Galatasaray Teknik Direktörü Okan Hoca diyor ki: “Elimde yıldızlar çok olursa, oyunu geliştirmek gibi bir derdim olmaz. Onlara bir şey öğretmem gerekmez. Çıkarlar oynarlar. Oynamazlarsa, yedeğe çekerim, öteki oynar.”

Sezona yaklaşırken oynanan maçlarda asist ve golleri ile dikkati çeken Seferovic, dört maçta gol atamayınca kendini kenarda buldu. Yerine atılan iki golün altında imzası olan 37’lik Gomis sahaya çıktı. Ama yine forvete pas yok. Orta yok. Büyük, üst düzey takımlar, ceza alanına atılan toplara orta demez. Orta, kalabalığın içinde de olsa, takım arkadaşına pas geçirmektir. Bunun yolu da antrenmanla, ezberle, birbirini tanımakla olur. Oysa, Galatasaray’da futbolcular, böyle bir çalışmanın ürünü olarak Okan hocanın öğrettiklerini değil, kendi bildiklerini oynadı. Biraz Yunus zorladı ceza alanı içine, biraz Oliviera şut denedi. Serseri mayın gibi gezen Gomis, top rakipten gelmese değil gol, şut şansı bulamazdı. Böyle olunca oyunun nereye evrileceği geride kalan dört maçta olduğu gibi bu maçta da belli olmadı. Fenerbahçe deneyimi ile Okan Buruk’un yolundan daha önce geçen Gaziantep FK Teknik Direktörü Erol Bulut, iyi bildiği psikoloji için gereğini yapmıştı. Basit oynattı. Topu bekledi. Sahasını kapattı. Kaptığı her topla da direkt rakip savunma- nın boşluklarına koşturdu. Gol de buldu, rakibi on kişi bıraktı. Rakip on kişiyken bile oyun disiplininden kopmadı. Ve Kerem’i çıkartıp Emin Bayram’ı savunmaya alarak ikinci yarıya başlayan Okan Buruk, en iyi savunmanın hücum olduğunu bilmediğini, sonuçtan bağımsız olarak henüz, “Büyük Takım Hocası” olmaktan çok uzak olduğunu gösterdi.