Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, yazılarını en düzenli okuduğum yazarların başında geliyor. Kendisi hakkında çok eleştiri yazısı da yazdım. Bazen öyle yazılar yazıyor, kafanızda hiç soru işareti bırakmıyor. “Tamam, işte tüm mesele budur” diyorsunuz. Bazen de öyle yazılar yazıyor ki, anlamı havada asılı kalıyor. Mesela Kemal Kılıçdaroğlu’na halkın tepki gösterdiği ve linçten zor kurtulduğu şehit cenazesindeki olaylarla ilgili geçtiğimiz gün yine havada asılı kalan şu yazıyı yazdı:

KEMAL KILIÇDAROĞLU VE ŞEHİT CENAZELERİ

KEMAL Kılıçdaroğlu ile ilgili bir durumu netleştirelim: Kılıçdaroğlu, şehit cenazeleri konusunda duyarlı bir lider. Protesto edilse de gidiyor şehit cenazelerine... “Efendim risk var, gitmeyin” dense de gidiyor. Bu konuda özel bir hassasiyeti var. Şehit cenazesine katılmak ve şehit evini ziyaret etmek... İkisini de mutlaka yapıyor. Yani bu zamana kadar şehit cenazelerine hiç yüz vermemiş bir liderin, ilk kez şehit cenazesine katılması diye bir durum yok.

Bu yazının tüm cümlelerinin, Kemal Kılıçdaroğlu’nu yüceltmek için kullanıldığı çok açık ve net… Yazıyı okuyanın hafızasında kalan tek şey; sanki Kemal Kılıçdaroğlu şehitler konusunda çok hassas ve çok duyarlı biri olduğu yönündedir. Oysa bu Ahmet Hakan, yazının son cümlesi olarak şunu yazsa bu yazının anlamı da değişecek ve yazısı havada asılı kalmayacaktır:

Kemal Kılıçdaroğlu’ndaki cesarete de inanın hayret ediyorum. Son dört yıldır terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP ile her konuda beraber hareket ediyor. PKK’nın siyasi uzantısı olan HDP ile CHP iç içe geçmiş partilere dönüştü. Son seçimlerde de CHPHDP arasında çok açık ve net ittifak yapıldı. Kandil’den, cezaevindeki Demirtaş’tan, HDP eş başkanlarından “CHP’ye oy verin” çağrıları geldi. CHP, her fırsatta bölücülükten, teröre yardım ve yataklıktan cezaevinde yatan, hendek ve çukur olaylarında teröristlere destek vererek 793 asker ve polisimizin şehit edilmesinde pay sahibi olan Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde neredeyse tüm CHP milletvekillerinin ziyaret etmesine ve tam kadro onun serbest bırakılmasını istemesine rağmen; nasıl şehit cenazelerine gelebiliyor. Söylenecek çok örnek var da, sadece bu halde bile çok hayret ediyorum, çok şaşıyorum.

Ahmet Hakan’ın yazısının sonuna bu cümleleri bir ekleyin bakalım anlam nasıl değişiyor. Taşlar nasıl yerli yerine oturuyor. Ahmet Hakan bunu yapmamış ama siz yapın… Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaşadığı en büyük tuhaflık ise, hiç iktidar olmamış, hiç devlet yönetme durumunda olmamış birinin PKK çizgisinde olmakla suçlanmasıdır. AKP iktidarında bizim de karşısında çok mücadele ettiğimiz Oslo, Habur, Dolmabahçe, çözüm süreci gibi yanlışlar oldu. Bir iktidar bunları uluslararası baskılarla, proje dayatmalarıyla ülkeyi yönetirken gönüllü de yapmış olabilir, tuzağa da düşmüş olabilir. Ama muhalefetteki bir parti nasıl sürekli PKK ilişkisi konusunda suçlanır? Hem de bu, Atatürk’ün kurduğu bir partiyse… CHP son dört yıldır sürekli HDPPKK çizgisinde görülmektedir. Aksini iddia edecek olan ise sadece yalan söyler. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu son yaşanan şehit cenaze töreni hariç, son üç yıla ait tam 13 tane şehit cenaze törenine dair videosunu izledim. Üç videoda şehit yakınları, çok büyük öfkeyle Kemal Kılıçdaroğlu’nun PKK’ya hizmet ettiğini ifade ederek, gönderdiği çelenkleri paramparça ediyorlar.

