Ali Fethi (Okyar), Pirlepe’de (Makedonya Cumhuriyeti) doğmuştur. Ali Fethi’nin okuduğu dönemde sivil ortaokullar çekiciliği az olan okullardı. Askeri Rüştiyeler ise, Türkçeye daha çok önem vermekte, yabancı dile iki yıl erken başlamaktaydılar. Fransızca ders olarak okutulmaktadır.

ATATÜRK’ÜN BAŞBAKANLARINDAN ALİ FETHİ OKYAR’IN ASKERİ ÖĞRENCİLİK DÖNEMİ VE ASKERLİK HAYATI-1

Ailesi ve Doğumu: Birçok bakımdan Atatürk’le kader birliği yapmış olan ve Türk demokrasi tarihinde önemli misyonlar yüklenmiş bulunan Ali Fethi (Okyar), Pirlepe’de (Makedonya Cumhuriyeti) doğmuştur. Babası Yazıcı İsmail Efendi, annesi Fatma Hanım’dır. Kendisi, “TBMM İkinci Devre Seçimlerinde Üye Seçilen Zevat-ı Kirama Mahsus Tercüme-i Hal Varakası”nda doğum tarihini yıl olarak “1297” şeklinde yazmıştır. Hakkında yapılan çalışmaların bazılarında ise doğum tarihi 29 Nisan 1880 olarak verilmektedir. Eğer gün olarak “29 Nisan” tarihi doğru ise yıl olarak 1880 tarihi yanlıştır. Çünkü bu tarih Rumi 17 Nisan 1296’ya tekabül etmektedir. Kendi yazdığı yılı (1297) ve 29 Nisan gününü doğru kabul edersek doğum tarihi 29 Nisan 1881 Cuma günü olmaktadır. Çünkü bu tarihin Rumi karşılığı 17 Nisan 1297’dir. Nitekim oğlu Osman Okyar ile M. Seyitdanlıoğlu tarafından yayınlanan “Atatürk, Okyar ve Çok Partili Türkiye Fethi Okyar’ın Anıları” isimli eserde (Türkiye İş Bankası Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2007, arka kapak) Ali Fethi’nin doğum ve ölüm tarihleri “Pirlepe 1881 – İstanbul 1943” şeklinde verilmektedir.

Ali Fethi, orta halli bir çiftçi olan ve çiftçilik işleriyle uğraşan Pirlepeli İsmail Hakkı Efendi’nin oğludur. Annesi Fatma Hanım’dır. Ailenin üçüncü evladı olarak dünyaya gelmiş olan Ali Fethi’nin Hüseyin adlı bir ağabeyi ve Emine adlı bir ablası vardır. Babası İsmail Efendi Ali Fethi küçük yaşta iken ölmüştür. Fatma Hanım, eşini kaybedince oğlu Ali Fethi’yi Manastır Valisi olan kardeşi Müderris İbrahim Ethem Efendi’nin yanına götürmüştür. Sekiz yaşına kadar Pirlepe’de kalan Ali Fethi, ilköğrenimini dayısının yanında Manastır’da tamamlamıştır.

Ali Fethi’nin kişiliğinin oluşmasında şüphesiz Manastır şehrinin önemi büyüktür. Çünkü Manastır; çocukluğunun, ilk, orta ve lise eğitim hayatının geçtiği yerdir. Şehrin nispeten kozmopolit yapısı, batıya ve yenilikçi gelişmelere açık olması Ali Fethi’nin kişiliğinin oluşmasında diğer etkenlerin yanında önemli etkiler yapacaktır.

Manastır tarih içinde Makedonya’nın en önemli merkezlerinden birisi, Osmanlı Devleti döneminde de Selanik, Kosova ile birlikte Makedonya’nın üç önemli vilayetinden birisinin merkezi idi. Şehrin coğrafi konumu, jeopolitik önemini artırıyordu. Adriyatik’i Makedonya’ya dolayısı ile Balkanlara bağlayan yollar üzerinde stratejik bir konumda bulunuyordu. Manastır, Romalılar devrinden itibaren (şehrin o zaman adı “Bitolj” idi, şimdi de “Bitola” deniyor) Adriyatik Denizi sahillerini Ege kıyılarına, Selanik’e bağlamak üzere, Balkan Yarımadası’nın dağlık merkezinden geçen eski ve bilinen yolun (“Via Egnatia”) bir konak yeri olmuştur. Bu özelliği, Osmanlı’nın yenileşme hareketlerinde zaten bütünüyle önemli roller oynayan Makedonya içinde şehre de ayrı bir rol yüklemişti.

