Anadolu’ya insan geçişlerinin kontrollü yapılması gerekiyordu. Hem izdihama, kargaşaya meydan verilmemesi, hem de araya bozguncuların, casusların, isyan çıkartmak amacıyla gelen şahısların sızmalarının engellenmesi gerekiyordu. Zaman zaman aksaklıklar olsa da Anadolu’ya geçişler ilk Karakol Cemiyeti’nden başladı.

ANADOLU’ya geçişlerde kullanılan güzergâhlar ve Kocaeli bölgesi: Mondros Mütarekesi sonrasında Osmanlı ordusu personelinin tasfiye edilmesi ile başlayan ve İstanbul’un işgali ile hızlanan Anadolu’ya toplu geçişler, bir yandan TBMM Hükümeti’ne meşruluk kazanma yolunda olumlu bir propaganda vesilesi olmuş, bir yandan da Milli Mücadele Hareketi’ne kuvvet kazandırmıştır. Fakat Anadolu’ya insan geçişlerinin kontrollü yapılması gerekiyordu. Hem izdihama, kargaşaya meydan verilmemesi, hem de araya bozguncuların, casusların, isyan çıkartmak amacıyla gelen şahısların sızmalarının engellenmesi gerekiyordu. Zaman zaman aksaklıklar olsa da Anadolu’ya geçişler ilk Karakol Cemiyeti’nden başlayarak, Zabitan, Hamza ve Felah teşkilatları tarafından başarıyla gerçekleştirilmiştir. Felah Grubu, Hamza Grubu ismiyle gerçekleşen ilk teşkilatlanmasında personel sevkiyatı işlemlerini 2. Şubesi vasıtasıyla icra etmiştir. Bu şube, ilave olarak gönderilecek subayların seçimi, kurye ve İstanbul’daki gizlenme yerlerinden de sorumludur. Anadolu’nun yetişmiş insan kaynağı ihtiyacının farkında olan grup, beş şubeli ikinci teşkilatlanmada personel sevkiyatına ilişkin görevleri 3. Şubesi’ne vermiştir. Karakol Cemiyeti ve Zabitan Grupları tarafından Anadolu’ya gönderilen bazı insanların arasında Milli Mücadele aleyhindeki iş birlikçiler ve casusların bulunduğunun tespit edilmesinden dolayı, Felah Grubu bu konuda çok titiz davranmıştır.

İKİ ANA YOL BELİRLENDİ

Anadolu’ya geçmek isteyenlerin müracaatları şahsın yakın çevresinden soruşturulmuş ve güvenirlikleri Harbiye Nezareti Muamelat-ı Zatiye Dairesi’ndeki “Sicil Defterleri” nden sorgulanmıştır. Bunlar için bir “Yolculara Mahsus Seyahat Varakası Sureti” düzenlenmiştir. Ayrıca “Şayan-ı İtimat” belgesi düzenlenerek yanlarında bulundurmaları istenmiştir. Alınan önlemlere rağmen sızmalar olunca, Muamelat-ı Zatiye Dairesi’ndeki sicil defterleri Ankara’ya getirilmiş ve ihtiyaca göre talep yoluyla adresi bildirilen subaylar İstanbul’dan çağrılmaya başlanmıştır. Yeni usulün uygulamaya başlanması ile birlikte Felah Grubu’na verilen talimatta subayların yanına verilecek belgelere “Erkan-ı Harbiye-i Umumiye’den talep olunmuştur” ibaresinin yazılması istenmiştir. Bu yolla hem İnebolu gibi geçiş merkezlerindeki yoğunluk azalmış, hem de Anadolu’ya kaliteli, genç ve dinamik subaylar kazandırılmıştır. İhtiyaç üzerine çağrı yoluyla Anadolu’ya insan geçirilmesi sadece askeri personel için değil, şair, yazar ve devlet adamları için de uygulanmıştır. Aşağıda Mehmet Akif’in Anadolu’ya geçişi örneğinde bu metodun nasıl işletildiğini göreceğiz. Anadolu’ya geçiş için personelin belirlenip sevkiyatın yapılması bağlamında alınan bu tedbirler sonrasında Anadolu’ya geçiş için iki ana yolun kullanıldığı görülmektedir. Bunlardan birincisi İstanbul-İnebolu deniz yoludur. İkincisi İstanbul-Kocaeli-Geyve Geçidi Kara Yolu’dur.

