İsrail iç siyasetinin kırılgan yapısı, sağ ve sol siyasi kanattan geniş bir yelpazeye sahip olan 36. İsrail Hükümetini gün geçtikçe daha da zorlayan bir duruma evirilmekte. Aslında, ezberleri bozan bir şekilde, 2021 yılının Ramazan ayında Filistinlilerin Kudüs ve çevresindeki mülkiyet haklarının gasp edilmesine karşın tüm İsrail’e yayılan ve kısa bir sürede alevlenen protesto gösterileri iktidarın geniş bir zemine yayılmasına sebebiyet vermiş, yer yer ırkçı ve Arap kimliğini dışlayıcı politikaları popülist bir söylem haline getirmeyi alışkanlık edinmiş olan Netenyahu rejimi devrilmişti. Bunun ötesinde “milli mutabakat” hükümeti denebilecek Bennet-Lapid liderliğinde 8 partinin dahil olduğu yeni bir yönetim 2021 yılının ortalarında İsrail’de iş başına gelmişti. Yeni hükümetin kurulmasından hemen önce İsrail Cumhurbaşkanlığına seçilen Yitzak Herzog ise hem sol kökenli bir siyasetçi olması hem de çok partili koalisyonun ortak bir politik ses oluşturamaması durumunda manevi bir baskı unsuru olabileceğinden o dönem yayınlanan pek çok analiz tarafından, biraz da haklı bir şekilde, İsrail’de toplumsal krizlerin eskiye göre nispeten daha itidalli bir atmosferde ele alınacağı şeklinde tanımlanmaktaydı. Bu durum İsrail’in dış politikadaki hamlelerini kolaylaştırırken Trump-Netenyahu ikilisi önderliğinde başlatılan Arap-İsrail normalleşmesini farklı bir boyuta taşıyarak yıpranmamış isimler üzerinden hem bölge ülkeleriyle hem de yeni normalleşme kaydedilen devletlerin barındırdığı toplumlarla daha sağlıklı temaslar geliştirilmeye başlanmıştır.

SOKAK EYLEMLERİ

Öte yandan, İsrail- Filistin çatışmasında, ikili görüşmeler haricinde herhangi bir pozitif adımın atılmadığını söylememiz de mümkündür.

Netenyahu döneminden miras Batı Şeria’da yasadışı yerleşim birimlerinin inşasının devam ettiğini, Netenyahu’nun rüşvet ve yolsuzluk davası bahane ederek aşırıcı Yahudilerin yaptığı sokak eylemlerinin artan şiddet boyutu ve Mescid-i Aksa’nın statüsünün El Halil’deki Hz. İbrahim camiinin statüsü benzerine dönüştürülmesine dair kamuoyundaki yoğun tartışmalar; bizlere “Varsa bir el değişti. Tokat aynı tokat” deyişini hatırlatırken öte yandan da büyüyen her toplumsal sorunun herhangi bir İsrail hükümeti için bitiş sinyali verebilecek bir tehlike olduğunun altını çizmekte fayda vardır.

Gerek İsrail’de gerekse Filistin’de, özellikle de Batı Şeria’daki yasadışı yerleşim birimleri civarındaki, toplumsal kaos ortamının artarak büyüdüğü ve yasadışı yerleşimcilerle Filistinliler arasında geçen olayların orantısız bir biçimde Filistinliler aleyhine sonuçlanması; “Yeni bir Şeyh cerrah protestosu yaşanabilir mi?” sorusunu akıllara getirmektedir. Tel Aviv sokaklarının aşırılık yanlısı Yahudi göstericilere ev sahipliği yaptığı geçtiğimiz hafta, Anadolu Ajansı foto muhabirine kadar ulaşan şiddet dalgasını ise mevcut hükümetin Benny Gantz üzerinden gerçekleştirmiş olduğu Filistin yönetimi ile olan diyaloğu ya da İsrail hükümeti içerisinde yer alan Arap Ra’am Partisi lideri Mansur Abbas’ın İsrail devletini “Yahudi devleti” olarak tanımlaması dahi durdurabilmiş değildir.

ATEŞİ SÖNDÜRME ÇABALARI

2021’in son haftasında İsrail savunma bakanı ve Mavi-Beyaz Partisi lideri Benny Gantz’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile olan görüşmesi hem İsrail hem de Filistin kamuoyundan yoğun tepkilere sebebiyet verdi. Bünyamin Netenyahu’nun başbakan olduğu son dönemdeki koalisyon ortağı olarak yaptığı icraatlara merkez ve sol seçmeni büyük bir hayal kırıklığına uğratan ve bunun bedelini 2021 seçimlerinde fazlasıyla ödeyen Benny Gantz, hem içte Abbas ile hem de dışta Ürdün ile olan temasları sayesinde en azından Batı Şeria’da, yükselmesi muhtemel olan tansiyonu kontrol altında tutmak istediği aşikardır. İsrail ve Filistin toplumları arasında son birkaç ayda iyice harlanan bu ateşin Gantz’ın inisiyatifi ile söndürülüp söndürülemeyeceği ise büyük bir muammadır.

