Tarımsal faaliyet gösteren özel sektörün desteklenmesine her zaman taraf, pozitif ayırımcı olmuşumdur ama nasıl bir özel sektör? Kötü yeteneklilerin fırsat bulamadığı, korku ticaretinin yapılmadığı, güven duyulan, huzur içinde çalışılan, insani değerlerin önemsendiği ve emeğin karşılık bulduğu özel kurumlara tarafım.

Tarım sektöründe, emektar ve dürüst insanlara yapılan yanlışlar bizleri üzmeliyken bizler ya görmezden geliyoruz ya da vurdumduymaz davranıyoruz! Emektar ve dürüst insanlara yapılan yanlışlar eziyor beni!..

Tarımsal faaliyet gösteren özel sektörde yıllardır devam eden bir güvensizlik sorunu var. Çünkü standartlar tam uygulanamıyor!... Çalışma şartları, ücretler, geleceğe güvenle yürüyebileceğin kurumlar olmalı ki tarım sektöründeki insanlar da güven içinde olabilsinler. O güven oluşmadığı için başta Tarım Bakanlığı olmak üzere herkes devlet kurumuna yoğunlaşıyor. Üniversitenin son yıllarına gelmiş, artık önündeki 5-6 yıllık kariyer planını yapmak isteyen kişilerin aklını kurcalayan karşılaştırma: “Kamuda mı çalışsam rahat rahat, paşa paşa; yoksa özel sektörde koştursam mı? Ya da birkaç yıl kamuda çalışıp, sonra özel sektöre yelken mi açsam?” gibi düşünceler hemen hemen her gencin aklını kurcalıyor.

Eğer daha işin başında mantığınız kamu sektörü olursa; o herkesin nefret ettiği, kendini beğenmiş, “beni bu sektör geliştirmiyor” deyip de bir şey yapmayan, “üstümde baskı var” sözüne sığınıp da yenilikçi hiçbir gelişme göstermeyen, işe yaramaz tiplerden biri olursunuz.

Mesaiye kalmanız gerektiğinde “özel sektör mü burası” diyenler kamu sektöründe çalıştıkça, bir zahmet sistemden şikâyet etmesin. Yaptığı işi severek yapan, kamu sektöründe de deli divane gibi çalışmasını bilir! Kamuda hafta sonu şart olmadığı hâlde iş yerine gidip de “yazdığım rapor bana tat vermedi, üzerinden tekrar geçmeliyim” diyenler, kurum amirinin beğenmeyeceğini bile bile eleştirel iş çıkaranlar da mevcut. Kamuyu “salla başı al maaşı” diye görüp hem eleştirip hem kamuda çalışmak için can atanlar bozuyor çalışma aşkını maalesef.

Dürüst ve çalışkan insanları korumak ve desteklemek öncelikle sistemin ve devletin en başat görevi olmalıdır aslında. Tarım sektöründeki çalışanlar, vicdan medeniyetinden mahrum bırakılan kişilerin, kuruluşların ve şirketlerin insafına bırakılmamalı. Kötü kabiliyetlilere bırakılırsa; mühendisleri köle gibi çalıştırıp karşılığını vermemeyi maharet sayarlar. Özellikle son dönemde işsizlik, çaresizlik sektörde silah olarak kullanılarak, genç mühendislerin ve adayların emeği istismar edilmektedir, sömürülmektedir. Mühendis bir insanın (özellikle yeni mezun) asgari ücretle çalıştırılması veya teklif edilmesi ne kadar insancıl olabilir? “Nasıl olsa işsiz çok, o olmasa başkası var!” mantığıyla şeytanlaşma, yanlış alışkanlıklar, yalanlar ve kurnazlıklar sektörde diz boyu! Zaten yeni mezun çok da bir şey bilmiyor ki, emeğinin karşılığını hak etsin diyen, kötü bir zihniyet var karşımızda!...

Özel sektörde eksiklikler giderilirse; işsizlik azalır, başta anne ve babalar rahat bir nefes alır, gençlik de, millet de, devlet de rahatlar. İyi insanlar, her yerde her zaman iyidir, ancak kötü kabiliyetlilerin insafına bırakılmamalı tarım sektöründeki çalışanların kaderi...

Susturulmuş ve uyutulmuş yönetim ve denetimler iş ahlakı sorunu oluşturur. Adil yönetimin olmadığı yerde adil üretim, adil tüketim de olamaz. Adaletin olmadığı yerde ahlak da olmaz! İşte o zaman çalışanın emeği de, kendisi de kıymetsiz olur. Çalışanlar para kazandırmaya odaklı kişiler olurlar. Ne kadar çalışırsa çalışsın maaşları da az olur ve kendileri de ucuz olurlar. Böyle yerlerde sömürü normalleşir, güven ve vicdan zayıflar. O zaman çalışkanlık, kalite, ahlak, sorumluluk gibi kavramlar da anlamını kaybeder.

Tarım sektöründe özellikle yeni mezun çalışanlar kendilerini iyi hissetmezler. Sonuçta patronun, yöneticinin ve denetleyicilerin yanlış alışkanlıkları mühendislere yansır; güven sorunu, ahlak sorunu çoğalır. Güvenli gelecek için en başta; hiç kimse kimsenin fedakârlığı üzerinden saltanat inşa etmemeli ve ettirilmemelidir. Bir ekmek için ömür tüketen genç beyinler, genç ziraat mühendislerinin çılgınca ve oburca tüketenlerin çarklarına yem olmaları önlenmelidir.

Çalışma koşullarına, mesai saatlerine uyulması ve fazla çalışmaya da ücret verilmesi şarttır. Sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı sağlanmalıdır. mobbinge fırsat verilmemelidir. Tüm kurumlarda gerçek denetim ve yönetim şarttır. Kariyer hırsıyla insani, ahlaki değerleri erozyona uğratan, erdemleri yok eden uygulamalara engel olunmalıdır. Emeğin kutsallığı unutulmamalıdır.

Küçük krallıklar kuran sahte güçlülerin, şımarıkların, hadsizlerin hadlerini bildirilmeli ve ona göre bağlayıcı, gerçekçi kurallar konmalıdır. Gelirini sömürüden, imar oyunlarından, yolsuzluktan, faizden ve yağmacılıktan sağlayanlara fırsat vermeyen kanun ve ahlak eğitimine şiddetle ihtiyaç vardır.

Son söz: Edmund Burke’nin dediği gibi; “Kötü insanların kazanması için gereken tek şey, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır.” Mezun olduktan sonra anne ve babasından harçlık istemeye utanan genç meslektaşlarıma, zor şartlarda KPSS sınavına hazırlananlara, ziraat mühendisi olup asgari ücretle yaşamaya çalışıp, gizli gizli ek işler yapanlara, asgari ücretle güneşin altında elleri nasırlı tarım sektörü çalışanlarına, hizmet sunan ve emek veren herkese saygılar sunarım. Selam olsun sizlere… Sizleri anlamayanlar utansın!

19 Mayıs 1919’un ruhu ölmedi, ne varsa gençlikte var!.. Atatürk ve silah arkadaşlarının yurt kurmadaki görev ve sorumluluklarını unutmayalım!.. Geleceğimizin teminatı, yarının yetişkinleri gençlerimizin, genç çiftçilerimizin bu çok özel günlerinde bayramlarını içtenlikle kutluyorum.

103 yıl önce başlattığı Milli Mücadele’yi tüm yurda yayarak zaferle taçlandıran M. Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyorum.