23 NİSAN, ÇOCUKLAR VE ATATÜRK -2

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; içeriği, anlamı ve mesajları bakımından dünyada bir ilk olduğu halde, hem ülkemizde hem de dışarıda gerektiği şekliyle anlaşılabilmiş değildir. Bu bayram, sadece Türk çocuklarının değil, dünya çocuklarının da daveti ve katılımı ile önemli bir gün haline gelmiştir. Bu bayram, bir yönüyle demokrasiyi, bir yönüyle çocuk davasını temsil eder.

BELGELERDE Atatürk’ün Vüsat Hanım ve onun kızı “Nesrin”e nasıl çok samimi alaka gösterdiği; Nesrin’in yetişmesi, nişanlanması ve evlenmesiyle bir baba gibi ilgilendiği görülüyor. Atatürk; bizim halk deyimi ile tam bir “akraba canlısı” kişiliğe sahiptir. Uğraştığı muazzam devlet işleri arasında, akrabası ile meşgul olmayı asla ihmal etmemiştir. Atatürk, Nesrin Hanım’ın Topçu Teğmeni Feridun Söğütlügil ile kuracağı yuvanın bütün masraflarını üzerine almıştır. Bu çiftin düğünleri 2 Ekim 1937’de İstanbul’da ünlü Park Otel’de Atatürk tarafından yaptırıldı. Kendisi de düğün akşamı saat 21’de salona geldi. Sabaha kadar en yakın akrabaları ve davetli dostları arasında, tam bir aile ortamı içerisinde eğlendi, dinlendi ve herkese ayrı ayrı alâka gösterdi.

Düğün günü çekilen bir fotoğrafta Atatürk’ün baba tarafından Salih Bey’den neşet eden akrabalardan bir kısmı ve Atatürk’ün yakın çevresinde sıkça bulunan yakın dostlarından bazıları görülmektedir: Gelin Amcaoğlunun torunu kızı Nesrin, Güveyi Feridun Söğütlügil, Afet İnan, Amcatorunu ve gelinin annesi Vüsat Erbatur, Sabiha Gökçen, Feridun Söğütlügil’in annesi Elmas Biran hanım, Amcaoğlu Salih Beyin Eşi Müberra Hanım, Sabiha Gökçen’in eşi Havacı Pilot Kemal Esiner, Perihan Arıburun (Atatürk’ün Hocası Naci Paşa’nın kızı, Tekin Arıburun’un eşi), Nermin Kanıpak (Salih Efendi’nin kızı Nafia Orcay’ın kızı), Nevin Anul (Nermin Kanıpak’ın kardeşi), Neriman Evyapan (Nermin ile Nevin’in kardeşi), Hâkim Yurdakul Altay (Salih Efendi’nin Müberra Hanım’dan doğma çocukları Zeynep Altay Hanım’ın oğlu).

Nesrin Hanım, TRT Atatürk’ten Anılar Programı için yazdığı notlarda Atatürk’ün çocuk sevgisini ve çocuklarla ilgilenmesini de gösteren çok önemli şeyler anlatmıştır: “Atatürk’ün amcası Hafız Mehmet Emin Efendi’nin oğlu Salih Efendi’nin torunu olarak Atatürk’ten anılarımı şöyle özetleyebilirim: Atatürk’ü ilk defa henüz altı yaşımda bulunduğum 1927 yılının Eylül ayının 28. günü dayım Necati Erbatur’un Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan nişan merasiminde yakınen görmek ve elini öpmek mutluluğuna erdim. 1928 yılında Atatürk’ün tensip ve tavassutu ile Feyziati Lisesinin ilkokul birinci sınıfına yatılı olarak kaydedildim. Ders yılı sonunda büyükanneme “Yenge, torununu getir imtihan edeceğim” buyurmuş. Büyükannemle birlikte Dolmabahçe Sarayı’na gittik. Atatürk beni karşısına oturttu. Ve elime kâğıt, kalem vererek yaz bakayım dedi. Aynen şu cümleyi yazdırdı: “Bugün Dolmabahçe Sarayı’na geldim, Gazi Mustafa Kemal ile görüştüm.”