KULLANILAN 4 GÜZERGAH

Anadolu’ya geçişler İstanbul’un resmen işgali üzerine Mart 1920’den sonra tehlikeli bir vaziyet almış ve büyük gruplar halinde geçişler mümkün olmamıştır. Anadolu’ya geçişleri engellemek için İngilizler 200 kişilik bir bölüğü İzmit’in kuzeydoğusundaki yollara, takip müfrezelerini de Gebze ve Derince üzerine sevketmişler, İzmit üzerinden Anadolu’ya geçiş yapılmasını imkansız hale getirmişlerdir. İngilizler, ayrıca Hristiyan köylülerden silahlı çeteler teşkil etmişlerdir. Bu çeteler, geceleri ışıldak aydınlığında ormana girerek, Anadolu’ya geçenleri yakalamış ya da öldürmüşlerdir. İstanbul’un işgali ve bölgede İngiliz baskısının artması üzerine zaman zaman menziller (köyler) değişse de kara yolu güzergâhı, İstanbul Anadolu yakasından başlayıp, Geyve civarında son bulan ana yol olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Belgelerdeki yazışmalardan ve bu yolu kullanarak Anadolu’ya geçenlerin anılarından anlaşıldığı üzere bu hatta kara yolu olarak dört güzergâh ortaya çıkmaktadır:

1. Güzergâh: Yalnızselvi, Dudullu, Samandıra, Köseler, Tepeviran, Çal Köyü, Ermişe, İkizce- i Osmaniye, Adapazarı, Doğançay, Geyve.

2. Güzergâh: Kartal, Ağren (Akviran), Köseler, Tepeköy, Keltepe, Adapazarı, Geyve.

3. Güzergâh: Kısıklı, Alemdağ, Maltepe, Samandıra, Kurna.

4. Güzergâh: Kısıklı, Çamlıca, Dudullu, Samandıra, Tepeviran, Ağren (Akviran), Köseler, Kuşçalı, Ağaçlı, Budaklar Köyü (İzmit’in Pir Ahmet Nahiyesi karşısında), Değirmenönü, Ahırlar Köyleri, Adapazarı, Geyve. Gizli gruplarla ilgili bir başka araştırmada ise İstanbul’dan, daha doğrusu Özbekler Tekkesi ve Şeyh Enver Tekkesi’nden başlayan yolculuğun Gebze Ağren (Akviran) Köyü’ne kadar, Üsküdar-Merdivenköy, Beykoz-Ömerli, Beykoz-Kılıçlı, Alemdağ-Kartal yoluyla gerçekleştiği belirtilmektedir. Aynı araştırmada yukardaki güzergâhları tamamlayıcı şu bilgiler verilmektedir: Anadolu’ya geçişlerde Gebze’den başlayarak kuzeyde Molla Fenari-Tepeköy-İzmit Hattı izlenmiştir. İzmit’ten de kuzeyden Kandıra- Ağva veya Kefken ve Karasu’ya geçilmiş ya da İzmit’ten tek yol izlenerek, Adapazarı-Karasu- Hendek-Mesudiye ve Geyve’ye varılmıştır. Böylece kuzeyde Bolu iline veya güneyde Bilecik iline girilebilmiştir. Kara Yolu Menzil Teşkilatı: Görevliler, duraklar: İstanbul’da bulunan birçok askeri ve sivil erkân, Milli Mücadele’nin başlamasından sonra Anadolu’ya geçmek için her türlü tehlikeyi göze almışlardır. Özellikle İstanbul’un işgali ile birlikte, Milli Mücadele’yi destekleyen insanların İstanbul’da güçlüklerle karşılaştığı görülüyordu. Zira vatansever ve milliyetçi aydınlar, kapatılan Mebusan Meclisi üyeleri, dağıtılan ordunun subayları ve diğer memurlar işgal kuvvetlerinin takibine maruz kalıyorlardı. En kısa zamanda bu potansiyelin hiçbir zarar görmeden Anadolu’ya geçirilmeleri gerekiyordu. İlk başta Anadolu’ya geçmek için en güvenilir yol “kara yolu” idi. Bu yol ise yukarıda vurgulandığı gibi İstanbul-Kocaeli-Geyve güzergâhı idi. Bu nedenle Anadolu’ya ilk geçişler bu yol üzerinden gerçekleştirilmiş idi. Karakol Cemiyeti’nin en önemli faaliyetlerinden biri olarak kabul edilen menzil hattı bu yol üzerinde kurulmuştu.

