Türkistan son zamanlarda hareketli bir döneme girdi. Rusya’nın zaman zaman Kazakistan’ı tehdit etmesi, Özbekistan’a Avrasya Ekonomik Birliği’ne girmesine yönelik baskılarını arttırması buna örnek gösterilebilir. Aynı zamanda büyük ölçüde Sovyet dönemi uygulamalarından kaynaklanan etnik ve teritoryal sorunlar gündeme gelmekte. Özellikle Özbekistan ve Tacikistan arasında uzun süredir bir gerilim yaşanmakta ve çatışmaya dönmesinden endişe edilmekteydi. Çatışma farklı bir noktadan çıkmış olsa da beklenmedik bir durum değil. Son 10 yılda Kırgızistan ve Tacikistan arasında can kayıplarının da yaşandığı 150’den fazla gerginlik ve çatışma gerçekleşti.

Kırgızistan-Tacikistan sınırında bulunan “Golovnoy” su dağıtım şebekesini kontrol etme konusunda 28 Nisan’da yaşanan gerginlik, 29 Nisan’da sivil halkın birbiri ile taşlı sopalı kavgasına sebep olmuş, iki ülke sınır birliklerinin devreye girmesiyle de çatışmaya dönüşmüştür. Çatışmalarda çok sayıda ev, kamu binası ile iş yeri zarar görmüştür. Çatışmada iki taraf da kayıplar yaşamış, ancak ölü sayısı Kırgızlarda daha çok olmuştur. Ayrıca, yüzlerce Kırgız evlerini terk etmek durumunda kalmıştır. Kırgızistan’ın konuya serinkanlı yaklaşması, taraflar arasında bir ateşkes yapılmasını kolaylaştırmış ancak Tacikistan’ın ikinci bir taarruzda bulunarak bir kırsalı işgal etmesi tansiyonu yeniden yükseltmiştir. Her iki taraf da sınıra asker ve ağır silahları sevk etmiştir. 1 Mayıs’ta ikinci bir ateşkes sağlanmasıyla Tacik güçleri geri çekilmiş, sınırların belirlenmesi ve sınır sorunlarının çözülmesi için görüşmelerin başlatılması kararlaştırılmıştır. Şimdilik ortam sakinleşmişse de olayların alevlenme ihtimali yüksektir.

Türkistan’ın en önemli sorunları sınır sorunları ve su sorunudur. Tacikistan ile Kırgızistan arasındaki 971 kilometrelik sınırın 600 kilometreye yakınıyla ilgili anlaşma sağlanmış ancak kalan kısımdaki yaklaşık 70 sınır noktasında taraflar bir sonuca varamamıştır. Kırgızistan ve Tacikistan arasında yaşanan son çatışma her iki unsuru da içermektedir.

Batken, Fergana Vadisi’nin geneli gibi çatışmalara meyyal bir bölgedir. Bölgede Özbek, Tacik ve Kırgızlar iç içe yaşamaktadır. Etnik olarak Türk olmayan Tacikler hem Rusya hem de İran tarafından kışkırtılmakta, Kırgızistan ve Özbekistan üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmak istenmektedir. Türkistan’ın en kalabalık bölgesi olan Fergana, Sovyetler döneminde çizilen sınırla üç ülke arasında paylaştırılmıştır. Sınır belirlenirken özellikle etnik ve kültürel farklılıkları her an bir çatışmaya sebebiyet verecek şekilde iç içe yerleştirilmiştir. Fergana Vadisi’nde Özbekistan’ın Fergana, Namangan, Andican; Tacikistan’ın Hocand; Kırgızistan›ın da Oş, Celalabad ve Batken vilayetleri bulunmaktadır.

Türkistan’daki en temel sınır sorunları Fergana Vadisi’nde yoğunlaşmakta ve Özbekistan- Tacikistan, Özbekistan-Kırgızistan ve Tacikistan-Kırgızistan arasında tartışmalara yol açmaktadır. Her üç ülkenin sınırlarının birbirleri ile giriftliği bir yana, Özbekistan’ın Tacikistan’ın birbirlerinin sınırları içerisinde ve Kırgızistan’da anklavları mevcuttur. Tacikistan’ın Kırgızistan sınırları içinde 2 adet anklavı (23 bin nüfuslu Vorukh kasabası ve Kayragaç köyü ) Özbekistan’ın Namangan vilayeti sınırları içinde ise 1 adet anklavı (150 nüfuslu Sarvan köyü) mevcuttur. Özbekistan’ın ise Kırgızistan sınırları içinde 4 adet anklavı (52 bin nüfuslu Sokh bölgesi, 10 bin nüfuslu Şahimerdan, 200 nüfuslu Çong-Kara, Yengi Ayıl) mevcuttur.