Diğer videolarda ise bizzat kendisine sözlü ve fiziki saldırılarda, hamlelerde bulunuyorlar. Tepkilerin genelinde “Sen hangi yüzle buraya geldin?” sözleri duyulmaktadır. Son şehit töreninden bir önceki şehit evi ziyaretinde şehit amcasının “Yeğenimi, senin ittifak yaptıkların öldürdü Kılıçdaroğlu” diye bağırması da Kemal Kılıçdaroğlu’nun toplumda artık böyle görüldüğünün delilidir. Geçmişte HDP ile çok sıcak ilişkileri olan, PKK açılımları yapan AKP’ye şimdi hiç kimse artık “HDP ve PKK ile berabersin” diyemiyor. Herkesin ortak görüş noktası da MHP ile yakınlaştığı günden itibaren terörle mücadele konusunda tavizsiz bir duruşun sergilendiği olmaktadır. Resmi kayıtlara göre son üç yılda Türkiye’de 3500 teröristin, Irak’ın kuzeyinde 1200 teröristin, Afrin operasyonunda 4600 teröristin öldürülmüş olması bunun somut örneğidir. Kandil’deki terörist sözcülerinin “MHP-AKP faşizmini ne yapın edin, bitirin” feryatları bile bunu anlamamıza yetmektedir.

PKK ve HDP, CHP’yi niçin sığınılacak bir liman olarak görmüştür? Aslında sonradan YPG yancısı, kitap vurguncusu olan Yılmaz Özdil denen tosun, Kemal Kılıçdaroğlu’nu “Guguk Kuşu” olarak tarif edip, CHP’nin içine düşürüldüğü durumu “Atatürkçüleri, yurtseverleri, ulusalcıları yuvadan dışarı atıp, ikinci cumhuriyetçileri, siyasal İslamcıları, Kürt milliyetçilerini, liboşları, cemaatçileri, soykırımcıları, tescilli ajanları, Sorosçuları monte etmek… Gözümüzün içine baka baka “guguk kuşu operasyonu”dur” cümleleriyle tarif ediyordu. Hatta bir başka yazısında, CHP’nin PKK-HDP çizgisine geldiğini belirtiyor ve “CHP’yi geri almadan, Türkiye’yi geri alabilmek mümkün değildir” diyordu. Bugün ise HDP ile yapılan ittifakı en çok o destekliyor. Tunç Soyer ve Canan Kaftancıoğlu gibi HDP’ye çok yakın bu isimleri öve öve bitiremiyor. HDP-PKK karşısında Yılmaz Özdil nasıl yenildi ve şimdi CHP’nin HDP’leşmesine susuyorsa, Ahmet Hakan da CHP’nin PKK-HDP ilişkisini gizleyerek CHP’nin sırtından kamburunu aldığını sanıyor. Ahmet Hakanlar, Yılmaz Özdiller, CHP’nin PKK ilişkisini gizlemek için ne yapıyorlarsa yapsınlar, bu onların karakter meselesidir.

Ama Kemal Kılıçdaroğlu YPG’yi övüyorsa, HDP ile ittifak yapıyorsa, terörist Demirtaş için tüm CHP’yi seferber ediyorsa katılacağı tek cenaze töreni PKK’lılara ait olanlardır. Her gittiğin şehit asker ve polis cenazesinde hakaretler, küfürler işitiyorsan, bu Ahmet Hakan’ın dediği gibi sizi “Şehit cenazeleri konusunda duyarlı bir lider” yapmıyor. Sadece yüzsüz siyasetçi yapıyor. Ahmet Hakan gibilerin gereksiz gazlarına aldanıp şehit cenazelerine gitme artık Kemal Bey, gitme…

HDP eş başkanı iken “PKK’lıların (teröristler) cenaze törenine gitmeyen HDP milletvekilleri hakkında soruşturma açtırırım” diyen terörist Demirtaş için “Kendisi halkın oyuyla seçilmiş, bir dönem de sempati yaratmış saygın bir siyasetçi. Selahattin Bey’in hapiste olmasını gerektiren ne var?” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun kovulma, linç edilme pahasına gittiği cenaze törenleri şehitlerimize, şehit ailelerine yapılmış büyük saygısızlık ve hakarettir.

Ahmet Hakan bu bilgiler ve gerçekler ışığında yazısını güncellemek isterse bekliyoruz. Yok, eğer “bırakın yazımın anlamı havada asılı kalsın” diyorsa da kendi bilir. Tarih tüm gerçekleri kayıt ediyor.

Mail: [email protected]
Twitter: Yildiraycicek9
Instagram: yildiraycicek1944