Şimdiye kadar tarımı, “siyaset üstü” bir mesele olarak görenlerdendim. Ama artık değilim!  Çiftçimizin, üreticimizin, besicimizin, yetiştiricimizin üzerinden siyaset yapmayalım, yapılmasın diye konuştum-yazdım ama ilerleyen zaman içinde anladım ki mesele o mesele değilmiş. Aman siyaset konusu yapmayalım diye tarım sektörüne öyle bir misyon yüklemişler ki tarımla haşır neşir olan hiçbir paydaş yüklenilen misyonun farkında değil! Hakkını yemeyelim ama gerçekten kulağa hoş geliyor. “Tarım, siyaset üstü bir sektördür(!)

Tekstil sektörü için “tekstil sektöründe işler kötüdür” diye 10 kişi örnek verse, 11’inci kişi geldiği zaman “Bunların iş kötüdür” diyebilir. Ama söz konusu tarım olunca dokuzuncu köy değil onuncu köyden kovuyorlar! Sektörde öyle bir bilgi kirliği var ki tarım sektörüne kimse, güvenmiyor, inanmıyor! Süt inekleri kesiliyor, işletmeler küçülüyor, sektörden bir çekilme var, bazı büyük işletmeler kapatma kararı alıyor, bazıları kapatıyor. Sonuç olarak; yetkili yetkisiz hiç kimseden ses çıkmıyor! Tepki verilmediği yetmiyormuş gibi gizliden gizliye de sorgulama ihtiyacı duyuluyor. Söyleyin bakalım; Hani tarım sektörü siyaset üstüydü, stratejik bir sektördü?

Olası bir gıda krizi için dünyadaki pek çok ülkenin tarım politikaları ile önlem aldığı belirtilirken, yıllarca ülkemizin siyaset üstü bir tarım politikası geliştirmesi gerektiği vurgulandı. Tarımda bir yol haritamızın olmadığı acilen bu yönde yol alınması gerektiği söylendi. Bunlar defalarca söylendi, hâlâ söyleniyor. “Tamam deniliyor!” Ama var mı bir icraat? Cevabı sizlere bırakıyorum.

Sevgili okurlarım “tarım siyaset üstü değildir!” Bu süreçten sonra “Tarım siyasetin tam da merkezindedir.” Ne kadar bilirsek bilelim, ne kadar doğru planlar yaparsak yapalım, ne kadar yararlı önerilerde bulunursak bulunalım arkasına güçlü bir siyasi irade koy(a)madıkça başarılı olmak mümkün değil! Nokta!

DİK DURALIM AMA DİKLEŞMEYELİM!

Hayvancılık sektörü, küresel gıda sisteminin bir direğidir ve yoksulluğun azaltılmasına, gıda güvenliğine ve tarımsal kalkınmaya katkıda bulunur. FAO'ya göre  hayvancılık, küresel tarımsal üretim değerinin yüzde 40'ına katkıda bulunuyor ve yaklaşık 1,3 milyar insanın geçim kaynaklarını ve gıda ve beslenme güvenliğini destekliyor.  

Peki, son dönemlerde ülkemiz hayvancılığı nereye koşuyor, nasıl gidiyor?

Üç farklı cevabı var aslında. “İyi koşuyor diyecekler, kötü koşuyor diyecekler ve bilmiyorum diyecekler.” Benim cevabımı rahmetli Cem Karaca vermiş zaten; “bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete amaneyyyy”

Ülkemiz tarımının nereye gittiğini anlayabilmek için hem dışardaki hem de içerdeki manzaraya ve tarım bakanlığının, kendisini nasıl takdim ettiğine ve nasıl algılandığına bakmak gerekiyor. Özellikle son dönemlerde et ve süt sektöründe çiğ süt tavsiye fiyatlarıyla ilgili üreticilerin haklı olduğunu düşünerek dik durmalarını bir çiftçi çocuğu olarak anlıyorum. Fakat dikleşmelerine bir anlam veremiyorum. Temsil gücünüzün olmadığı bir yerde haklarınızı savunamazsınız. Bu durumda insanları kırarak, dökerek bir sonuca varamazsınız. Sizlerin süt inekleri kesime gitmiş, işletmeniz küçülmüş, kapanma kararı almışsınız… Herkesten aynı tepkiyi beklemeyin! Belki de muhatap olacağınız kişi hayatında ahıra hiç girmemişte olabilir. Ayrıca kişileri ve kurumları karşınıza alarak sonuç almak da mümkün değil! Üç yıl boyunca Sayın Pakdemirli ile dikleşildi ve sonuç ne oldu? Sayın Pakdemirli ya görmemezlikten geldi ya da bazı zamanlarda gündemine dahi almadı. Burada yapılması gereken ilk şey; tarımsal faaliyetlerin içinde olan bütün birlikleri ve STK’ları çalışır hale getirerek uygun bir zamanda ilgili kurumlarla çözümleyici kişilerle irtibata geçilmesi son derece önemlidir.

