Türkiye’de birçok siyasi parti anket şirketlerinin müdavimi olmuş durumda. Hazineden kendilerine tahsis edilen paranın ciddi bir bölümünü her ay anket şirketlerine dağıtıyorlar. Bana göre bu ticari söğüşlemenin en rasyonel gerekçesi, anketçilerin halkın nabzını nesnel olarak tutması değil, oy oranlarını maniple ederek çoğunluğun ferasetinden ayrılmak istemeyenleri sürü kalabalığına doğru çekmeleridir. Bu hileli yönlendirme elbette sadece siyasi anketlerde görülmüyor. Ürün ve hizmet araştırması yaptığımız dijital ortamlarda birçoğumuzun kullanıcı yorumlarına göre karar veriyor olması çoğunluğun sağduyu ve deneyimlerine duyduğumuz güvenden ileri geliyor. Binlerce kişiyi dolandıran Çiftlikbank vurguncusuna parasını kaptıran bir kadının “Bu kadar kişi yanılıyor olamaz diye düşündük” şeklinde konuşması da aynı psikolojik durumun işaretidir.

Siyasette sürüyü gözlemlemek önemli ama sürü uğultusuna kulağı kaptırmamak daha önemlidir. Mesela 2018 seçimleri arifesinde piyasaya sürülen anketlerde yüzde 20’lere kadar çıkarılan bir İP vardı. İP anketçilerin elinde uçurtma gibi uçuyordu. Sandıklar açıldığında yüzde 10 barajının altında kaldıkları ortaya çıktı. Demek ki algı başka, olgu başka!

Her seçim dönemi inorganik kitleler tarafından sosyal medyada göklere çıkarılan birçok siyasi liderin de seçim günü sandığa nasıl çakıldığına siyasi tarihimizde bolca şahit olmuşuzdur. 

Türkiye’deki anket şirketlerinin mali açıdan koparamadığı partilerden birisi MHP olduğundan her seçim döneminde anketlerin ekserisinde barajın altında gösterilir. Ama seçim akşamı zarflar açıldıkça anketçilerin toplumu fahiş oranda nasıl yanılttığı da ortaya çıkar. 

MHP 4 Eylül günü Sivas mitingiyle başlattığı açık hava toplantılarında göz kamaştırıcı kalabalıklara hitap ederken, her durakta vitesi bir ileriye takarak gövde gösterisi yapmayı sürdürürken, muhalif oluşumlara kepçeyle oy dağıtan ama MHP’ye gelince cimrileşen anketçiler meydanların gümbürtüsü karşısında emin olun afallıyorlar. 

Bu anketçilerin estirdiği yalan rüzgârının sarhoşluğuna kapılıp önümüzdeki seçimleri çantada keklik zannedenler de ülkenin ekonomik bir cendereden geçtiği halde Cumhur İttifakı bileşeni olan MHP’nin nasıl böylesine geniş kitlelere seslendiğini anlamlandırmada zorluk çekiyor. 

Muhalefet eskiye nazaran yaşam standartlarında görülen düşüşü AK Parti ve MHP’nin oy oranlarında gözlemlemek istiyor. Oysa ekonomik şartlar üzerinden kolaycı bir beklenti içerisinde olan muhalefet en başta kendisi ekonomi vizyonu oluşturma meselesini seçim çalışmalarının ikinci, üçüncü planına atmış durumda. İktidara alternatif oluşturma işlevinin içini dolduramıyor ama anketçilere yağdırdıkları milyonlarca lirayla, oylar bana koşarak gelsin istiyorlar. Hatta bu aralar yegâne uğraşlarının birbirlerinin altını oyarak ittifak ortaklarından oy tırtıklamaya çalışmak olduğu görülüyor. Yani muhalefetin gündeminde ekonomi gittikçe daha da geri planda kalıyor.

Seçimlerde ekonominin çok önemli bir belirleyici olduğu konusunda kimsenin şüphesi yoktur. Şu halde MHP’nin geniş katılımlı açık hava toplantıları, 6’lı masanın çatırdama sesleriyle beraber okunursa seçmenlerin mevcut ekonomik tabloyu yine Cumhur İttifakının düzelteceğine inandığı net bir şekilde söylenebilir. Meydanların rüzgârı anketçilerin yalanlarını dağıttıkça muhalefet yeni bir seçim yenilgisine hazır olmakla kalmamalı, anket şirketlerine milyonlarca TL’yi kaptıran yatırım tercihlerini de şimdiden sorgulamaya başlamalıdır…