Manastır, XIV. Asrın ikinci yarısında, Rumeli’nin I. Murat zamanında fethi esnasında Timurtaş Paşa eliyle Osmanlı ülkesine bağlanmıştır. Bundan sonra süratle gelişmiştir. Evliya Çelebi, XVIII. asrın ortalarında Manastır’ı, yirmi mahalleye ayrılmış, üç bin ev, 900 dükkân, 70 cami ve mescit ihtiva eden büyük bir şehir olarak anlatır. Şehir tarihi dokusu itibarıyla Osmanlılar tarafından kurulmuştur.

Ali Fethi’nin Mustafa Kemal ile idadide öğrenim gördüğü yıllarda (1895-1898), Pelister (Perister) Dağı’nın (2600 m.) eteklerine kurulmuş olan şehrin nüfusu 31.000 kadardır. Bunun üçte ikisi Türk ve Arnavut Müslüman; geri kalan kısmı Sırp, Bulgar, Ulah (Makedonya Romanyalısı, Latin), Rum ve Musevi’dir. Bu sonuncular, Selanik’te olduğu gibi, büyük bir topluluk teşkil etmektedir. Manastır’ın Gayrimüslim nüfusu içinde Slavlar çoğunluktadır. Bunları Sırp ve Bulgar diye ayırmak da çok zordur. Kullandıkları dilde de Sırp, Bulgar, Türk, Rum, Ulah kelimeleri birleşmiş haldedir.

Şehir bu dönemde siyasi bakımdan da çok karışık ve çeşitli önemli çatışmalar yaşamaktadır. Manastır Vilayeti’ne göz diken Sırbistan ile Bulgaristan, kiliseleri vasıtasıyla buradaki Slavları kendilerine bağlamak için şiddetli bir mücadele içindedirler. Bulgarlar daha faaldir ve komiteleri vasıtasıyla, tehditlerle, cinayetlerle daha geniş ölçüde Slav’ı kendi kiliselerine bağlamaktadır. Manastır üzerinde hak iddia eden diğer bir Balkan devleti de Yunanistan’dır.

Ortodokslar için bu mücadeleye katılmaktadır. Fener Rum Patrikhanesi, Makedonya Ortodokslarının, Bulgar ve Sırp kiliselerine doğru akışını durdurabilmek için çırpınmaktadır.

Bu cemaatlerin her birinin okulları vardır. Buralarda öğretmenler, yalnız Müslümanlara karşı değil, fakat birbirlerine karşı da kin ve husumet aşılamaktadırlar. Şehirde bu dönemde, Sırp, Bulgar, Yunan, Rumen okulları bulunmaktadır. Ayrıca Amerikan misyonerler tarafından kurulmuş iki küçük koleje de öğrenciler devam etmektedir.

Manastır’ın sokakları çok zaman karanlıktır. Yer yer konulmuş petrol lambaları fazla ışık vermez. Selanik’teki gazla ışıklandırma burada yoktur. Selanik’in eğlence yerlerinde de burada rastlanmaz. Fakat bir tiyatrosu vardır. Burada Türk artistleri de, bazen yabancı gruplar da temsiller verir. Dönemin gazetelerinde, 1896 yılının yaz aylarında Manastır Tiyatrosu’nda bir İtalyan grubunun temsiller verdiğinden ve hatta “Madam Eveline Polastrini’nin kendisini seyredenleri hayran bıraktığından” bahsedilir. Manastır’ın en canlı sokağı aş evlerinin de bulunduğu “Lokanta Caddesi”dir.

MANASTIR ASKERİ RÜŞTİYESİ

Manastır’da kışlar çok sert geçer; ısı çok zaman sıfırın altında 10 ila 20 derece arasında bulunur. Şehrin doğusundaki geniş ovada ağaca rastlanmaz. Bölgedeki nehirler sık sık taşar ve bu ovada geniş bataklıklar yaratır.

