MİLLİ MÜCADELE’DE GİZLİ GRUPLAR VE ANADOLU’YA GEÇİŞLER -3-

İstanbul’un resmen işgalinden (16 Mart 1920) sonra bu yoldan Anadolu’ya geçişler de oldukça zorlaşmış idi. İşgal edilen mıntıkaların arkasından gerekirse tepeler aşılarak, menzile varılmaya çalışılıyordu. Bazen hayvanlarla intikal yapılmakla birlikte, genellikle yollar yaya olarak aşılıyordu. Meşakkatli bir yolculuk söz konusu idi.

Kafilelere buradan Tepeviran’a (Tepeören) kadar Dr. Fahri Bey (Can) refakat eder ve Yenibahçeli Şükrü Bey’e teslim ederdi. Kafile, Tepeviran’dan Köseler’e kadar Yenibahçeli Şükrü Bey’in sorumluluğu altında yola devam ederdi. Burada Dayı Mesut ile Aslan Kaptan kafilelere nezaret ederlerdi. Kafileler bu şekilde Adapazarı’na kadar getirilmiş olurdu. Menzil Teşkilatı güzergâhı, genelde bu noktalar (köyler) geçilmek suretiyle kat edilirdi. İngilizlerin baskılarının artması ve bu yol ile Anadolu’ya birçok devlet adamının geçirildiğinin öğrenilmesi üzerine, hat üzerindeki önemli yerler işgal edilmişti. İşte bu sebepten dolayı güzergâh üzerinde bazı değişikliklere gidilmiştir. Bu değişiklikler güvenlik durumuna göre bazen yolculuk sırasında bile yapılabiliyordu.

MEŞAKKATLİ YOLCULUK

İstanbul’un resmen işgalinden (16 Mart 1920) sonra bu yoldan Anadolu’ya geçişler de oldukça zorlaşmış idi. İşgal edilen mıntıkaların arkasından gerekirse tepeler aşılarak, menzile varılmaya çalışılıyordu. Bazen hayvanlarla intikal yapılmakla birlikte genellikle yollar yaya olarak aşılıyordu. Meşakkatli bir yolculuk söz konusu idi. İşgal sonrası güzergâh şöyle belirlendi: Yalnızselvi, Dudullu, Samandıra, Köseler, Tepeviran, Çal köyü, Ermişe köyü (Ermeni yerleşimi), İkizce-i Osmaniye (Çerkez yerleşimi), Adapazarı, Doğançay ve Geyve. Diğer yol ise Kartal, Ağren (Akviran), Köseler, Tepeköy, Keltepe, Adapazarı ve Geyve olarak belirlenmiştir. Bu yol ile Anadolu’ya geçen Türk aydınları zincirinin ilk halkasını Halide Edip Hanım (Adıvar) ve beraberindeki 24 milletvekili teşkil etmiştir.

HALİDE EDİP’İN İSTANBUL ANKARA YOLCULUĞU

Halide Edip Hanım ile Dr. Adnan Bey (Adıvar) Sultantepe’deki Özbekler Dergâhı’na giderek Şeyh Ata Efendi vasıtasıyla Anadolu yolculuğuna başlamışlardır. Beraberlerinde başka milletvekilleri ve yüksek rütbeli subaylar da olması gerekiyordu. Fakat onların, dergâhın İngilizler tarafından basılması sonucu yola yalnız çıkmaları zarureti doğmuştu. Bir tedbir olarak Adnan Bey ve Cami Bey’in ayrı olarak yola devam etmeleri kararlaştırılmıştı. Evvelce kararlaştırıldığı gibi Dr. Adnan ve Cami Beyler Halide Hanım’ı Bülbülderesi’nde bekleyeceklerdi. O sıralarda Kısıklı ve Çamlıca, İngilizler tarafından işgal edildiği için buraya gelen herkes kontrole tabi tutuluyor ve didik didik aranıyordu. Halide Edip Hanım, Yalnızselvi’ye girişte, kendilerine refakat edecek olan jandarma erini bekleyerek epeyce oyalanmış ve nihayet Samandıra’ya doğru yola çıkmışlardı. Bu arada Dudullu’nun işgal edildiği haberi gelir. Yalnızselvi’de Dr. Adnan Bey ve Cami Bey ile görüştükten sonra Dudullu’ya kadar araba ile giden Halide Hanım, burada hiç vakit kaybetmeden Samandıra’ya ulaşmıştı. Dr. Adnan ve Cami Beyler de yürüyerek ve gizlenerek Samandıra’ya geldiler ve orada buluştular. Birlikte Tepeviran’a doğru yola çıkan kafileye burada yeni katılımlar oldu. Güzergâh, Korna üzerinden geçmekteydi. Bir gece önce buradan geçen İsmail Fazıl Paşa, Mustafa Kemal’e Halide Edip kafilesinin yolda olduğunu bildirmiş, fakat bu haber İngilizlerin eline geçince Korna işgal edilmişti. Bunun üzerine Korna köyü istikameti değiştirilerek yola devam olundu. Uzun yürüyüş ve kağnı yolculuğunun yanı sıra durmadan yağan yağmur onları epeyce yormuştu. Ayrıca, “Yirmiler” denilen Bakkalköy’ün Hristiyan çeteleri ile Paşaköy’ün “Ellilik” ve İzmit’in “Seksenlik” çetelerinin baskılarına maruz kalmadan Tepeören’e gelebilmişlerdir.