Yazımı çok beğenen Atatürk, bu defa yabancı dille yazılmış bir kitabı okumamı istedi. Ben de ne gördümse Türk alfabesine göre okudum. Neticede yeni yazıyı iyice öğrenmiş bulunduğuma kani olarak memnuniyetini izhar etti. Ben de derin bir heyecan içinde geçirdiğimiz imtihanda Atatürk tarafından başarılı görüldüğüm için ziyadesiyle mutlu olmuştu. 1937 yılında küçük rütbeli bir subay olan eşimle evlenme iznimi almak üzere annemle birlikte huzuruna çıktığımız gün derin bir anlayış ve şefkat göstermiş ve hiçbir istekte bulunmadığımız halde ne gerekiyorsa yapılması yolunda ilgililere direktif vermiş ve 2 Ekim 1937 günü Park Otel’de yapılmasını emir ve deruhte ettiği düğünümüzde hazır bulunmak suretiyle hepimizi son derece mutlu kılmıştı. Yattığı yer nur, mekânı cennet olsun.”

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı içeriği, anlamı ve mesajları bakımından dünyada bir ilk olduğu halde hem ülkemizde hem de dışarıda gerektiği şekliyle anlaşılabilmiş değildir. Bu bayram, sadece Türk çocuklarının değil, dünya çocuklarının da daveti ve katılımı ile önemli bir gün haline gelmiştir. Bir yönüyle demokrasiyi, bir yönüyle çocuk davasını temsil eden bu bayram, genel özellikleriyle de insanlığın barış özlemlerine hizmet etmektedir. Bu bayramı tam anlayabilmek için bayrama ismini veren “23 Nisan”, “Ulusal Egemenlik” (Milli Hâkimiyet) ve “Çocuk” kavramlarını ve bunların ilişkilendirilmesi sürecini açıklamak gerekmektedir.

23 NİSAN, NASIL “MİLLİ HÂKİMİYET BAYRAMI” OLDU?

Bilindiği gibi 23 Nisan (1920), işgal altındaki bir ülkede, ileride kurulacak yeni Türk devletinin başkenti olacak olan Ankara’da “Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı” gündür. Bu açılışı ve ilk TBMM’nin yapısını aşağıda ele alacağız. İşte bu Meclis 1921 yılında “23 Nisan’ın Milli Bayram Addine (Sayılmasına) Dair” isimli bir kanun çıkardı. Böylece milletin iradesinin tecelligâhı (ortaya çıktığı yer) olan TBMM’nin açıldığı gün Türkiye’nin ilk “milli bayramı” olmuştur. Kanun, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk yevm-i küşâdı (açılış günü) olan 23 Nisan günü milli bayramdır” hükmünü taşımaktadır. Kanun anlaşılacağı gibi her ne kadar Meclis, “hâkimiyet milletindir” İlkesine dayanıyor ise de çıkarılan bu Kanunda “milli hâkimiyet” (ulusal egemenlik) ibaresine yer verilmemiştir. Nitekim bu konu daha sonra saltanatın kaldırılması ile ilişkilendirilerek, “1 Kasım 1922 saltanatın kaldırılması olayı” “Milli Hâkimiyet Bayramı” olarak kabul edilecektir. İki ayrı kanunla iki farklı bayram kabul edilmesine rağmen, bu tarihten sonra, saltanatın kaldırıldığı gün olan “1 Kasım” anılmayacak ve her yıl TBMM’nin açıldığı “23 Nisan”, “Milli Hâkimiyet Bayramı” olarak kutlanacaktır. Daha sonra 1935 yılında yeni bir yasal düzenleme yapılarak fiilen kutlanmasa da yasal olarak var olan “1 Kasım Bayramı” kaldırılmıştır. 1935 yılında, “Bayramlar ve Tatil Günleri İle İlgili Kanun” değiştirilmiş, “1 Kasım Milli Hâkimiyet Bayramı” kaldırılmış ve “23 Nisan Milli Hâkimiyet Bayramı” şeklinde tescillenmiştir.