Ali Fethi’nin okuduğu dönemde sivil ortaokullar çekiciliği az olan okullardı. Askeri Rüştiyeler ise, Türkçeye daha çok önem vermekte, yabancı dile iki yıl erken başlamaktaydılar. Fransızca ders olarak okutulmaktadır. Bu okullarda spor salonları da bulunmaktadır. Yine Askeri Rüştiyelerde öğrenciler, yetenekleri ve durumlarına göre yükselebiliyorlardı. Tüm bunların yanı sıra bu okulları bitirenler, orduya girdiklerinde gezme ve geniş Osmanlı İmparatorluğu’nun uzak köşelerindeki insanların yaşayışlarını görüp, öğrenmek fırsatını bulabiliyorlardı. Bu sivil okulların kolay elde edemedikleri bir başka imkandı. İlk öğrenimini İptidâi Numune Mektebi’nde yapan Ali Fethi, Manastır Askeri Rüştiyesi’ne girmiştir. Ali Fethi Rüştiye’yi birincilikle bitirmiştir.

MANASTIR ASKERİ İDADİSİ

Bilindiği gibi, Osmanlı Devleti eğitim sistemi içerisinde “idadiler”, yüksek okullara öğrenci hazırlayan orta dereceli okullar olarak hem sivil, hem de askeri eğitimin önemli kurumları olmuşlardır. İlk dönemlerde “hazırlayan okul” ve “hazırlık sınıfı” anlamında; rüştiyeler açıldığında (1838) bunlara öğrenci yetiştiren “sıbyan mektepleri” için de kullanılan idadi kavramı, kısa bir süre sonra yaygın ve resmi olarak “orta dereceli okul” anlamını kazanmıştır.

Türk eğitim sisteminin modernleştirilmesi çalışmaları sonucunda; bir taraftan sıbyan mektepleri ilk eğitimi verirken; 1773 yılından itibaren de medrese dışında yeni yüksek eğitim kurumları teşkil edilmeye başlanmıştır. Deniz ve Kara Mühendishanesi, Askeri Tıbbiye ve Harbiye gibi yüksek okullar açılmışsa da, bu okulların öğrencilerine her derecedeki eğitimi kendi bünyesinde ve binasında vermenin mümkün olmadığı görülmüştür. Bu nedenle, yüksek askeri okullara öğrenci yetiştirecek mektep ve sınıflara ihtiyaç meydana gelmiştir. Bunun üzerine ilk idadiler ve “ihtiyat sınıfları”nın kurulması yoluna gidilmiştir.

Sivil idadilerin kuruluşuna da öncülük etmiş olan askeri idadilerin kuruluş çalışmaları, 1841 yılında çok değerli bir komutan olan Mehmet Emin Paşa’nın Harbiye Mektebi Nazırlığı’nın (Komutanlığı) getirilmesi ile başladı. 1846 yılında açık fikirli, aydın bir adam olan Melekzade Paşa Abdülkadir Bey’in başkanlığını yaptığı “Meclis-i Maarif- i Muvakkat” (Geçici Maarif Meclisi) kuruldu. Harbiye Mektebi Nazırı Mehmet Emin Paşa, Keçecizade Fuat Efendi gibi, batı dillerine ve kültürüne hakkıyla vakıf kimseler de bu mecliste yer almışlardı.

1845’te bu mecliste alınan kararlar derhal ordu müfettişliklerine bildirildi ve ordu merkezlerinde birer Mekteb-i Fünun-u İdadiye (Askeri Lise) inşasına girişildi.

Diğer taraftan Edirne, Bursa ve Manastır vilayetlerine mektep tesisi için yüzbaşı ve kolağası rütbesinde birer subay gönderildi. Her ordu merkezinde açılması emredilen idadiler kısa sürecek teşkil edilmeye başlandı.

Bunların ilk ikisi 1846 yılında Bursa ve Bosnasaray’da açıldı. 1847’de Edirne ve Manastır, 1848 yılında Şam, 1872’de Erzurum ve 1875’te de Bağdat Askeri İdadileri öğretime başlamışlardır.

YARIN: HARP OKULU