MUSTAFA KEMAL’İN HARP AKADEMİSİ ÖĞRENİMİ VE İLK TAYİNİ (2)

Mustafa Kemal, Ali Fuat ve devre arkadaşları tayin olunacakları ordunun belli olacağı tarihe kadar birkaç arkadaşıyla İstanbul’da bir ev tuttular. Burada toplantılar yaparak rejimi tartıştılar. Fakat ihbar edildiler ve ‘silahlı komite kurmak ve 2. Abdülhamit’e suikast hazırlamakla’ suçlandılar. Kınama cezası alarak bir aylık tutukluluktan sonra serbest bırakıldılar ve tayinleri yapıldı.

MUSTAFA Kemal Kurmay Yüzbaşı olarak yeminini 08 Teşrinievvel 1320 (Hicri: 11 Şaban 1322), Miladi 21 Ekim 1904 Cuma günü eder. Sabah Gazetesi, 21 Teşrinievvel 1320 (03 Kasım 1904) günkü nüshasında; Harbiye Okulu’ndaki yemin merasiminde numaraların da okunduğunu ve törende Askeri Okullar Nazırı Zeki Paşa, İkinci Nazır Ferik Rıza Paşa, Harbiye Okulu Müdürü Ferik Servet ve Ders Nazırı Esat Paşaların da hazır bulunduğunu ve Zeki Paşa’nın yeminleri teker teker yaptırdığını yazar. Bu gazeteye göre yemin edenler şunlardır: “Bu sene Mekteb-i Harbiye’den yüzbaşılıkla neşet eden Erkan-ı Harp (Kurmay) ve namzed ve Baytar efendilerle mülazım-ı evvellikte ikinci seneye terfi eden namzet ve Baytar beşinci sene ve Aşiret Mektebi efendileri.”

Mustafa Kemal 29 Kanunuevvel 1320, yani 11 Ocak 1905 Çarşamba günü “Erkan-ı Harbiye Yüzbaşılığı ile mektepten neşet ederek (mezun olarak) sunuf-u selasede (üç sınıfta: Piyade, Top, Süvari) bölük idare ve kumanda etmek üzere atik (Eski) 5nci Ordu’ya memur buyrulmuştur.”

57. DÖNEM MEZUNU KAÇ KİŞİDİR? BAŞARI SIRALAMASI NASILDIR?

Mustafa Kemal Harp Akademisi 57’inci dönem mezunudur. 57’inci Dönem Akademi mezunu toplam 40 kişidir. Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, o dönemde Harp Akademisi’ni “Pekiyi” derece ile bitirenler “kurmay”; “İyi” derece ile bitirenler ise “Mümtaz” subay olarak mezun oluyorlardı. Bu 40 kişinin 13’ü “Kurmay”, 27’si de “Mümtaz” olmuşlardır. Mevcut bilgi ve belgelere göre Mustafa Kemal “Kurmay” olarak Harp Akademisi’ni bitiren 13 kişi arasında 5’inci olmuştur. Başarı sıralamaları şu şekildedir:

AKADEMİ YILLARINDA ARKADAŞLIKLAR VE SOSYAL HAYAT

Harp Okulu ve Harp Akademisi yıllarında Mustafa Kemal’in sık sık birlikte oldukları en yakın arkadaşları arasında Ahmet Tevfik’in ve Ali Fuat (Cebesoy) vardı. Ali Fuat Cebesoy anılarında Harp Akademisi yılları hakkında önemli bilgiler vermektedir. Cebesoy, Akademi mezunlarını anlatırken, üç yıllık ders notlarına göre sıralamada “üçüncü” (gerçekte dördüncü) olarak gösterdiği Ahmet Tevfik (Selanik) hakkında şunları söylüyor: “Tevfik Selanik Mustafa Kemal’in ve benim en yakın arkadaşlarımızdan biri olan pek değerli bir kurmay subaydı. Genç yaşında Selanik’te vefat etti.”

