Geçtiğimiz haftalarda Yunanistan’ın Ege adalarının Lozan Barış Antlaşması’na aykırı olarak silahlandırılması ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in kışkırtıcı bir şekilde gündeme getirdiği Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki hukuksuz iddiaları Türkiye’nin mukabelesi ile birlikte uluslararası kamuoyunda önemli bir yer tutmuştur. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Yunanistan’ın Lozan Antlaşmasına aykırı hareket etmesinin adalar üzerinde yeni tasarruf hakkı doğuracağı yönündeki haklı tespiti Yunanistan’ı ürkütmüş, yüz yıl öncesini hatırlatmıştır.

Miçotakis hükümeti, bu hamle ile Kıbrıs Barış Harekatı ve Kardak Krizi gibi iki ülke arasında savaşın eşiğinden dönülen yıllardaki Yunan hükümetlerine benzer bir şekilde Türkiye aleyhtarlığını yeniden açıkça ifade etmeye başlamıştır. Öyle ki; Miçotakis’in aleyhtarlığı, ABD Kongresi’nde yapmış olduğu konuşma ile ABD’ye ve sonrasında AB Liderler Zirvesi’ne taşınmış; Yunan hükümeti, Ege Denizi’nde Türkiye’ye yönelik provokasyonlarını arttırmıştır. Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Türkiye aleyhtarı girişimleri her ne kadar son haftalarda artış gösterse de esasında 2019 yılından bu yana benzer politikaların izlendiği görülmektedir. Miçotakis’in, 2019 yılının Temmuz ayında göreve gelmesinin öncesinde Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin uluslararası hukuka aykırı maksimalist politikaları nedeniyle (GKRY) Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları konusunda sorunlar başlamıştır. 27 Kasım 2019 tarihinde ise Türkiye ile Libya’nın meşru yönetimi arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat muhtırasının imzalanması ile Yunanistan’ın beklemediği bir hamle gerçekleşmiştir. Muhtıranın imzalanmasının ardından İsrail ve Mısır’a yaklaşan Miçotakis hükümetinin gerilimi arttırması üzerine AB Dönem Başkanı Almanya Şansölyesi Angela Merkel, taraflarla görüşerek gerilimi azaltmak istemiş ve Türkiye’nin yapıcı bir politika izlemesi sonucunda 2016 yılında kesilen “İstikşafi Görüşmeler”in yeniden başlatılması kararlaştırılmıştır. Türkiye’nin diyalog kapısını açtığı bu dönemde vaatlerinin zıttı bir politika izleyerek provokatif adımlar atan Miçotakis, 6 Ağustos 2020 tarihinde Mısır ile Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzalamış; bu anlaşma sonucunda Türkiye ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları çakışmıştır. Yunanistan’ın bu manevrasına Oruç Reis Gemisi ve savaş gemileri ile karşılık veren Türkiye, anlaşmayı tanımadığını göstermiştir. Yunanistan’ın provokasyonlarına ve uluslararası hukuka aykırı eylemlerine rağmen Doğu Akdeniz sorunları konusunda uluslararası bir konferans önerisiyle çözüm arayışını sürdüren Türkiye’ye karşı Yunanistan, 2020 yılının Aralık ayında İyon Denizi’nde karasularını 12 mile çıkartmış ve Ege Denizi konusunda Türkiye’ye gözdağı vermek istemiştir. İlaveten Biden yönetiminin 2021 yılında S-400 füzesavar sistemi alması nedeniyle Türkiye’ye yaptırım uygulaması ve hemen ardından sözde “Ermeni Soykırımı”nı tanıdığını ilan etmesi, Yunanistan’ın Türkiye karşıtı tutumunu daha da cesaretlendirmiş; Kongre’deki Rum, Ermeni ve Yahudi lobileri Yunanistan’a yakın bir siyaset izlemiştir. Fransa ile “Savunma ve Güvenlik İçin Stratejik Ortaklık Anlaşması” imzalayan, ABD ile Savunma Eğitim İşbirliği Anlaşması’nı yenileyen, İsrail ile askeri eğitim iş birliği ve savunma sanayii alanında anlaşma imzalayan Yunanistan artık Türkiye'yi alenen hedef göstermeye başlamıştır. Öyle ki; 2021 yılının Kasım ayında Fransa, Yunanistan, GKRY ve Mısır dışişleri bakanlarının toplantısı sonrası Dışişleri Bakanı Dendias, “Birçok zorluğun ortak paydası, komşumuz Türkiye.” açıklaması yapmıştır.