ÇOK DENETİM VARDI

Burada kendilerini Yenibahçeli Şükrü Bey (Oğuz) karşıladı. Şükrü Bey, yolcuların biraz dinlenmesini sağladıktan sonra tekrar yola çıkılmasının iyi olacağını ve vakitlice Köseler’e gidilmesi gerektiğini söyledi. Orada kendilerini Dayı Mesut ve Aslan Kaptan karşılayacaktı. Köseler’e varana kadar iki yerde konaklayan kafile, Dayı Mesut’un karargâhına ulaştı. Yenibahçeli Şükrü Bey, yeni gelenleri Köseler’e getirmek üzere gerekli hazırlıkları tamamlamak için buradan geri döndü. Çünkü bu yol ile akın akın subay, polis, milletvekili ve diğer yolcular Anadolu’ya geliyorlardı. Hatta o gece birçok subay ve milletvekili oraya gelmişlerdi. Bunların arasında, Yarbay Hüsrev (Gerede), Yarbay Kâzım (Orbay), Yarbay Naim Cevat ve Hüsrev Bey’in Kardeşi Yarbay Besalet Bey bulunuyordu. Yeni gelenlerle birleşen kafile, üç gün sürecek olan bir yolculuğun ardından Adapazarı’na ulaşacaktı. Kafile, Köseler’den çıkarak Çal köyünü geçtikten sonra İzmit Komutanı’nın göndermiş olduğu on süvarinin de katılmasıyla Küçük Kaymaz’a geldi. Geceyi Küçük Kaymaz’da geçirecekler ve ertesi gün en uzun yolculuğu gerçekleştireceklerdi. Çünkü Adapazarı oradan 75 kilometre mesafedeydi. Küçük Kaymaz’dan çıkan kafile, önce İkizce-i Osmaniye köyüne, gece yarısı da Adapazarı’na 12 kilometre mesafedeki bir başka köye geldi. Asıl Adapazarı, bu köye 1 saat mesafedeydi. Sabah erken saatlerde Adapazarı’na ulaşan kafile, şehrin dış mahallelerinden geçerek Sakarya kıyılarına ulaştı. Aslan Kaptan ve askerleri buradan ayrılarak geri döndüler.

