“… Şayet Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’ten ezanlar yükselip tevhid inancımızın sancağı dalgalanıyorsa bunun şeref payesi hem Fatih Sultan Mehmet Han hem de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tedir.” Lider Devlet BAHÇELİ

 

***

Anlamazlar ya biz yine de söyleyelim…

Zira “Türk Tarihinin bir bütünden oluştuğunu”, tarihin bir bilim dalı olduğunu ve dahi tarihle kavga edilmeyeceğini hiç kavrayamamışlardır.

Onlara göre Türk tarihi parçalardan oluşur. İşlerine gelen yerler iyi, işlerine gelmeyen yerler de kötüdür. Hattı zatında ‘Türk’ diye de bir millet yoktur. İnsan toplulukları ümmetlerden, tarikat müntesiplerinden, cemaat üyelerinden ve mezheplerden oluşur!

***

Biz Türklerde ve ekseri İslam ülkelerinde geçmişe büyük bir hürmet vardır. Peygamber-i Zişan Efendimiz (S.A.V.) dahi “ölülerinizi hayırla anın” buyurmuşlardır.

Dinlemezler!

Dinlemedikleri, esasen İslam’ın önemli değerlerinden biridir ya neyse…

***

Kendinden öncekileri inkâr etmek, bizatihi kendini inkâr etmek ve yok saymaktır…

İnsan Atasını, dedesini, babasını sever… Bu durum bir bakıma sevk-i tabiidir, doğaldır.

Babanız içki içiyor diye babanızı inkâr edemezsiniz ki. Gereken saygıyı gösterir ve dua edersiniz… Hani içmese diye de zararlarını anlatırsınız…

Bu Müslüman tavrıdır.

***

Bir de meselenin genlere, hayata, değerlere ve milli ruha işlemiş bir “hal”i var…

Atalar Kültü diyorlar… Çok eski çağlardan müdevver gelenek ve ritüelleri içeriyor bu kültür.

Adını böyle anmasak da Türk toplum yaşantısının en işler kurumlarından biridir Atalar Kültü…

Geçmişe saygı, sevgi ve ihtiyatla karışık bir kıymet bu… (İraz Gülbay)

Tarihin iptidai dönemlerinden kopup gelen ve daha hala yaşattığımız Töremizde var Ataları sevmek…

Hele kahramansa, büyük başarıların altına imza atmışsa bu Atamız, nasıl ve neden sevmeyelim ki?

Onlar bu gerçeklerden ve değerlerden bi’haber oldukları için ne kadar anlayacaklar ki?

Bıraksanız “Suudi Vehhabiler” gibi geçmişimizin tapusu mezarlıklarımızı yok edecekler!

Geçelim…

***

Atatürk’ün neler başardığını biz yazsak, onlar “Osmanlı altın çağını yaşıyordu ama Atatürk çıktı, yıktı” diyeceklerdir!

Dahası “Hilafet de bütün Müslümanları bir arada tutuyordu ama Mustafa Kemal Paşa geldi kaldırdı” diye iddia edeceklerdir!

Tarih sosyolojisinden, felsefesinden ve dönem gerçeklerinden yoksun cehalet ve art niyet sahiplerinin pespaye iftiraları bunlar…

Hassas meseleler… Anlamıyorlar, Osmanlı’nın da Cumhuriyetin de birbirinin devamı olduğunu… Hunlar’ın da Göktürkler’in de biz olduğumuzu kavrayamıyorlar…

***

Bir de Selanik düşmanlıkları var. Şehit kanlarıyla ve fetih ruhuyla almışız Selanik’i 1430 yılında… Bugün bizim diye övündüğümüz birçok şehirden çok çok önce hem de…

Kısa zamanda meşru ve de stratejik iskân politikamızla bir Türkmen-Yörük şehri olmuş Selanik… Hala köylerimiz var. Hem de buram buram biz kokan topraklar…

Sordum, “nesiniz siz?”

“Türk’üz be ya, yürüğüz, yürük… (Yörük)” dediler.

Daha ne diyeceklerdi ki?

Selanik düşmanlığı asırlardır orada kök salmış insanımızı incitmez mi sizce? Yıllardır uğradıkları zulmü görmezden gelmek değil mi bu? Gasp edilen insanca haklarını çiğnemek değil mi? Varlık mücadelelerini engellemek değil mi?

Ya mübadele ile gelenlere nasıl atılır bu iftiralar!?

***

Neyse ki biri var! Birileri var…

***

Her meselede, önümüze çıkarılan her engelde, bizi bölmeye çalışanların her adımında; gaflet ve dalaletin her safhasında karşılarına dikilen Liderimiz Devlet Bahçeli var… MHP ve Türk Milliyetçileri var…

Onların Türklük şuuru, İslam imanı, tarih bilinci, geçmiş ve gelecek arasında kurdukları güçlü köprüler ve milli hassasiyetleri var…

İşte Lider Devlet Bahçeli’nin muhteşem ifadeleri…

“Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız, istiklal mücadelemizin lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayâsız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır. Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir. Herkes susup seyretse bile böylesi bir rezilliğe Milliyetçi Hareket Partisi’nin sessiz kalması, seyirci olması varlığını inkârdır. Aziz Atatürk’e lanet değil, rahmet okunur, dua edilir, minnet, şükran hisleriyle muhterem hatırası yâd edilip emanetlerine sahip çıkılır. Atatürk’e lanet okunduğu yalanıyla imal ve inşa edilen kutuplaşma zalim bir bölücülüktür, Türkiye’yi uçuruma çekmenin zehirli hazırlığıdır.”

“… Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti birbirinin zıddı, tarihin iki ayrı devlet modeli, birbirine yabancı iki egemenlik anıtı değildir, olamayacaktır. Osmanlı İmparatorluğu Oğuz neslinin devamı, Türkiye Cumhuriyeti bu neslin varisidir. Fatih neyse Atatürk odur. II. Abdülhamid Han nasıl değerliyse Atatürk de bir o kadar değerlidir.”

 

Pekiyi yukarıdaki cümleler sadece sözlerden mi ibaret?

Elbette hayır! “Yerden göğe direk”