Mustafa Kemal, Ahmet Tevfik ve Ali Fuat’ın özellikle tatil zamanlarını genellikle birlikte geçirdiklerini biliyoruz. Ali Fuat şöyle diyor: “Derslerimize aralıksız çalışmakla beraber, kendimizi güzelim İstanbul’un eğlenceli yerlerinden de yoksun bırakmıyorduk. Tatil günlerinde ve bazen de kaçamak olarak bunlara karışıyorduk. Bazen Mustafa Kemal ile baş başa, bazen Arif Adana, Müfit Kırşehir ve Tevfik Selanik’le beraber Beyoğlu’ndaki eğlence yerlerini dolaşır, hatta bir ara da içer ve müzik dinlerdik. Bazen Adalar’a gittiğimiz de olurdu. Bir Perşembe günü son vapuru kaçırdığımız için, Büyükada’da çamlar altında sabahladığımızı çok iyi hatırlarım.”

Daha çok Harp Akademisi’nde iken gittikleri bu mekânlardan biri Beyoğlu’nda emekli bir Alman astsubay tarafından işletilen Zeuve Birahanesi, diğeri de Tünel’in Galata Kapısı’ndan çıkıldıktan sonra Köprü yönünde giderken soldaki köşede bulunan üç katlı binanın ikinci katında yer alan ve Con Paşa isminde bir Ermeni’ye ait olan İngiliz Lokantası’ydı. Zaman zaman da Tepebaşı, Taksim Bahçeleri ve İstiklal Caddesi Galatasaray civarındaki Kristal Gazinosu’na da gidiyorlardı.

GÖREV YERİNE GİTMEDEN ÖNCE HAPİS

Ali Fuat (Cebesoy), Mustafa Kemal ve devre arkadaşları 11 Ocak 1905’te Harp Akademisi’nden mezun oldular. Mezuniyetten sonra tayin olunacakları ordunun belli olacağı tarihe kadar oturmak üzere birkaç arkadaşıyla birlikte İstanbul’da bir ev tutmuşlar, burada toplantılar yaparak rejimi tartışmışlardır. Fakat eve gidip gelen birisi tarafından ihbar edilmişler ve “silahlı komite kurmak ve II. Abdülhamit’e suikast hazırlamakla” suçlanmışlardır. Yapılan soruşturmalar sırasında Mustafa Kemal ve arkadaşlarının askerlikten atılmaları hatta sürgüne gönderilmeleri gündeme gelmiştir. Fakat yalnızca bir kınama cezası alarak bir aylık bir tutukluluktan sonra serbest bırakılmışlar ve tayinleri yapılmıştır.

Akademi’yi bitiren üç samimi arkadaş Selanik’e (Makedonya) atama bekliyorlardı. Lakin bu bekleme döneminde talihsiz bir olay sonucu Ali Fuat ve Mustafa Kemal bazı arkadaşları ile birlikte cezaevine düşerler. Trablusgarp’ta Fizan’a sürülmek dahil, ordudan atılmak gibi pek çok konu akıllarına geliyordu. Neyse korktuklarının hiçbiri başlarına gelmedi. Serasker Rıza Paşa’nın duruma el koyması sayesinde cezaevinden çıktılar.

Bütün yaşananlara rağmen Mustafa Kemal ve Ali Fuat merkezi Manastır’da bulunan 3. Ordu’ya, Selanik’e verileceklerini ümit ediyorlardı. Ali Fuat anlatıyor: “Mustafa Kemal, ‘artık Selanik’te bana konuk olursun’ diyordu. Tevfik Selanik de ‘bana bir oda verebileceğini’ söylüyordu. Evinin bahçesindeki meyve ağaçlarını sayıp döküyordu. Biz kendi kendimize gelin güveyi oluyorduk. Başka bir yere gönderileceğimiz hiç aklımıza gelmiyordu.” Nihayet Genelkurmay’a çağrıldılar. Merkezi Edirne’de olan 2. Ordu ile Merkezi Manastır’da olan 3. Ordu’ya (Selanik’e) gönderilmeleri kararlaştırılmıştı. Askeri kurul kura çekileceğini, fakat aralarında anlaşırlarsa buna gerek kalmayacağını bildirdiler. Genç subaylar kendi aralarında kolaylıkla anlaştılar. Ali Fuat, Mustafa Kemal diğer üç kurmay subay arkadaş 3. Ordu, diğerleri de 2. Ordu’ya talip oldular. Fakat onların birkaç dakikada anlaşmaları bir kuşku yarattı. Ertesi gün bir kısmı 4. Ordu’ya (Erzurum’da) bir kısmı da merkezi Şam’da bulunan 5. Ordu’ya atandılar. Saray duruma el koymuştu.

