Genel olarak kamuoyunda, özel olarak da sanayiciler arasında sıkça duyduğumuz şikâyet- lerden birisi de ara eleman temininde çekilen zorluğa ilişkin serzeniştir. Bunun birçok sebebi olmakla birlikte temel sorun eğitim sanayi, eğitim istihdam ilişkisinde yaşanan bazı sorunlardır. Türkiye genç nüfusa sahip bir ülke olarak her yıl ilave istihdam yaratmak zorundadır. İstihdam yaratılması başta sanayi kaynaklı olmak üzere ülkemizin nitelikli sürdürülebilir bir büyüme yakalayabilmesiyle mümkün olabilecektir. Bu döngünün sağlanması için mesleki eğitim öne çıkmaktadır.

Çağımızda, bilimde ve teknikte yüksek ilerleme hızına sahip ülkeler kısa süre içinde büyük teknolojik atılımlar gerçekleştirebilmektedir. Bu atılımın istenilen seviyede gerçekleşebilmesi için akademik ve bilimsel faaliyetler ile araştırmaların, sanayileşme ile birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Sanayisi güçlü ülkeler fiziki ve teknolojik altyapıları ile birlikte yeterli ve nitelikli beşeri sermayeye de sahip olan ülkelerdir. Sanayileşme ancak nitelikli ara insan gücüne olan ihtiyacın karşılanması ile sağlanabilir. Endüstrinin ihtiyaç duyduğu kalifiye, nitelikli insan gücünün karşılanması ise iyi bir mesleki teknik eğitimden geçmektedir. Bu nedenle teknik eğitimin kalitesi sürekli olarak artırılmalı, müfredat teknolojik yeniliklere uygun olacak şekilde güncellenmeli ve fiziksel donanımlar da bu yenilik ve gelişmelere ayak uydurmalıdır. Aynı zamanda da mesleki-teknik eğitime olan talebinde artırılması gerekmektedir. Mesleki-teknik eğitim, ortaöğretim ve yükseköğretim olmak üzere iki düzeyde gerçekleşmektedir. Bu iki düzey için sanayimizin ayrı ayrı beklentileri söz konusudur. Sanayide çok büyük beklentilerin ve ihtiyacın olduğu ve ara elaman olarak tabir edilen mesleki-teknik eğitim almış teknisyen ve teknikerlerin donanımları ve nitelikleri hayati önem arz etmektedir. Ortaöğretim düzeyinde mesleki-teknik eğitim alan öğrencilerimize sanayide teknisyen olarak, yükseköğretim düzeyinde meslek yüksekokullarında eğitim alan öğrencilerimize de sanayide tekniker olarak ciddi ihtiyaç duyulmaktadır. Güncel verilere göre, ülkemizde 6 milyonun üzerinde ortaöğretim öğrencisi bulunmaktadır. Bu öğrencilerimizin yaklaşık olarak yüzde 30’u olan 1.848.236 kişisi, teknik ve mesleki eğitim veren örgün ve açık öğretim liselerinde eğitim görmektedir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyesi devletlerde mesleki eğitimin, tüm eğitim alan öğrencilere oranı ise ortalama %40 civarındadır. Gelişmiş bazı ülkelerde bu oran %60’ı bulmaktadır. Sanayileşmenin artırılması ve nitelikli bir sanayileşme için mesleki eğitimde belirtilen üst seviyelerin yakalanması gerektiği aşikârdır. Bunun başarılabilmesi ise fiziki kapasite yanında beşeri ve teknolojik kapasitenin de artırılması ile doğru orantılıdır. Aynı zamanda gençlerin meslek öğrenimine olan merak ve isteği ile ai- lelerin çocuklarını teknik ve meslek liselerinde eğitim almalarına yönelik taleplerinin artırılmasına da bağlıdır. Bu yönde farkındalığın artırılması ise devlet ile birlikte ilgili kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının bu yöndeki çabaları ile yakından ilişkilidir. Esasen bu yönde bir bilinçlenme Milli Eğitim Bakanlığının ciddi katkı ve girişimleriyle son yıllarda temin edilmiş, birçok önemli okul devreye alınmıştır. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından son zamanlarda mesleki teknik eğitime dönük eğilimi artırmaya dönük birçok proje ve teşvik çalışmaları sürdürülmektedir. Bu farkındalıkların ve teşviklerin artarak devam etmesi önem arz etmektedir.

