"Alimden zalim, zaliminden âlim doğar.” şeklinde bir atasözümüz vardır. Bu atasözünün açılımı da “Bilgili kişilerin topluma büyük katkıları vardır. Düşünülür ki bilgin kişinin çocuğu da kendisi gibi olur. Oysa bilgin bir kimsenin çocuğu bazen zararlı bir insan da olabilir. Aynı biçimde toplum tarafından sevilmeyen, kötü ve zalim bir kişinin de çok değerli bir çocuğu olabilir.“ şeklindedir.

Bu atasözünü niye mi hatırlatma gereği duydum?

         PKK-FETÖ ilişkilerinden dolayı cezaevinde olan, o çevrelerin ve Batı’nın kurtarmak için seferberlik başlattığı Osman Kavala’nın eşi, Türk edebiyatının tanınmış yazarlarından merhum Tarık Buğra’nın kızı olan Ayşe Buğra’nın Boğaziçi Üniversite eylemleriyle ilgili adının gündem olması sebebiyle hatırlattım.

         Milli mücadele yıllarını en iyi anlatan romanların sahibi olan, geçmişte TRT’de yayınlanan ve Kurtuluş Savaşı’nı anlatan Küçük Ağa dizisinin roman yazarı olan Tarık Buğra’nın kızı Ayşe Buğra, eşi Osman Kavala yüzünden sürekli gayrı-milli unsurlara sahip çıkan akademisyen olarak anılmaktadır. Belli ki babası Tarık Buğra’dan değil, “Kızıl Soros” lakabıyla anılan kocası Osman Kavala’dan etkileniyor.

         Cumhurbaşkanı Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi’nde terör örgütleri destekli eylemler için Ayşe Buğra’yı suçlamış ve “Bu ülkede Soros’un adeta temsilcisi olan kişinin karısı da aynı şeklide Boğaziçi’nde provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır.” açıklamasını yapmıştı.

         Daha sonra da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu katıldığı bir televizyon programında Ayşe Buğra hakkında “Şu anda Türkiye’yi Gezi’ye taşıyan Kavala, sistemi kurmuş, her türlü örgüt finans yapısı vesaire. Eşi de Boğaziçi’nde konuşlanmış.“ yorumunda bulundu.

         Ayşe Buğra da “Okula gitmiyorum. Direnişler sırasında bir iki kere gittim. Birine katıldım ama yani nasıl bir provokasyon yapıp da insanları…” açıklamasını yaparak kendini savundu.

         Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını isteyen muhalefet de hemen Ayşe Buğra’ya sahip çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu “Ne yaptı Ayşe Buğra? Efendim Osman Kavala’nın eşiymiş. Osman Kavala zaten haksız yere içeride tutuluyor. Her beraat ettiğinde, yeni bir suçla içeride tutuyorsunuz.” diyerek, Meral Akşener “Ayşe Buğra her şeyden önce çok kıymetli eserleri, dünyaca bilenen çalışmaları olan çok değerli bir akademisyenimizdir. Birçok başka alanın yanı sıra Türkiye’de iş dünyası ile devlet arasındaki ilişkileri incelediği çalışmalarıyla da literatüre önemli katkılar yapmış bir bilim insanıdır. Her şeyin ötesinde bir kadından, bir bilim insanından söz ediyorsun. Terbiyeli olacaksın, efendi olacaksın. Bu sözler devletin başına yakışmaz. Bu ülkenin cumhurbaşkanı Boğaziçi’nin 36 yıllık şerefli bir hocasını, milletimizi gururlandıracak bilimsel çalışmalar yapmış bir kadını hedef tahtasına koyamaz.” diyerek, Ahmet Davutoğlu “Ayşe Buğra akademik çalışmalarıyla siyasete ışık tutuyor” diyerek, Ali Babacan “Kavala’nın karısı” ifadesi. 36 yıldır Boğaziçi Üniversitesi’nin en sevilen hocalarından biri. Kimliksizleştirme sorunu var burada. Kadını bir birey olarak görmeme… Zihniyet sorunu var burada. Bu ülkenin temel problemi ülkeyi yönetenlerin zihniyetidir. O zihniyet değişmeden bu ülkenin hiçbir sorununu çözemezsiniz.“ diyerek yine aynı yerden düğmeye basılmış gibi Ayşe Buğra avukatlığına soyundular.

         Ayşe Buğra kendi ifadesinde eylemlere katılıp destek verdiğini söylüyor. Ortada terör örgütü bağlantılı ve öğrenci maskeli eylem varken onlara destek vermek Ayşe Buğra’ya mı düştü?