Mustafa Kemal ve Ali Fuat 5 Şubat 1905’te’Şam’daki 5. Ordu’ya atanmışlardı. Ahmet Tevfik ise 3. Ordu’ya, Selanik’e. Bir süre sonra tekrar yolları kesişecek olan bu üç samimi arkadaş şimdilik ayrılacaklardı. Mustafa Kemal, Şam’da 30., Müfit Kırşehir 29. Süvari Alayı’na, Ali Fuat Beyrut’taki Süvari Alayı’na verildi. Bazen Ali Fuat Şam’a gidiyor, bazen de Mustafa Kemal yanına Müfit’i de alarak Beyrut’a gidiyor ilişkileri devam ediyordu.

MUSTAFA KEMAL HAPİS OLAYINI ANLATIYOR

Mustafa Kemal Paşa 27 Ocak 1923 günü İzmir’e geldiğinde ilk iş olarak 14 Ocak 1923 günü vefat eden Annesi Zübeyde Hanım’ın, İzmir Karşıyaka Ferik Hacı Osman Paşa Camii haziresindeki mezarına gitti. Annesi için Fatiha okuyup dua ettikten sonra hayatındaki en duygusal konuşmalardan birini burada yaptı. Bu konuşmada Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi’nden mezun olduktan sonra hapise nasıl düştüklerini, çıkışta annesi ile birkaç gün kısa bir görüşme yaptıklarını, Şam’a götürecek vapura binerlerken Sirkeci’den annesinin kendilerini uğurladığını şu şekilde anlatmıştır: “Zavallı annem bütün millet için ülkü olan İzmir’in kutsal topraklarına bedenini vermiş bulunuyor. Arkadaşlar, ölüm, yaratılışın en doğal bir kanunudur. Fakat böyle olmakla beraber bazen ne üzüntü verici görünüşler olur. Burada yatan annem, eziyetin, zorlamanın bütün milleti felâket uçurumuna götüren bir keyfi idarenin kurbanı olmuştur. Bunu açıklamak için izin verirseniz acı hayatının belli birkaç noktasını sunayım.

Abdülhamit devrinde idi. 1320 (1905) tarihinde mektepten henüz kurmay yüzbaşı olarak çıkmıştım. Hayata ilk adımı atıyordum. Fakat bu adım hayata değil, zindana rastladı. Gerçekten bir gün beni aldılar ve baskı idaresinin zindanlarına koydular. Orada aylarca kaldım. Annemin, bundan ancak hapisten çıktıktan sonra haberi olabildi. Ve derhal beni görmeye koştu. İstanbul’a geldi. Fakat orada kendisiyle ancak üç beş gün görüşebildim. Çünkü tekrar baskı idaresinin casusları, cellatları ikametgâhımızı sarmış ve beni alıp götürmüşlerdi. Annem ağlayarak arkamdan takip ediyordu. Ben, sürgün yerime götürecek olan vapura bindirilirken benimle görüşmesi engellenen annem gözyaşlarıyla Sirkeci rıhtımında acılar ve kederler içinde bırakılmış bulunuyordu. Sürgün yerinde geçirdiğim tehlikeler onun hayatının acılar ve gözyaşları içinde geçmesine sebep olmuştur…”

YARIN: ŞAM’A GİDİŞ / ALİ FUAT ANLATIYOR