Kürdistan söylemlerine “Türkiye’yi parçalatmayacağız! Buna kararlıyız, bunu iyi anlayın. Kan dökmek gerekirse kan da dökeriz! Devletimizi ayakta tutmak için canımızı da feda ederiz! Ondan haberiniz olsun. Yanlış yoldasınız, kendinizi düzeltin. Eğer bu yola devam edecekseniz Türkiye Büyük Millet Meclisini terk edin!” diyerek karşı duran Başbuğ Alparslan Türkeş’i; Kürdistan güzellemelerini el bağlayıp dinleyenler, Başbuğ’un Meclisi terk etmelerini söylediği bu teröristlerle kol kola yürüyenler, milleti bölenlerin kılıcını bileyleyenler, devletin değil düşmanın hayrını düşünenler, iktidarı için vatanı peşkeş çekenler… Samimiyetle yâd edebilir mi..?

Bencil bir iktidar hırsı ile “Hükümet düşsün, biz iktidar olalım da nasıl olursak olalım. Devlet mi çöküyor, çöksün! Millet mi bölünüyor, bölünsün! Vatan elden mi gidiyor, gitsin! Teröristle el ele verelim, terörist de olsa oy oydur…” diyen bir güruh; benliğinin değil fikirlerinin iktidar olmasını gaye edinen Başbuğ Türkeş’i anlayabilir mi ki anlatabilsin..?

“Milliyetçiyim, Ülkücüyüm, ben hâlâ Türkeşçiyim” diyerek Başbuğ Türkeş’in fikri emanetini reddeden fikirlerin çığırtkanı olan, bıraktığı çatıyı karalayan ve muhalif olup birliği bölme çabasına girişenlere Başbuğ ta o günlerden seslenerek gerekli cevabı zaten vermiş: “Türk milletini kalkındıracak olan tek siyasi hareket Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Ülkücülerdir. ‘Efendim ben de Ülkücüyüm, Ülkücülük kimsenin tekelinde değil… ‘ Halt etmişsiniz hepiniz, Ülkücü, Milliyetçi Hareket Partisi’nde olur. Milliyetçi Hareket Partisi’nde olmayan Ülkücü değildir.”

***

Tabii ki Başbuğ’u maalesef günümüz CHP’sinin Atatürk’ü kullandığı gibi bir maske olarak kullanan ve Ülkücülüğü de moda akımı sananlar, Başbuğ’un bu sözlerini ya duymazlar ya duymazdan gelirler ya da evirip çevirip kendi kılıflarına sokmaya çalışırlar. Ama ne Başbuğ o kılıflara sığar ne Ülkücü Hareket buna müsaade eder! Nitekim etmedi de.

***

Milliyetçi Hareket Partisi çatısı altında iken “MHP CHP’lileşiyor(!)” bahanesiyle muhalifleşen ve hikmet o ya CHP’nin belediye başkanı olan Mansur Yavaş, Kürdistan çığırtkanları ile çıktıkları yanlış yolun imkânlarını Başbuğ’u anmak için seferber ediyor. Yanlış yol diyorum, bu tabir direkt Başbuğ’un. Hani Başbuğ’u anıyorlar ya Başbuğ’dan, fikirlerinden ve emanetinden bihaber olarak…

Başbuğ’un üçüncü yol olarak ifade ettiği o milli çizgiden şaşmayan, 9 Işık ile aydınlatılan yolda ilerleyen ve emanetine sahip çıkan Lider Devlet Bahçeli, bu riyakâr yâd edişi bertaraf ederek, perdeyi açtı. Hüseyin Nihal Atsız’ın deyimiyle “Tiyatro bitti.”

Maalesef fikirlerin aktarımı kan yolu ile olmuyor. Yine görüyoruz ki kan bağı, emaneti layıkıyla taşımak için yeterli değil. Başbuğ’un emaneti, Başbuğ’un “Evlatlarım!” diye seslendiği evlatları tarafından can bağı ile can pahasına nesilden nesile taşınıyor. Bu emanet, bir şahsın şahsi emaneti değil. Bu emanet, ömrünü millete adamış kutlu bir şahsın milli emaneti… O yüzden kan bağı, aile bağı, bireysel biyolojik unsurlar yani bencil bahaneler yeterli değil. Bu emanet benlik değil “bizlik” emaneti. Biz’i bölüp hırs ile kendine makam arayanlar, bu emaneti bilmezler ki taşısınlar. Fikirlerin değil kendi iktidarının yoluna düşenler, Başbuğ’un yolunda değildirler ki… Yoldan sapıp düştükleri yolda Başbuğ’u anıyorlar, anıyorlar ve idrak edemiyorlar, o yanlış yolda yürümeye devam ediyorlar. Ülkücü Hareket, Başbuğ’unun adını, sonu çıkmazlara varan bu yanlış yollardan geçirtmez. O yollarda ancak Başbuğ’un “Yanlış yoldasınız!” diye haykırışını duyabilirler, Başbuğ tarihten seslenir ve Lider Devlet Bahçeli de bugünden haykırır: “Yanlış yolda olanlarlasınız!”.

Yanlış yolda olanlarla çıktıkları yanlış yollarda, Başbuğ için çatı kurup kervanı yanlış yola çekmek isteyenlerin İp’i, doğru yoldakilerle düğümlenmez. Lider Devlet Bahçeli’de İp’ini koparanların Ülkücü Hareket üzerinde olta sallamasına müsaade etmedi. Önce cümleleriyle, sonra hamlesiyle yine mat etti:

“Bugüne kadar farklı partilerde, farklı oluşum ve organizasyonlar altında Merhum Başbuğumuz kıyasıya istismar edilmiş, siyasi çıkar ve ikbal hesapları uğruna adı ve anısı malzeme yapılmıştır. Bu haksızlığa, bu nezaketsizliğe yıllarca hoşgörü adına tahammül gösterilmiştir. Onun siyasi mirası ve fikri sahibi Milliyetçi Hareket Partisi’dir, sevdalıları Ülkücüler ve milli gönüllerdir. Ülkücünün yeri orası, burası değil, kuşkusuz Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Merhum Başbuğumuz üzerinden nifak mevzisi kazmak isteyenlere fırsat verilmeyecektir.

Türkeş soyadını kullanıp zillet değirmenine su taşıyanlara Milliyetçi-Ülkücü Hareket göz yummayacaktır. Hatıralarımızı, hüviyetimizi, haysiyetli mazimizi çarpıtan menfaatperestlere tepkisiz kalınmayacaktır. Bizden söylemesi, yanlışa düşenler sonuçlarına katlanacaktır.

Bu vesileyle ‘Türkiye Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı’nın hayırlı olmasını diliyor, Kurucular Kurulumuzla Mütevelli Heyetimiz içinde görev alan dava arkadaşlarıma başarılar temenni ediyorum. Merhum Başbuğumuzu ve aziz şehitlerimizi de rahmetle, hürmetle anıyorum.”

*Kervanın kurulduğu, emanetin şerefle taşındığı doğru yolda birliği perçinleyerek kurulan çatı; kutlu olsun!