MENZİL TEŞKİLATI

Karakol Cemiyeti tarafından kurulmuş olan Menzil Hattı Teşkilatı’nın amiri Yenibahçeli Şükrü Bey’dir. Yenibahçeli Şükrü Bey, Karakol Cemiyeti’nin ilk teşkilat mensuplarından olup, aynı zamanda Maltepe Endaht Mektebi’nin de (Atış Okulu) Müdürü idi. Onu bu göreve getiren de Anadolu’ya geçişleri kolaylaştırmak ve teşkilatın faaliyetlerinin devamını sağlamak amacını güden Mareşal Fevzi Çakmak’tı. Aynı zamanda Kocaeli Kuva-yı Milliye Kumandanı unvanı ile de anılan Yenibahçeli Şükrü Bey “Oğuz” kod adını kullanıyordu. Menzil Teşkilatı şu şekilde yapılanmıştı: Menzil Teşkilatı’nın başında Yenibahçeli Şükrü Bey (Oğuz), Kadıköy Mıntıkası’nda Orhan Veysel Bey, Gebze Mıntıkası’nda Dayı Mesut Bey (Gürbüz), Şile’de Yusuf Ziya Bey (Şahap), Kartal’da İhsan Bey, Beykoz’da Murat Bey (Korsan), Kefken’de İpsiz Recep Bey komutan olarak görev yapıyorlardı. Menzil Teşkilatı, geniş bir teşkilat olup, bu komutanların emrinde ayrıca “seyyar gruplar” da bulunmaktaydı. Bu gruplar; Maltepe Endaht Mektebi Talim Heyeti’nden (Atış Okulu Eğitim ve Öğretim Kurulu’ndan) Yüzbaşı Fehmi, Yüzbaşı Hulusi (Demir), Mülazım Kazım, Kadıköy İtfaiye Tabur Komutanlığı’ndan Mülazım Ali, Mülazım Küçük Osman, Süvari Mülazımı Bedri (Akıncı Bedri) Beylerin yönetimi altındaydı. Üsküdar Jandarma Tabur Komutanı Binbaşı Remzi Bey, onun yardımcısı olan Atıf Bey, Gebze Jandarma Komutanı Nail Bey, Kartal Jandarma Komutanı İzzet Bey ve İzmit Jandarma Komutanı Kerim Bey Menzil Teşkilatı’nın bütün ihtiyaçlarını temin etmişlerdir. Teşkilatın genişlemesi ile birlikte, kuvvetlerin silah, cephane ve mühimmat ihtiyacının karşılanması büyük bir mesele olarak ortaya çıkmıştı. Maltepe Atış Okulu ile Kadıköy İtfaiyesi’nden alınan silahlar teşkilatın ihtiyaçlarını karşılamıyordu. Atış Okulu Müdürü Yenibahçeli Şükrü Bey, bu meseleyi Karadeniz Boğazı Komutanı olan Emin Paşa ile görüşerek çözecektir. Boğaz istihkâmlarından Keçilik, Kılburnu Tabyaları’ndan alınan silahlar ile Kocaeli Kuva-yı Milliyesi’nin, dolayısıyla Menzil Teşkilatı’nın silah, cephane ihtiyaçları karşılanmıştır.

ÖZBEKLER DERGÂHI

Menzil Teşkilatı’nın ilk ve en önemli işi, İstanbul- Anadolu kara yolu koridoru olarak bilinen güzergâh üzerindeki çoğu Rum olan meşhur çetelerin temizlenmesi, ortadan kaldırılması idi. Önce buna çalışılmış, bu konu halledildikten sonra İstanbul-Anadolu koridoru açılmış, bu yoldan birçok milletvekili, komutan ve sivil şahıs Anadolu’ya geçirilmiştir. Menzil Hattı, Üsküdar Sultantepe’de bulunan Şeyh Ata’nın Özbekler Tekkesi’nden başlamakta ve Geyve’ye kadar devam etmekteydi. Milli Mücadele Dönemi’nde İstanbul’da polis olarak çalışan ve Anadolu için birçok hizmetleri gerçekleştiren Razi Yalkın Bey, Şeyh Ata’nın Özbekler Dergâhı için, “o günlerin millet fedailerini, istiklalin kabesi olan Ankara’ya ulaştıran nurlu yollardan birinin ilk durağı ve sığınağı” olarak bahsetmektedir. İstanbul’un işgal edilmesi ile birlikte bu yol daha da öznem kazanmıştır. Nitekim Kazım Karabekir Paşa, “İstanbul’un işgal edilmesi Anadolu’ya geçişleri ve Milli Mücadele Hareketi’ni kuvvetlendirmiştir” demektedir. Karakol Cemiyeti tek başına faaliyet gösterdiği zamanlarda Anadolu’ya gitmek isteyenler müracaatları sonucunda Özbekler Dergâhına giderler ve Menzil Teşkilatı vasıtasıyla yolculuklarına başlarlardı. Şeyh Ata’nın başında bulunduğu Özbekler Tekkesi’ne gelenler, kapıyı açana “bizi İsa (Galatalı Şevket Bey) yolladı” parolasını söyleyerek içeri girerler ve planlamaya göre Anadolu’ya doğru yola çıkarlardı. Tekke bir anlamda yola çıkacaklar için bir toplanma merkezi idi. Bu aşamada Üsküdar Jandarma Komutanı Remzi Bey kafilelere Maltepe Atış Okulu’na kadar refakat eder ve kafileyi orada Yenibahçeli Şükrü Bey’in teşkilatına teslim ederdi.

YARIN: GEÇİŞ YOLLARI TEHLİKE DOLU