İkinci bir husus olarak tarım haberlerinde çiftçiyi özellikle hayvan yetiştiricilerinin durumunu genelde siyaset malzemesi olarak sürekli muhalefet kanallarında (Fox TV, Halk TV. vb.) özellikle boy göstermesi, toplumda ve çiftçiler tarafından bunlar muhalefet yapıyorlar diye yanlış bir algıya sebep olmaktadır. Savunulan konuda haklılık olsa dahi televizyon kanallarının (Fox TV, Halk TV. vb.) anlatımlarıyla bu yönetim beceriksiz, muhalefet gelince her şey düzelecek ve güllük gülistanlık olacak gibi topluma sürekli fokuslanıyor. Çözüm üretmeyip, çiftçimizin, üreticimizin, besicimizin, yetiştiricimizin üzerinden muhtaç, düşkün siyaseti yapılmamalıdır. Bu konuda net olunmalıdır. “Çiftçi-üretici hakkını istemektedir.”  Bizim çiftçimiz dünyanın en onurlu ve gururlu çiftçisidir. İtilip kakılmaktan, rencide edilmekten hoşlanmaz! Aç kalır başının dikliğinden ödün vermez. Bizim çiftçimiz “alan el” olmaktan ziyade tarihinde hep “veren el” olmuştur. Ulusal Süt Konseyi’nin (USK) kapısında bekletilerek onurlarını kırmak için sayısız defa kapılar burunlarına çarpılamaz, böyle bir sistem olamaz!

Dolayısıyla tarım siyasetin tam da merkezinde “muhalefet muhalefet edilmeli!” Muhalefet partileri şu soruyu kendilerine sormalıdır. Çiftçi zor durumda üretemiyor, satamıyor ve kazanamıyor! Hatta her yıl ineklerini satıyor, yer yer kesimhaneye gönderiyor. Peki, “20 yıldır bu çiftçi mevcut hükümeti neden destekliyor?” Çözüm üretmek isteniliyorsa öncelikle muhalefet kendi dersine çok iyi çalışmalıdır!

Birleşip yükselmek, her zaman daha iyidir!

Hayvancılık sektöründe son zamanlarda ekranlarda ve sosyal ağları kullanarak tepki veren, çalışan çabalayan insanların da olduğu bir gerçektir. Bireysellikten daha çok sektördeki insanları, paydaşları bir araya getirmek son derece önemlidir. Çiftçinin durumunu ve profilini bilen bir çiftçi çocuğu olarak anlatmak isteğim: “Birleşip yükselmek, yükselip birleşmekten her zaman daha iyidir.”

Son söz: Ülkemizin kalkınmasının yolu tarımdan geçer! Ülkemizin kalkınması, çağdaşlaşabilmesi, yeniden büyük bir aktör ve güç haline gelebilmesi için tarıma yönelmemiz gereklidir, şarttır!  Tarım sektörü güvenlik, savunma ve diğer sektörlerden daha önemlidir, daha önceliklidir! Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”ne baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz. İlk öncelik fizyolojik: “Yiyecek, su, barınak, uyku” ya karşılık gelir. Sonra güvenlik, sosyal, aidiyet ve kendini gerçekleştirme gelir. Özellikle gıda güvenliği çok önemlidir! Yeterince beslenemeyen, gıdadan yoksun bir insan ne kendisini koruyabilir ne de ülkesini savunabilir! Hiçbir aç insan ülkesini savunamaz!

Dolayısıyla tarım; savunma, güvenlik ve diğer sektörlerinden daha önemlidir!...