YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

AMAN TÜRKİYEM ÇOK DİKKAT!

“Dilencinin keyfi işlek caddede gelir.” derler… Milli ve manevi değerler üzerinden kutuplaştırma ve çatıştırma çabalarının en yoğun olduğu bu günlerde provokasyon planlayanların keyfide sanırım yerindedir. Yabancı istihbarat casuslarının da Türkiye’de cirit attığının ortaya çıkmasıyla birlikte bu yaşananların hiçbirinin tesadüf olmadığı anlaşılmalıdır. Osmanlıcı-Cumhuriyetçi, Abdülhamitçi-Atatürkçü, Laik-Anti-Laik, Türkler-Sığınmacılar gibi ayrıştırıcı çatışmalar yaratmak için her iki tarafa yerleştirilen provokatörlerin çok hareketli bir dönemde olduğu aşikardır.

Çok pervasız, pespaye ve kokuşmuş hakaretler karşılıklı havada uçuşuyor, aşağılık görseller sosyal medya üzerinden servis ediliyor. Aslında hiçbir milli ve manevi değerlere sevgisi, saygısı, bağlılığı olmayanlar, sanki bir değeri varmışçasına maskesini takıyor ve diğer milli ve manevi değerler üzerinde düşmanlık körüklemesi yapıyor.  Geçmişten iyi ya da kötü yanların dersini çıkarıp mevcut varlığımızın devamını sürdürmemiz gerekirken, bu provokatörler tarihi süreçleri ve taraftarlarını çatıştırma peşindedir. Osmanlı ile Cumhuriyet tarihini çatıştırınca kim kazanacak?  Elbette Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyen güçler… Çünkü resmiyette şu an mevcut yaşayan bir Türkiye Cumhuriyeti var. ABD, İsrail, Barzani, PKK/YPG Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak istemiyor mu? Tabi ki, bu sadece günümüzün meselesi değil, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana yıkılmak istenmiyor mu?

Türkiye’yi dün İngiliz adına bölmeye çalışan Şeyh Saitler vardı, günümüzde ise ABD adına Öcalanlar…

Şeyh Said’in torunu Abdulilah Fırat açık açık “Şeyh Said başarılı olsaydı İslami esaslara dayanan bir Kürt devleti kuracaktı. Kürtler İslami bir rejim istiyordu fakat Mustafa Kemal hepsini öldürttü.” diyerek bunu itiraf ediyor. Dün din maskesiyle İngiliz’in emperyalizmine hizmet eden Şeyh Sait, bugün ise ABD’nin emperyalizmine hizmet eden terör örgütü PKK… Düşünün TBMM’deki bazı milletvekilleri midesi bulanmadan hain Şeyh Sait’i, teröristbaşı Öcalan’ı savunuyor. Böyle bir atmosferde provokasyon eksik olur mu?

Özellikle son bir aydır Türkiye atmosferinde Atatürk/Cumhuriyet tartışmalarını körükleyen malzemelerden birisi de bu hain Şeyh Sait konusu... Bunlara bir malzeme de Suudi Arabistan’da oynanması planlanan ve sonra iptal edilen Galatasaray-Fenerbahçe maçı sonrasında ortaya çıktı.

Tüm Müslümanların kıblesi olan Kabe’nin üzerine Atatürk’ü oturur şekilde montajlayan fotoların, İslam dünyasında birliği ve dayanışmayı da temsil eden tevhid bayrağı görseli kullanılarak Araplara küfürlü şarkıların servis edilmesi ve “Şehitlerimize ve Filistin’e destek için” düzenlenen mitingten dönen adamın elinde tevhid bayrağı var diye yumruklu saldırıya uğraması, Anıtkabir’deki gerçekleşen provokasyon, Atatürk’e çok ağır küfür eden adamların peydah olması… Bu atmosferin yoğunluğu artarak devam ediyor. Son olarak da Fatih’te bir imamın bıçaklı saldırıya uğraması. Türkiye’de provakasyon zemini oluşması için her yol denenmektedir.

Bir sosyal medya sayfasından bir hafta önce akıl almayacak şekilde “En delikanlınızı Fatih Camii'nin avlusunda vurduk. Yeşil komünistler akıllı olsun!” şeklinde provokasyona davetiye çıkaran twit sonrası Fatih camiinde böyle bir olayın olması provokatörlerin hiçbir fırsatı kaçırmadığını gösteriyor. Böyle provakasyon kokan twiti atanın Fatih’teki imama saldırıda bedenen bir dahili olmasa da kötü algılara ve provokatörlere alan açmıştır. O twitin yarattığı atmosferde Türkiye’de yabancı istihbarata çalışanlar, bu saldırıyı milli ve manevi değerler çatışması içinde bir konuya taraf olup yapsaydı ve kitleleri yönlendirerek toplumsal çatışma meydana getirseydi ne olacaktı?

Her yanda provakasyon zemini oluşuyor. Her yandan provokatör, casus, ajan kokuları geliyor. Aman Türkiyem çok dikkat!