Ülkelerin diğer bir ülke karşısında bölgedeki bu avantajını kaybetmek istememesinden dolayı bölgedeki sınır sorunları uzun süredir çözülememektedir. Kırgızistan’ın Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Kamçıbek Taşiyev, Tacikistan’a anklavların yerine başka bir sınırdan başka bir toprak verelim önerisinde bulunmuş; bu durum Tacik tarafını memnun etmemiştir. Tacikistan Cumhurbaşkanı bölgedeki Tacik anklavını ziyaret ederek ‘burası verilmeyecek’ demiştir. Olaylardan bir süre önce gerçekleşen bu gelişmeler, çatışmanın arka planı açısından ipuçları vermektedir.

1968 yılında Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’daki yaşam alanlarına su temin edilmesi için bölgede Sovyetler Birliği tarafından kurulan ve kontrol edilen “Golovnoy” su istasyonunun yönetimi SSCB dağıldıktan sonra Kırgızistan ve Tacikistan arasında bir sorun hâline gelmiştir. 28 Nisan’da Taciklerin Kırgızlara saldırması da, Tacik askerlerinin bu bölgeye kamera takmaya çalışması da bu bölgenin üzerinde hâkimiyet sağlama çabasıdır.

Çatışma sınır anlaşmazlığı ve su paylaşımından kaynaklı görünse de, Tacikistan’ın olayı tırmandırmasında farklı iç ve dış sorunlarının etkili olduğu söylenebilir. Afganistan’da yaşanan gelişmeler ve Tacikistan’da yaşanan siyasi sorunlar iktidarın irrasyonel tepki vermesine neden olmuştur.

Çatışmalar savaşa dönüşmemiş, taraflar sıkıntılı olsa da ateşkes yapmışlardır. Askerî güç açısından her iki ülkenin de eşit olduğu söylenebilir. Her iki ülke ordusunda da yaklaşık 16 bin kadar asker bulunmaktadır. Askerî teknolojileri nispeten geridir ve ekonomik durumları da bu ülkeleri uzun süreli bir savaşın yükünü taşıyamayacakları kadar kötüdür. Kırgızistan Cumhurbaşkanı henüz yeni sayılacak kadar kısa süre önce seçilmiştir; hem ekonomik hem de siyasi açıdan tam olarak eli güçlü değildir. Bu yüzden çatışmaları bir an önce durdurmak için sergilediği çaba anlaşılabilir bir durumdur. Ancak yine dış politikada sürekli geri adım atar pozisyonda görülmesi ülke içinde iktidarını zora sokabilir. Ülke içinde daha hâkim durumda olan Tacikistan Devlet Başkanı İmamoli Rahmon için de kısa da sürse bir savaş, ülkenin kısıtlı kaynaklarını tüketeceği ve zaten kötü olan ekonomik durumu bir buhrana çevirebileceği için risklidir.

Çatışmaların arkasında Rusya’nın etkisi ihtimali de mevcuttur. Bölgede yeniden aktif olmaya çalışan Rusya’nın bu tip durumlarda, potansiyel çatışmaları manipüle etme stratejisi bilinen bir husustur. Rusya’nın ekonomik ve siyasi sorunları olan her iki devlet üzerinde de baskın bir etkisi vardır. Ancak Tacikistan üzerindeki etkisi daha belirgindir. Rusya’nın başkent Duşanbe yakınlarında bulunan ve ülke dışındaki en büyük askerî üslerinden biri olan karargâh, Sovyet sonrası dönemde ülkede Rusya’nın ana etki araçlarından biridir. Rusya bu üssü karşılıksız kullanmaktadır. Kırgızistan’daki üssüne ise ücret ödemektedir. Rusya’nın hâlâ bölgeyi arka bahçesi olarak görme eğilimi başta Çin ve Türkiye olmak üzere başka ülkelerin bu bölgedeki girişimlerinden rahatsız olmaktadır.