Günümüzde mesleki eğitime devam eden öğrencilerin %11,99’u elektrik-elektronik teknoloji- si, %11,43’ü bilişim teknolojileri, %5,22’si makine ve tasarım teknolojisi alanlarında eğitim görmektedirler. En çok tercih edilen bu üç teknik mesleki alan sanayinin de lokomotifi duru- mundadır. Ancak endüstri 5.0’a giden yolda bu üç alanda da temel yeterliliğe sahip ve bu disiplinler arasında çalışabilen teknik ele- man ihtiyacı giderek artmaktadır. Mesleki eğitimin sürekli olarak çağın şartlarına uygun biçimde program oluşturma ve müfredat yenilemesi gibi bir mecburiyeti söz konusudur. Sürekli yenilenen program ve müfredatlar teorik olarak karşılanabilirken, uygulamalar için gerekli olan fiziki şartlarda finansal zorluklara bağlı çeşitli kısıtlar oluşabilmektedir. Hâlbuki meslek eğitimi aktif bir uygulama eğitimidir ve uygula- maların eğitim kurumunda gerçekleştirildiği aktif okul eğitimi kavramı, altyapının teknolojik ihtiyaçlara uygun olarak hızlı bir şekilde yenilenememesi sebebiyle de artık tüm dünyada yerini üretim içerisinde eğitim sistemine bırakmaktadır. Bu sistemle sanayide belli eğitim dönemleri boyunca çalışan öğrenciler hem yerinde uygulama yapabilmekte hem de sanayinin gereksinimleri doğrultusunda yerinde şekillendirilebilir bir eğitim almaktadırlar. Bazı illerimizdeki OSB içerisinde açılan meslek liseleri bu duruma güzel örnekler teşkil etmektedir. Mezun öğrencilerin sanayide istihdamları daha kolay olduğu gibi öğrencileri desteklemek amacıyla firmalarda mesleki eğitim gören öğrencilerin ücretlerine devlet desteği de sağlanmaktadır. Yükseköğretim kurumlarında ise meslek yüksekokulları, teknoloji fakülteleri ve mühendislik fakülteleri mesleki eğitimin akademik olarak taçlandırıldığı yerler konumundadır. Ülke sanayimiz açısından en önemli ihtiyacın karşılandığı birimler olan meslek yüksekokullarındaki teknikerlik eğitiminin uygulama ile iç içe olması, teorik bilgi yanında uygu- lamalı bilgi ve becerinin de aktif bir şekilde kazandırılması gerekmektedir. Buralarda öğrencilerimize sanayiye örnek teşkil edecek teknolojik yenilikçi ürünlerin üretimini yapacak kapasitenin oluşturulması güçlü bir üniversite sanayi iş birliğinin tesisi açısından da önemli olacaktır. Yaratacağı orta ve uzun vadeli katma değer dikkate alındığında bu amaçla yapılacak yatırımın kıymeti şüphesiz daha iyi anlaşılacaktır. Mesleki eğitimin geliştirilmesine ilişkin siyasi kararlılık kalkınma planları ve Cumhurbaşkanlığı Programlarında yer verilen he- deflerle ortaya konulmuştur. Bu hedefin gerçekleşmesi birden fazla disiplini, sanayi ile birlikte eğitimi de ilgilendiren bütüncül bir yaklaşımı gerekli kılmaktadır. Örneğin üniversite sınavında ko- nulan baraj puan uygulaması bu bölümlere öğrenci kabulünü de olumsuz etkileyen bir uygulama olmuş, orta vadede sanayimiz için büyük önem teşkil eden nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi açısından bir risk oluşturmuş- tur. Ancak MHP Lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin önerileriyle yükseköğretim kurumlarına giriş sınavında baraj puanının önce azaltılıp sonra kaldırılmasıyla bu risk azalmış, sanayimizin ihtiyacı olan nitelikli ara elemanların yetiştirilmesi önündeki bir engel de ortadan kalkmıştır. Bu şekilde ilgili öğretim elemanlarımız bilgi- lerini ve tecrübelerini daha aktif olarak öğrencilere aktarabilecek, açılmış olan bu programlardaki fiziksel ortamlar atıl kalmayacak, okullarımızın bulunduğu yerlerde üniversite sanayi iş birliği geliştirilecektir. Türkiye’nin katma değerli, yüksek teknolojili ürünler üretimini artırması ve kalkınma sürecini hızlandırması da mümkün hâle gelecektir.