerini gerçekleştirdi. Dört yıl görev yapacak Federal Meclis (Bundestag) milletvekillerini belirlemek için yapılan seçimlerin kesin olmayan sonuçları, Alman hükümetinde önemli bir değişim yaşanabileceğine işaret ediyor. Zira iktidardaki Hristiyan Demokrat Birlik yüzde 9’a yakın oy kaybederken, muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti (SPD) oylarını yüzde 5 artırarak seçimden birinci çıktı. Yüzde 25,7 oy alarak 206 milletvekili çıkarması beklenen SPD, 735 sandalyeli Bundestag’ın en büyük partisi konumuna ulaştı.

Angela Merkel’siz bir döneme geçiş yapmak üzere olan Hristiyan Demokratlar, seçim sonuçlarına bakılırsa Merkel’le birlikte Başbakanlık koltuğunu da kaybedebilir. Merkel liderliğindeki Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile kardeş partisi olarak anılan Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ciddi oy kaybı yaşamış durumda. Bunda iki partinin Başbakanlık için ortak adayı olan ve Merkel’in halefi konumundaki Armin Laschet’in tepki çeken davranışlarının büyük payı olduğu söyleniyor. Laschet, yaşanan sel felaketinin ardından afet bölgesinde lakayıt davranışları yüzünden ciddi tepki toplamıştı. Ayrıca, iki parti arasında adayın kim olacağı konusunda anlaşmazlıkların yaşandığı, ortak bir isim üzerinde uzlaşmakta zorlanmalarının da oy kaybında rol oynadığı söyleniyor.

Partilerin oy dağılımına bakıldığında, Hristiyan Demokratların seçimden birinci olamasa da hâlâ koalisyon ortağı olarak hükümette görev alması muhtemel görünüyor. Zira hiçbir parti tek başına hükümet kurma gücüne sahip değil. Dahası, Sosyal Demokratların diğer sol partilerle bir araya gelmesi hâlinde de koalisyon için yeterli sayıya ulaşması mümkün görünmüyor. SPD’nin geleneksel koalisyon ortağı olan Yeşiller, oylarını yüzde 6 artırarak seçimden üçüncü çıkmış ve 118 sandalye kazanmış olsa da iki partinin toplamı parlamentoda çoğunluk için gerekli olan 368 sayısına ulaşmıyor. Sol Parti’nin 39 milletvekili de bu iki partiye ilave edilse üçlü koalisyon 363’te kalıyor ve mutlak çoğunluğu sağlayamıyor. Bu durum, koalisyon şekillendirilirken sadece sol partilerin bir araya gelmesinin yeterli olamayacağını gösteriyor.

Diğer taraftan seçimden ikinci çıkan merkez sağ, iktidarda kalmalarını mümkün kılacak bir koalisyona liderlik edebileceğini savunuyor. Hristiyan Demokratlar (CDU/ CSU), Yeşiller ve 92 sandalye kazanan Hür Demokrat Parti (FDP) ile birlikte üçlü bir koalisyon kurabileceklerini dile getiriyor. Bu üç partinin toplam 406 sandalye sayısına ulaştığı ve koalisyon için yeterli çoğunluğu temin ettiği ortada. Ancak, Hristiyan Demokratların yanlarına çekmeye çalıştığı iki partiden FDP bu koalisyona sıcak bakarken, Yeşillerin ilk tercihinin sol partilerle bir koalisyon olduğu biliniyor. Hristiyan Demokratları koalisyonun büyük ortağı ve Armin Laschet’i Merkel sonrası yeni başbakan yapabilecek bu senaryonun gerçekleşmesinin Yeşiller ile FDP arasındaki görüşmelerden uzlaşının çıkmasına bağlı olduğu belirtiliyor.

Almanya’da hükümet için farklı senaryolar, Türkiye ile ilişkilerin de seyrinde farklı ihtimaller anlamına geliyor. Türk düşmanlığında ilk sırada olan PKK/ HDP sempatizanı Sol Parti’nin oylarının neredeyse yarısına inmesiyle ağır yara alması ve hükümette bulunma ihtimalinin düşük olması Türkiye için olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Yeşiller’in de Türkiye karşıtı söylemleri dikkate alınırsa Türkiye için belki de en olumlu senaryo, iki merkez partisini bir araya getiren “büyük koalisyon” olacak gibi görünüyor.

Merkez sağ (CDU/CSU) ve merkez solu (SPD) bir araya getiren “büyük koalisyon” olarak nitelendirilen mevcut koalisyonun tekrar iktidara gelmesi hâlinde Almanya’nın dış politikasında ve Türkiye ile ilişkilerinde kayda değer bir değişim yaşanması ihtimali pek görülmüyor. Hâlihazırda Merkel hükümetinin zaten bu “büyük koalisyon” ile oluşturulduğu dikkate alınırsa, Almanya’da iktidardan ziyade Başbakan’ın ve partilerin sıralamasının değiştiği bir seçim oldu denebilir.