Fakat burada dış politikaya dair bir parantez açmakta da fayda görmekteyim. İbrahim Anlaşmaları sürecinde Gantz, Beyaz Saray’ın Bünyamin Netenyahu’dan sonra yedek planı olarak değerlendirilmiş, Netenyahu’nun ABD’den bağımsız dış politika hamlelerine karşı bir emniyet supabı görevi üstlenmiştir. Gantz’ın bu diplomatik misyonu Netenyahu sonrası dönemde devam ettirmek istediği açık bir biçimde görülmektedir. Filistin’in resmi devlet makamlarıyla yapılan İsrail savunma bakanlığı temaslarının, Türkiye-İsrail ilişkilerinin olmazsa olmazı olan “Filistin meselesinde adil çözüm” konusunda pozitif bir gelişme olarak değerlendirilebilinir.

YENİ POLİTİK HESAPLAR GÜNDEME GELEBİLİR

İsrail iç siyaseti ve toplumsal dinamiklerdeki çözülemeyen kronik sorunların büyümesine dönecek olursak; İsrail’de koalisyon hükümetlerinin en homojen yapıda olanlarının dahi başını ağrıtan sorunlardan birisi olan bütçe görüşmeleri maratonunun bu yıl ki dönem görüşmeleri 2021 Aralık ayı sonunda, Knesset’ten başarıyla geçmesine rağmen İsrail sokaklarının tekin ve sükûnet içerisinde olduğunu söyleyemeyiz.

Ayrıca önümüzdeki günlerde yapılacak olan Tel Aviv bölgesel hafif raylı sistem ağı ihalesinde hali hazırda bulunan Çinli firmaların ihaleyi kazanması halinde Netenyahu hükümetinin taca çıkma sebeplerinden birisi olan İsrail-Çin ilişkileri tekrar gündeme gelmesi de muhtemeldir. Diğer senaryoda ise; İsrail’de bulunan yatırımları ABD’nin diplomatik baskısı altında olan Çin, bir müddettir Ortadoğu denkleminde Arap Ülkeleri ve İran üzerine politik dengeleri inşa etmeye başlamıştı. Bu ihaleden hayal kırıklığı ile ayrılabilecek olan Çin firması, ülkedeki Çin yatırımlarının peyderpey çekilmesini de tetikleyecektir. Bu durum belki de Bennet-Lapid+6 hükümeti için en güçlü pozisyonda oldukları dış politik meseleler konusunda büyük bir sorun teşkil edebilir.

Özetle, İsrail’in mevcut hükümeti; İsrail’in sol, merkez ve sağ partilerinin bir arada temsil edildiği bir yapı olsa da hali hazırda dört dönem üst üste başbakan olan Bünyamin Netenyahu’nun iç siyasetteki kutuplaştırıcı tavrını ortadan kaldırabilmiş değildir. Dahası, Hükümet içerisindeki farklı ajandalara sahip partiler kendi seçmen tabanlarını mutlu edebilmek adına farklı siyasi çıkışlar yapabilmekte ve alışılagelmiş olan toplumun kemikleşen siyasal eğilimlerini de eğip bükebilmektedirler. Örneğin; Mansur Abbas’ın yapmış olduğu “Arapların İsrail’in bir Yahudi devleti olarak kurulduğunun kabul edilmesi” açıklaması her ne kadar İsrail’deki Arap toplumunun 2021 Haziran’ı benzeri bir ayaklanmaya yeltenmekten uzak tutması için yapıldığı şeklinde yorumlansa da Abbas’ın bu sözlerinin ardından Necef bölgesinde bulunan ve Ra’am’ın seçmen kitlesine sahip olan üç bedevi köyü, yasal statüye geçirilerek zorunlu imardan muaf tutulmuştur. Bu ve buna benzer örnekler hükümet istikrarını sarsacak cinstendir.

Açıkçası, sekiz partili mevcut İsrail hükümetini çok daha kırılgan günler beklediğini söyleyebiliriz. Bünyamin Netenyahu’nun rüşvet ve yolsuzluk davasının yılan hikayesine döndüğü şu günlerde, Bibi oturduğu yerden işlerin daha da karışmasını ve mevcut hükümetteki eski ortaklarını, seçim döneminde yakınlaştığı Mansur Abbas da dahil olmak üzere, yanına çekip 37. İsrail hükümetinin başbakanı olmayı hesaplamaktadır