Altılı masanın dayanılmaz hafifliği

Abone Ol

Gerçekten dayanılacak gibi değil! 

Bu kadar zikzak, bu kadar karışıklık ve bu kadar kriz başka hangi masada olabilir?  Başka hangi masa bu kadar keşmekeşi kendi etrafında toplayabilir?

Üzerine derin düşünmenin imkânsız, yorum yapabilmenin ise çok zor olduğu bu masa aslında sathi, banal ve dahi bir kaos merkezidir.

Bileşenleri de bu tezimizin tartışmasız ispatıdır.

*** 

Meral Hanım’a bir bakalım… 

Dün Doğru Yol Partisi Kadın Kolları Başkanı, sonra aynı partiden milletvekili daha sonra da bir ara İçişleri Bakanı… AK Parti kuruluşunda bile var hanımefendi. E tabii ki MHP… Milletvekilliği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı, Meclis Başkan Vekilliği derken, milletvekili adayı gösterilmeyince de hemen muhalif genel başkan adaylığı… Tarla torba kongreleri ve hop İP Genel Başkanı…

Dur durak bilmiyor Meral Hanım.

DYP’li iken ANAP’lılara, AK Parti’li iken MHP’lilere, MHP’li iken hem AK Parti’lilere hem CHP’lilere; altılı masada CHP ile kol kolayken de hem CHP’ye hem de iktidara saldırma becerisini ortaya koyabiliyor Meral Hanım. O dönemlerden bu günlere neler söylemiş neler… Burada yazmak imkânsız ama siz küçük bir “google” araştırmasıyla hepsini öğrenebilirsiniz.

Daha dönemin içişleri bakanı iken, Mehmet Ali Birand’a Çiller ve hükümet aleyhinde neler fısıldadığını herkesin izlediği bu siyasi figüre nasıl güvenilebilir ki? 

Kaç kapı dolaşmış Meral Hanım, kaç defa yoldan çıkıp şarampole yuvarlanmış ve kaç duvara toslamış ben sayamadım, sayabilirseniz siz buyurun…  

Ya Babacan ve Davutoğlu’na ne dersiniz? 

Ayrı bir hercümerç. AK Parti içinde bakan ve başbakanken temennada sınır, el etek öpmede engel ve teşrifatçılıkta hudut tanımayan bu ikili siyasetimizin işten kovulmuş aylaklarıdır. 

Bu ikili, birilerinin “bari bunları çıkaralım” dediği figüran, intikam almak için ortaya çıkardığı yenilen pehlivan ve arkalarında batının gizlendiği bir paravandır!  

Görünüşe göre Fehmi Koru ve Abdullah Gül’ün bile elini çektiği Babacan, muhafazakâr liberalliğin, salon adamlığının ve rezidans delikanlılığının Türklüğe düşmanlıktaki son noktasıdır!

Bu işten atılma konusunda içi en çok yanan adam da Ahmet Davutoğlu olsa gerek ki aradan geçen yıllara rağmen hâlâ durumu kabullenememiş ve hâlâ gerçeklerle yüzleşememiştir. 

Serok Ahmet’in kaybolduğu stratejik derinliklerden yolu bulup yüzeye çıkması da bir hayli zaman alacağa benzemektedir ve onu Ayn El Arap’da bir sürü hayranı dört gözle beklemektedir. 

Moncher Davutoğlu bir zamanlar “istikşafi görüşmeler” yaptığı ve sonuç alamadığı için suçladığı CHP’ye şimdilerde yan yatmasının bir bedeli olacağını da asla unutmamalıdır… O son çıkışlarıyla da zaten gayya kuyusuna dönen masanın çıbanbaşı olmuştur.
E meşhur masamızın bir de Temel Bey’i var. Biz onu unutamadığımız acımız Madımak olaylarından tanıyoruz. Kendisi dönemin Sivas Belediye Başkanı’dır… Yaşanan elim olaylar hakkında da “ölen ölmüştür” diyebilen birisidir… Ben bu kadar yazabiliyorum. Gerisini CHP’li arkadaşlar düşünsün.

Gültekin Uysal mı? 

Meral Hanım’ın ve İP’in altılı masa içinde “baskın” görünmesini sağlayan bir konu mankeni, pekiştirme sıfatı ve bir nicelik edatıdır.  

Nee, Kemal Bey’i yazmadık mı? 

Aa şimdi buradan geçti ya. Yukarı çıkan yürüyen merdivenlerden aşağıya doğru inen o idi… Komşu ülkelerimiz Konya ve Çorum’a gideceğini söylüyordu…

İşte size altılı masa kadrosunun dayanılmaz hafifliği…