ENDİŞELİ BEKLEYİŞ

Kafile artık Anadolu’dadır. Bu arada Mustafa Kemal Paşa’dan gelen bir telgrafta, “onların İzmit’ten Geyve’ye kadar trenle gidebilecekleri” belirtilmekle birlikte; İngilizlerin Anadolu yolcularının şehre girdiklerini haber alması bu yolculuğu suya düşürmüştü. Şehirde aramalar sıklaştırılmış, giriş ve çıkışlar kontrol altına alınmıştı. Bunun üzerine kafilenin Doğançay’a gitmesi kararlaştırıldı. Bir araba temin edilerek yola çıkıldı. Orada Albay Mahmut Bey tarafından karşılanan kafile, Geyve’ye kadar huzur içinde yola devam etti. Bu sırada Ankara’da sevinç ve endişeli bir bekleyiş dikkati çekiyordu. İlk büyük kafile olarak bilinen milletvekili ve yüksek rütbeli subaylardan oluşan Ankara yolcularının gelişleri 19/20 Mart 1920 gecesi 14. Kolordu Komutanlığı’na bildirildi. Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa, 14. Kolordu Komutanı Yusuf İzzet Paşa’ya, “Tehiri gayri caizdir” (geciktirilmesi caiz değildir) başlığı ile çektiği telgrafta, “24 milletvekili ve Halide Hanım yoldadır” diyerek gerekli tertibatın acilen alınmasını emretmişti. Bilindiği üzere Mustafa Kemal Paşa, 17 Mart 1920 tarihinde bütün memlekete yayımlamış olduğu bir genelgede, “yasama yetkisini milletten alan bir heyete lüzum olduğu ve bu heyetin meclis-i müessisan (kurucu meclis) olabileceğini” bildirmişti. “Ankara’da bir meclisin toplanacağı ve İstanbul’dan kaçıp gelebilen milletvekillerinin de katılımı ile açılışın 23 Nisan 1920’de gerçekleştirileceği” ifade edilmişti. Bu genelge, İstanbul’dan çıkmış olan kafileye Gebze’de bulundukları sırada iletilmiş, Anadolu’ya geçmekte olan milletvekilleri de cevaben, “Aldığınız tertibatta tam bir isabet vardır. Allah milletimizin selameti namına muvaffak kılsın. Bununla beraber bizim oraya gelişimizin esas sebebi, âli bir meclise iltihak ederek (katılarak) vazifemizi deruhte etmekten ibarettir.” şeklinde memnuniyetlerini dile getirmişlerdi.

İSMET PAŞA’NIN YOLCULUĞU

Halide Edip Hanım ve kafilesinin yolculuğu sırasında İstanbul’dan Anadolu’ya yola çıkan diğer kafileler de Kartal-Gebze-İzmit arasında bir ölüm kalım mücadelesi veriyorlardı. Sessiz, yorucu ve yıpratıcı olan bu mücadele sivil, subay, paşa, milletvekili, polis memuru, şeyh, hoca, öğrenci ve askerlerin küçük küçük gruplar halinde işgalden kurtulmak ve Anadolu’ya bir an önce ulaşmak gayretleri ön plana çıkıyordu. Bu güzergâh üzerinde, asker elbiselerini çıkartıp köylü kılığına bürünenlere, üzerine eski bir asker kaputu giyip başına da çoban bağı takmış bir kurmaya ve ellerine aldıkları küçük bohçalarla yollarına devam eden diğer yolculara sık sık rastlamak mümkündü. Yukarıda vurguladığımız üzere Menzil Hattı vasıtasıyla Anadolu’ya geçişler 1920 Mart ayı sonundan itibaren tehlikeli bir vaziyet almış ve gruplar halinde geçişler hemen hemen sona ermiştir. Anadolu’ya geçişleri engellemek isteyen İngilizler, 200 kişilik bir bölüğü İzmit’in kuzeydoğusundaki yolları tutmak için görevlendirmişlerdi. Ayrıca, Gebze ve Derince üzerine de takip müfrezeleri sevk etmişlerdi. Bu duruma göre İzmit üzerinden kaçmanın hemen hemen imkansız bir hale geldiği görülmektedir. Fakat bütün bunlara rağmen, Mehmet Akif ve beraberindekilerin Anadolu’ya geçişlerinde gördüğümüz gibi, bu hattan geçişler kısmen de olsa devam etmiştir. Aşağıda anlatıldığı gibi, Mehmet Akif ve arkadaşları 1920 yılının 10-24 Nisan’ı arasında bu güzergâhtan geçiş yapmışlardır. 1920 yılı içinde İstanbul’dan Anadolu’ya geçen diğer bir ünlü isim de İsmet Paşa’dır (İnönü). İsmet Paşa da bu yol ile yani Menzil Teşkilatı’nın güzergâhı ile Anadolu’ya geçmiştir. İşgal sonrasında Ankara’dan gelen ısrarlı teklifler üzerine Anadolu kadrosuna dahil olmuştur.

YARIN: HERKES ANADOLU’DA TOPLANIYOR