Geçtiğimiz hafta İstanbul Ülkü Ocakları’nın organize ettiği Türk Dünyası Ödülleri Töreni’nin 8.si gerçekleştirildi. Ödüller, ödüllerin layık görüldüğü kıymetli insanlar ve saygıdeğer misafirler bir hafta boyunca oldukça konuşuldu zaten…

***

Ben bugün, alkışlar ve tebriklerin ardından oluşan sessizlikte ödül töreninin asıl kıymetine değineceğim. Türk Dünyası Ödülleri Töreni’ni, tüm konuşulanlardan ziyade Turancı bir bakış açısıyla ele almak istiyorum. Çünkü bu ödül töreni o bildiğimiz ödül törenlerinden değil. Bu ödül töreni, sadece ödülleri sahipleriyle buluşturmuyor, Enver Paşanın ruhu ile onardığı köprüyü canlandırıyor… Anadolu’dan Turan’a selam ediyor; İstanbul’dan Türk Ellerini kucaklıyor.

Sloganlarda, türkülerde, hikayelerde, yüreklerde dumanı tüten Turan hülyası; Atatürk Kültür Merkezi’nde bir kez daha gerçekliğini haykırdı. İstiklal caddesi, Türk Dünyası Ödülleri Töreni’ne vardı ve istikbali gösterdi. Türk Dünyasının birlik sancağını bağrında taşıyan Ülkü Ocakları, varlık coğrafyasının Anadolu’dan ibaret olmadığını bir kez daha vurguladı. Ülkü Ocakları, cihan içinde cihan olan Türklüğün susmaz sedası olarak Fatih’in cihana ukte olan şehrinde, cihanın göz diktiği şehirleri ağırladı. Türk Ellerinin kimliğini ve bu kimliğin yegane savunucusu olduklarını vurguladı. Yani bu ödül töreni, ödülleri ile değil adıyla tarih yazıyor aslında…

Enver Paşa, şehadeti ile yıkılmakta olan köprüyü yeniden bir çimento gibi onarmıştı… Ülkü Ocakları da, Anadolu’dan Kafkasları aşıp Türkistan’a varan ve cihan türklüğüne yol açan köprüyü taşıyan o ruha bürünerek var oldu. Anadolu’da, meydanlardan taşıp cihanı titreten sloganlarla haykırdı Türklüğü… İstiklal ile istikbali çizen “Hangi çılgın bana zincir vuracak” mısrasında ülküsünü engelsiz kıldı, sınırları aştı ve Türklüğe ulaştı. Ülkü Ocakları, yarım asırlık varlığıyla, asırları aşan zamana ve mekana sığmayan bir varlığa çatı oldu. Türklüğün mihrabı oldu… Bu mihraptan yükseliyor Türk’ün birlik çağrısı… Bu mihraptan yükseliyor Türk’ün cihana hükmeden sedası… Bu mihrapta atıyor Türk Dünyası’nın kalbi… Ülkü Ocakları, şehadet ile bağlanan köprüyü omuzlarında taşıyor.

*Türk Dünyası Ödülleri Töreni’de, Ülkü Ocaklarının omuzlarında taşıdığı o köprüyü, Türklüğe hizmet için yol eyliyor…

* “Türk Dünyası Ödülleri” adı altında yapılan bir tören, hangi şehirde veya hangi salonda yapılırsa yapılsın, cihandadır.

Bu ödüller, başarının taçlandırılmasından ziyade birliğin nişanıdır. İşte bu yüzden Türk Dünyası Ödülleri Töreni, dünün hasretini vuslatla kavuşturan bir kıymet taşıyor. Ve bu kıymeti ile maziden yankılanıp atide duyulacak yüce bir alkışı hak ediyor.

8.si düzenlenen bu kutlu törende bu zamana kadar emek veren herkesi yürekten ve hürmetle selamlayarak, bugüne kadar ödül alanları tebrik etmek istiyorum. Böylesine kıymetli bir törende, bir ödüle layık görülmek, Turan’ın yapı taşı olmak demektir. Şeref duyarak söylemeliyim ki bu sene bende bir ödüle layık görüldüm. Öncelikle layık olabilmek duası ile… Ülkümü mürekkep eyleyip kalemimden akıttığım şu satırlar, Anadolu’dan Turan’ı selamlayan kutlu bir törende taçlandırıldı. Birliğin nişanesi kesildi kalemime… Türk Dünyası Ödül Töreni, Enver Paşa›nın şehadeti ile onardığı birlik köprüsünü kuvvetlendiren kadirşinas bir organizasyon olarak tarihe kıymetli isimleri kazıyor. Benim adım da o güzel insanların hizasına yazıldı. Biliyorum daha yolun çok başındayım. Biliyorum, eğer sözlerim kıymet bulduysa keramet bende değil ülkümde ve ülküdaşlarımda… Bir de ailemde elbette, bu ülküye can suyu olan babam ve benim elimi kalemle birlikte sımsıkı tutarak, bana Halide Edip, Emine Işınsu olmayı öğütleyen annemde; ailemde… Çocukluk hayalim olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Dergisi’nde yazar olmak kalemimi bir okul gibi eğitmişti. Lider Devlet Bahçeli taktirleri ile Türkçe düşünüp Türkçe yazan TÜRKGÜN’de kalemim şereflendi, TÜRKGÜN ailemde bana birçok şey kattı ve kalemimi ehlileştirdi. Ben de kendi adıma kendimi değil, kalemimin kerameti olanları tebrik etmek istiyorum. Abdurrahim Karakoç’un da dediği gibi:

“…Hayat kilim, çile nakış
Dokuyoruz iniş, yokuş
Marifet mânâya bakış
Görene canımız kurban…”

Kaplunbağa sırtında Kitabeleri tasvir eden o anlamlı ödülü almanın gururuyla da söylediğim gibi; niyetim, Anadolu’dan Kafkasları aşıp Türkistan’a varan ve cihana bizim türkülerimizi söyleten cümleler kurabilmek. İnşallah ömrüm bu ülkü ile hemhal olur. Turan’a varan yollarda ben de bir taş olurum. Türk Ellerini buluşturan köprüye bağlaç olurum…

Anlamı aktarmak için sözler yetmezken teşekkürle nihayetlendirmek istiyorum. Kıymeti kalemimden taşan Türk Dünyası Ödülleri Töreni’ni organize eden İstanbul Ülkü Ocakları’na, İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Alparslan Doğan’a, değerli yönetimine ve teşkilatına, Ülkü Ocakları Genel Merkezine, saygıdeğer genel başkan yardımcılarına, yönetime ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sayın Ahmet Yiğit Yıldırım’a teşekkürlerimi sunuyorum. Ve gecenin onur ödülünün sahibi olan Türk Dünyası’nın Bilge Lideri Devlet Bahçeli’ye hürmetle sözlerimi nihayetlendiriyorum.

“Ne Amerika ne Rusya ne Çin; Her şey Türklük için…”