İçinde yirmiden fazla Arap ülkesi bulunduran Arap Ligi, 1948’den itibaren İsrail ürünlerini boykot etmek üzere bir karar almıştı. Bugüne baktığımızda ise durum artık bu değil gibi görünüyor.

En son Suudi Arabistan, öldürülen Kaşıkçı’nın Kanada’daki bir arkadaşının telefonuna yüklediği İsrail malı bir ajan yazılım ile Kaşıkçı’nın yeri ve planlarını öğrenmeye çalışmıştı.

Bugünlerde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İsrail’in arası da iyi görünüyor. Daha düne kadar İsrail vatandaşlarının ülkesine girişine dahi izin vermeyen BAE, bugün hem insanlar hem de mallar için sınırları açmış görünüyor. Diğer yandan aynı BAE, ABD’den de F-35 ve SİHA sistemleri satın almak için de onay almak üzere.

Yaptıkları toplantıda İsrail Siber Güvenlik Başkanı “aynı tehditlere maruz kaldıklarını” belirtirken, BAE Siber Güvenlik Başkanı da “İsrail teknolojide iyi biliniyor ve bu gerçekten yardımcı olabilir” diyor.

İsrail açısından bu satış ve pazarlama çalışmaları elbette para da demek. Zira bu istihbarat ve ajanlık yazılımları, Batı ülkelerindekinin kat kat üstünde değerlere krallık ya da diktatörlükle yönetilen Arap ülkelerine satılabiliyor.

İsrail Başbakanı Netanyahu, insan hakları konusundaki görüşlerini açıkça şu şekilde ifade ediyor: “Temel insan hakları, yaşam hakkı ve özgür basın ile öbür tarafta reel-politik arasında bir gerilim vardır. Daima bir denge olur.”

İsrail hem ülkesindeki Araplara, hem de diğer Arap ülkelerine, girişimciler oluşturmak üzere eğitim programları yoluyla, ana ürünü olan “girişimcilik” satarak, neredeyse sınırsız bir sermayeye erişmeye çalışıyor.İsrail’in kendisini bir yumuşak güç olarak tanımladığı siber güç kapasitesini, bir ihraç ürün seti olarak görmesinin yanında, bu ürünlerin esasında bir Truva atı vazifesi göreceğini de unutmamak gerekiyor.

İsrail ve bu Arap ülkeleri için şu an görünen düşman İran olsa da, bu yakınlaşmanın Arap ülkeleri ve hatta Türkiye için yol açacağı sonuçları da öngörmek gerekiyor.

Zira savaştan çok uzak bir olay olan Mavi Marmara olayı döneminde dahi İsrail menşeli siber güvenlik ürün üreticilerinin politik kararlar alarak bazı sitelerimizi engellediğini unutmayalım.

Tüm bu yakınlaşmaların ve gidişatın farkında olarak, başka ülkelerin çoğunlukla stratejik ve hatta teolojik temelli projelerinde, sınırları ile bir bütün olan ülkemizi aktör ya da maktul etmemeliyiz. Bunu başarmak için teknolojinin rolünü daha da fazla hissetmeliyiz.