Son yıllarda en çok gündeme gelen meselelerin başında kuşkusuz iklim değişikliği/krizi geliyor. Bu konunun acilen tedbirler alınmasını gerekli kılıyor olması, ulusal ve uluslararası düzeyde yeni eylem planlarının hayata geçirilmesine sebep oluyor. İklim değişikliğinin artık bir “kriz” olarak nitelendirilmesi ve BM öncülüğünde küresel seviyede iklim değişikliği ile mücadele alanında ciddi adımların atılması, konu hakkındaki farkındalığın giderek artmasını sağlıyor.

Bazılarının küçümsemeye hatta kimilerinin varlığını dahi inkâr etmeye çalışmasına rağmen, küresel iklim değişikliğinin uzun vadede ciddi sorunlara yol açacağı kesin. Uzmanlar, sanayileşme öncesi döneme göre 2 santigrat derecelik bir sıcaklık artışının, insanoğlu için ağır sonuçlar doğurmaya yeterli olduğunu ortaya koyuyor. Küresel seviyede hissedilecek tahribatın bertaraf edilmesi için küresel seviyede işbirliğinin ve dayanışmanın kaçınılmaz olduğu da bir gerçek. Hiçbir devletin tek başına böyle büyük bir krize sebep olamayacağı gibi, hiçbir devletin tek başına bu sorunla mücadele etmesi de mümkün değil.

Giderek ağırlaşan şartlar ve riskler, bu alandaki literatürün de hızla genişlemesine vesile oluyor. Uluslararası örgütler, ulusal hükümetler ve sivil toplum kuruluşları, iklim krizinin sebep ve sonuçları hakkında her geçen gün yeni bilimsel çalışmalar hazırlıyor, yeni projeksiyonlar ortaya koyuyor. İklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgelerin biri olan Akdeniz Havzasında yer alan Türkiye’nin de bu gelişmeleri yakından takip ettiğini söylemek mümkün.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının isminin “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” olarak değiştirilmiş olması dahi bu konuya atfedilen önemin arttığını göstermeye yeterli. Türkiye’nin iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşmasını onaylaması da bunun bir diğer örneği. Mesele hakkındaki bilgi ve hassasiyetin artması, hükümetleri bu alandaki politikalarını gözden geçirmeye ve daha etkin stratejiler geliştirmeye teşvik ediyor. Geçen şubat ayında ilk kez düzenlenen İklim Şurası da Türkiye’nin “2053’te net sıfır karbon” hedefi için önemli bir adımı teşkil etti.

Türk Akademisi Siyasi Sosyal ve Stratejik araştırmalar Vakfı (TASAV) da bu yüzyılın en önemli meselelerinden olan iklim krizinin önemine istinaden dikkat çeken bir bilimsel çalışma hazırladı. Dr. Abdulkadir BEKTAŞ’ın editörlüğünde hazırlanan “Küresel İklim Değişikliği ve Sosyo-Ekonomik Etkileri” başlıklı kitap, Türkçe literatüre önemli bir katkı sunuyor. Adı geçen eser, meselenin sadece “hava sıcaklığının bir iki derece artması” gibi basite indirgenemeyecek kadar ciddi bir mesele olduğunu kapsamlı bir analizle ortaya koyuyor. İklim değişikliğinin insanların siyasi, sosyal ve ekonomik hayatlarına nasıl tesir ettiğini etraflıca tahlil eden çalışma, meselenin sadece bir çevre sorunu olmaktan çıkarak çok boyutlu bir krize evrilmekte olduğunun altı çiziliyor.

Eserin sunuş metnini kaleme alan TASAV Başkanı İsmail Faruk AKSU, kitabın temel amacının “iklim krizinin çok boyutlu etkilerine ve önemine dikkat çekmek, bilinç düzeyini yükseltmeye çalışmak, toplumsal ve siyasi farkındalığı artırmak, aynı zamanda da araştırmacılara ve politika yapıcılara katkı sunmak” olduğunu belirtiyor. TASAV, bu hedef doğrultusunda, kurumsal internet sayfasında (www.tasav.org) kitabın tam metnine ücretsiz erişim imkânı sunuyor. Böylelikle TASAV, bu konuda bilgi birikiminin artmasını ve kamuoyunun doğru bilgiler ışığında aydınlatılmasını sağlayacak bir hizmet sunmuş oluyor.

Alanında temayüz etmiş bilim insanlarının kaleme aldığı bölümlerden oluşan eser, bu alanda çalışan ve konuya ilgi duyan herkes için referans kaynak olma konusunda haklı bir iddiaya sahip. Kitabın okuyucu ve araştırmacılara yararlı olması ve yeni ufuklar açması temennisiyle…