         Babası Tarık Buğra’nın düşünce mirasına değil de eşi Osman Kavala’nın misyonuna sahip çıkarsa elbette destek olacaktır.

         Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik güçleri Diyarbakır Sur’da terör örgütü PKK’ya karşı mücadele ederken bu Osman Kavala “Emirleri altındaki güvenlik güçlerinin halkın psikolojisini hiçe sayan orantısız müdahale ve kışkırtıcı davranışlardan kaçınmalarını sağlamak ise hükümetin ve yerel yöneticilerin hayatî sorumluluğudur” yorumunda bulunan, terör örgütü PKK’nın kapatılan televizyonu IMC TV’ye çıkıp sürekli terör örgütüne sahip çıkan konuşmalar yapan, 2014 yılında Brüksel’de düzenlenen “Kürt sorunu” konulu konferansta karşımıza bu konferansın moderatörü olarak çıkan, Rusya’nın başkenti Moskova’da 2017’nin 15 Şubat’ında yapılan ‘Birleşik Kürt Konferansı’na’ katılan kişi olmuştur. Bu konferanslarda Osman Kavala’nın yanında ABD ve İsrail’in Ortadoğu politikasına uygun bir şekilde sözde Kürt devletinin kurulmasının mücadelesini veren, PKK’ya çok yakınlığı olan ABD Dışişleri Bakanlığı üst düzey strateji uzmanlarından Prof. Dr. Michael Gunter, terörist Selahattin Demirtaş oradaydı, teröristbaşı PYD Başkanı Salih Müslim, PYD Eş başkanı Asya Abdullah, Osman Baydemir, Dilek Öcalan ve CIA’in sesi Michael Rubin bulunuyordu.

         Osman Kavala, terörist Selahattin Demirtaş’ı sahibi olduğu Cezayir Restoranı’nda sık sık ağırlayan biriydi.

Şimdi böyle bir adamın eşinin Boğaziçi’ndeki eylemlere destek vermesi kimi şaşırtır?

2016 yılında “Barış İçin Akademisyenler bildirisi” veya “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisi yayınlayarak terör örgütü PKK’ya toz kondurmadan Türk devletini suçlayan 1128 akademisyen içinde Ayşe Buğra da vardı. O bildiri içindeki taleplerden bazıları şunlardı:

“Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesi”

“Hükûmetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturması”

         Merhum Tarık Buğra milli mücadele destanını, Kuva-yi Milliye ruhunu yazsın, kızı Ayşe Buğra da emperyalist ülkelerin Türkiye’yi bölmek için kullandığı terör örgütlerine destek bildirilerine imza atsın.

         HD(P)KK ile ittifak halindeki Zillet ittifakı zaten Ayşe Buğra’ya sahip çıkmak zorundadır. Osman Kavala’nın serbest bırakılması için kendini parçalayanların, Ayşe Buğra’ya sahip çıkmaması aile fotoğrafında eksiklik olurdu.

         Osman Kavala zaten Meral Akşener’in kuzeni imiş… Meral Akşener’in “En mülayim kuzenimiz Osman Kavala’dır” dediği videosu var çünkü..

         Meral Akşener daha önce de çıktığı televizyon programlarında “Ayşe Buğra’yı geç keşfettim, müthiş bir kadın!“ diye öve öve bitiremiyordu.

         Yani sadece misyon, düşünce birlikteliği değil Kavala ailesiyle kan bağları da var. Meral Akşener’in MHP’den ayrıldıktan sonra Diyarbakır göçmeni olduğunu duyurması, HD(P)KK ile ortaklık yapacak kadar geniş mide sahibi olması da şimdi daha net anlaşılmıştır.

         Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eylemlerde terör örgütleriyle, muhalefet pişti olmuştur. Kandil yönetimi zaten açık açık “Boğaziçi eylemleri hükümeti devirmeli, daha yıkıcı olmalı ve eylemlere katılanlar bizim arkadaşlarımız” demiştir.

         Ayşe Buğra eylemlere katıldığına, geçmişte PKK’ya desek çıkan bildirilere imza attığına ve Osman Kavala gibi birinin eşi olduğuna göre sanırım mesele daha net anlaşılmıştır.

         MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de “Aydınım diye geçinen zavallılar, sivil toplum kuruluş hüviyeti taşıyan fırsatçılar, demokrasi ve hukuk sınırları içinde siyaset yaptığını zanneden gafiller tarihi yanlıştadır. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylara destek vermek geldiğimiz bu aşamada teröre destek vermektir.” sözleriyle de her şeyi özetlemiştir.