2022 yılının Ocak ayı başlarında Yunan basınında yer alan “3 Yıllık Strateji Planı”nda Yunanistan’ın Türkiye’yi doğrudan ve dolaylı olarak hedef aldığı şu maddeler öne çıkmıştır: Milli çıkarlara ilişkin Yunan tezlerinin uluslararası alanda anlatılması, Avrupa Birliği içerisinde Yunanistan’ın konumunun güçlendirilmesi ve Doğu Akdeniz’deki ittifakların güçlendirilmesi. Türkiye’nin çıkarma filosu kurduğunu ve Ege'de, Yunan adalarının kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge haklarına karşı çıkarak, Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesini ihlal ettiğini iddia eden Yunanistan’ın provokatif eylemlerine rağmen 13 Mart 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Miçotakis ile İstanbul’da bir araya gelmiştir. Geçmiş yıllarda olduğu gibi yine Türkiye’nin inisiyatif alarak diplomasi kanallarının kapanmaması adına yürüttüğü olumlu politikalar sonucunda gerçekleşen görüşme sonucunda anlaşmazlıklara rağmen iletişim kanallarının açık tutulacağı açıklanmış; Miçotakis, sonbaharda yüksek düzeyli iş birliği konseyi'nin Yunanistan’da düzenlenebileceğini ifade etmiştir. Türkiye’nin diplomasi kanallarını açık tutan yapıcı politikalara rağmen Miçotakis, 2022 yılının Mayıs ayında ABD Kongresi’nde yapmış olduğu konuşmada, Türkiye’yi hedef göstererek F-16 uçaklarının satılmamasını istemiş, AB Liderler Zirvesi’nde Türkiye’yi, Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanları konusunda eleştirmiş ve 3 Haziran 2022 tarihinde ise askersizleştirilmiş statüdeki Menteşe Adaları'ndaki Yunan birliklerini denetleyerek, provokasyonlarını sürdürmüştür. Ayrıca Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panayiotopulos, Türkiye’den tehdit gördükleri gerekçesiyle Ukrayna’ya yapılan yardımlarda uçaksavar ve gemisavar füzelerini vermeyeceklerini ifade etmiştir. Yunan hükümetinin provokasyonlarının birçok kesimi cesaretlendirmesi sonucunda son olarak Kardak krizi döneminde Ege Denizi’ndeki Adrias savaş gemisinin komutanlığını yapan emekli Yunan amiral Yanis Egolfopulos, Yunan Ordusu’nun 2019 yılından bu yana büyük maliyetlerle gelişim gösterdiğini ve Fransa’dan alınan Rafale savaş uçaklarıyla üstünlüğü ele geçirdiğini iddia ederek İstanbul Boğazı’ndaki köprüleri vurabileceklerine yönelik tehditlerde bulunmuştur. Türkiye’nin, Ege’deki gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmesine yönelik uyarılarına aldırış etmeyen Yunanistan, özellikle ABD ve AB’den destek buldukça yayılmacı politikalarında ısrarcı olmakta, ABD ve AB’den Türkiye’ye yönelik ambargo talebinde bulunmaktadır. 15 Haziran 2022 tarihinde Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christian Wagner’in, Türkiye’nin Yunanistan hava sahasını ihlal ettiğine yönelik mesnetsiz açıklamaları, AB’nin yanlı politikasının bir göstergesi olmuştur.

ABD’nin yanı sıra Fransa başta olmak üzere AB’nin desteğini sağlayarak Türkiye’ye karşı uluslararası bir baskı kurmaya odaklanan Miçotakis, 3 Yıllık Stratejik Plan çerçevesinde Türkiye’yi uluslararası arenada dışlamaya ve mahkum etme, hukuksuz iddialarını ve mesnedsiz çıkarlarını ABD, AB ve NATO kanadıyla korumak istemekte, diğer yandan ülkesinde gerçekleşecek 2023 seçimleri öncesinde Türk düşmanlığını ve Yunan iddiası olan “Megali İdea”yı canlandırmak istemektedir. Gelinen noktada Türkiye’nin tüm diplomatik çabalarına rağmen yanlış politikalar izlemeye devam eden Yunanistan’ın, tarihten dersler çıkararak maksimalist ve provokasyonlara yer veren dış politikasından bir an önce vazgeçmesi ve Türkiye ile yakın ve olumlu ilişkiler geliştirmek için çaba sarf etmesi, gerek ikili ilişkilerin, gerekse bölgenin geleceği için aynı zamanda da Yunanistan’ın altından kalkamayacağı bir maceraya kapılmaması bakımından önemlidir. Bu noktada Mera25 Partisi milletvekili Grigoriadis’in eleştirileri de dikkat çekicidir. Grigoriadis, Başbakan Miçotakis’e Dedeağaç’taki Yannuli Kışlası’nı, Litohoru’daki atış alanını, Volos’taki Georgula Kışlası’nı ve Girit’teki Suda Üssü’nü örnek göstererek Yunanistan’ın dev bir ABD kışlasına dönüştüğünü ve Yunan hükümetinin ABD piyonu haline geldiğini ifade etmek suretiyle esasında Miçotakis’in 100 yıl önceki hataya yeniden düşmemesine yönelik bir uyarıda bulunmuştur.