ÇÖZÜM ARAYIŞLARI:

Anadolu Ajansı’nın verdiği bilgilere göre bölgede çatışmanın sona erdirilmesi için Başbakan Birinci Yardımcısı Artem Novikov’un başkanlığında kurulan çalışma grubu bölgeye intikal ederek yerel yönetim temsilcileriyle bir toplantı gerçekleştirdi. Rusya’da bulunan Kırgızistan Başbakanı Ulukbek Maripov ve Tacikistan Başbakanı Kohir Rasulzoda bir araya gelerek sınırdaki çatışmanın müzakere yoluyla bir an evvel çözülmesi için hazır olduklarını açıkladı.

Rusya, taraflar arasındaki her türlü soruna çözüm için yardıma hazır olduklarını; Bişkek ve Duşanbe’nin sorunun çözümüne yönelik Ortak Çalışma Grubu kurma kararına destek verdiklerini açıkladı. Rusya’nın sorunun kökeninde olduğu düşünülürse çözüm için ne kadar güvenilir olacağı tartışmalıdır. Rusya’nın bu tür çatışmaları çözüm adına bölge ülkelerine karşı bir baskı aracı olarak kullanma tecrübesi gayet fazladır. Aynı zamanda bu sorunun çözülmesi Rusya’nın genel çıkarlarına da aykırıdır. Rusya, bölgedeki sorunları kendi manipüle edebileceği şartlarda elinde tutarak, bölge ülkelerini yumuşak ve sert gücün tüm imkânlarını kullanarak kontrol etme arzusundadır.

Çin de benzer şekilde ara buluculuk ve itidal açıklamaları yapmıştır. Bilindiği üzere Çin’in Dağlık Badehşan’da askeri üssü bulunmaktadır ve “Tek Yol Tek Kuşak” projesi için bölge önem taşımaktadır. Ayrıca Fergana Vadisi merkezli “radikal İslami” oluşumlardan endişe etmektedir.

Diğer Türkistan devletleri, sorunun öneminin ve yayılma ihtimalinin farkındadır. Bu yüzden hemen ara buluculuk ve insani yardım çağrısında bulunmuşlardır. Türk devletleri başta Türk Konseyi olmak üzere çeşitli platformlarda gerçekleştirdikleri görüşmelerin, geliştirdikleri ilişkilerin amacına hizmet etmeye başladığı görülmektedir. Önceden Rusya’nın tutumunu gözleyip ona göre açıklama yapmaları gözlenen bir durumken, artık ivedi tavır belirleyebilmektedirler.

TÜRKPA da taraflara itidal çağrısı yapmış, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Caparov’un barışı koruma ve kışkırtıcı eylemlere karşı koymaya yönelik yaptığı çağrının özel bir önem taşıdığını vurgulamıştır. Benzer şekilde Türk Konseyi Genel Sekreteri de tarafları ihtiyata davet etmiş, Kırgız tarafının barışın yeniden tesisine katkısına vurgu yaparak “teşkilatın kurucu üyesi olan kardeş Kırgızistan ile konu hakkında yakın temas içinde olmaya devam edeceğini” açıklamıştır.

Türkiye de bu çatışmaların diplomasi, itidal ve sağduyu ile bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğini vurgulamış ve bu anlamda Türk devletleri ile Türkistan bölgesinde bir dayanışma içerisinde olduğunu göstermiştir. Türkiye, diğer Türk devletlerinin iş birliği çabalarını desteklemeli ve bunlara önayak olmalıdır. Türkistan’ın tüm sorunlarının yine Türk devletlerinin iş birliği ve entegrasyonu ile çözülebileceği vurgusunu her platformda öne çıkarmalıdır. Türkiye, yumuşak güç unsurlarını kullanıp bölgeye bir an önce özellikle insani yardım sağlamalıdır. Rusya’nın, ABD’nin ve Çin’in askerî üsleri olduğu bu bölgede Türkiye de bir üs kurma yönünde girişimlerde bulunmalıdır. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin gündeme geldiği bugünlerde hareketlenecek olan bölgenin ve Türkiye’nin güvenlik ve çıkarları için bu elzemdir.