RESMEN ADI KONULMASA DA 23 NİSAN

TBMM’nin açılış gününün aynı zamanda bir “çocuk bayramı” olarak kutlanması geleneğinin daha ilk kutlamaların yapıldığı 1921 yılından itibaren başladığı ve Atatürk’ün de bu kutlamaların çocuklarla birlikte yapılmasını, çocukların işin içine katılmasının sağlanmasını teşvik ettiği anlaşılmaktadır. Avni Ağaoğlu’nun H. V. Velidedeoğlu’na yazdığı bir mektuptan bu ilk kutlamalarla ile ilgili şu ayrıntıları öğreniyoruz: “Rahmetli Hamdullah Suphi’nin (Tanrıöver) Maarif Vekilliği’ne (Milli Eğitim Bakanlığı’na) getirildiği 1921 yılında Ankara’da Öğretmen Okulu Mezunları Cemiyeti kurulmuştur. Yönetim Kurulu Başkanlığı’na da Sivas Milletvekili Rahmi Bey seçilmişti. O sırada Ankara’da Öğretmen Okulu mezunu öğretmen sayısı az olduğu için, cemiyet üyeliklerine destek olarak bu cemiyeti seven gazeteci, yazar, şair, mebus gibi aydın kişiler de üyeliğe alınmıştı. Bu üyeler arasında ‘Yeni Gün’ gazetesi sahibi Yunus Nadi, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Sait Hikmet, Aka Gündüz gibi seçkin ve olgun kişiler vardı. Cemiyet Ziraat Mektebi yanındaki meydanı çam dallarıyla süsleyerek 23 Nisan’ı ilk defa kutlamak için erkek ve kız okullarına davetiye gönderip çocukların bu bayrama katılmasını istemişti. Kız ve erkek öğrencilerin bir anda bayram yapmasına şiddetle karşı çıkan Vali ve Milli Eğitim Müdürü, okulları dolaşarak toplantıya katılmamalarını, katılacak öğretmenlerin işten çıkarılacağını ihtar etti. Bunun üzerine Mezunlar Cemiyeti konuyu Mustafa Kemal Paşa’ya şikâyete karar vermiş, durumun Paşa’ya arzı için Yunus Nadi Bey’in aracı olmasını ondan rica etmişti. Yunus Nadi Bey, konuyu Mustafa Kemal Paşa’ya anlatınca Paşa, ‘Öğretmenler Cemiyetinin bayram yapabileceğini, kendisinin de gelerek çocukların bayramını kutlayacağını’ söylemiş. Bunun üzerine Polis Müdürü Dilaver Bey, okulların bütün öğrencilerini meydanlara bıraktı. Tören devam ederken Mustafa Kemal Paşa da bir binek oto ile tören yerine geldi. Çocukların okudukları manzumeleri ve kahramanlık şiirlerini dinledikten sonra kısa bir nutukla onları kutladı. Bu bayramın adının “Hâkimiyeti Milliye (Ulusal Egemenlik) ve Çocuk Bayramı” olarak kabul edilmesini söyledi.”

23 NİSAN, NASIL “ÇOCUK BAYRAMI” OLDU?

23 Nisan’ın “Çocuk Bayramı” olması yukarıda anlatılan resmi ve gayrı resmi sürecin dışında, daha çok Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Etfal Cemiyeti) ve onun başkanı olan Dr. Fuat Umay Bey’in çabaları ile gerçekleşmiştir. Bayramın “çocuk” boyutunu da içerecek ve dünya çocuklarına da açık bir şekilde bugünkü yasal durumuna gelişi uzun seneler alacaktır. Bu süreci aşağıda ortaya koyacağız. Fakat bu bölümde cumhuriyetin “çocuk davası” ile ilgili kutlamaları ve bunların 23 Nisan ve ulusal egemenlikle irtibatlandırılması sürecini göreceğiz. 23 Nisan’ın “Çocuk Günü ve Çocuk Bayramı” oluşunun içeriği ve anlamı Çocuk Esirgeme Kurumunun TBMM’nin açılışının yıl dönümlerini (23 Nisanları) “yetim çocuklara gelir temin etme günleri” olarak değerlendirme anlayışında aranmalıdır. Nitekim 23 Nisan kutlamaları ile çocukların ilişkisini ortaya koyacak bilgiler vardır. Bu konuda ilk bilgimiz, Dr. Fuat Umay Bey’in Bolu Milletvekilliği sırasında Meclise verdiği bir teklif ile kartpostal ve zarflardan Çocuk Esirgeme Kurumu yararına belli bir ücret alınması isteğidir. Bu husus bir kanun şeklinde belirlenmemiş, Meclis onayı alınarak Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğüne yapılan bir tamim ile temin edilmiştir. İkinci belge ise 23 Nisan 1923’e ait “Himaye- i Etfal Cemiyeti Pulu”dur. Çıkarılan bu pullardan 23 Nisan Milli Bayram kutlamalarında gelir elde edilmek istenmiştir. Nitekim bundan bir yıl sonra 23 Nisan 1924’te Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin “Bugün yavruların rozet bayramıdır” Manşeti ve halkı, “Çocuk Esirgeme Kurumuna bol bağış yapmaya çağırması” buna işaret etmektedir. Yine aynı gazete, 23 Nisan 1926’da “Bugün Türklerin çocuk günüdür” manşeti ile Kurumun bu günde çok isabetli davrandığını belirterek, “kahveci, arabacı ve otomobilci esnafın gelirlerinin bir kısmını Kuruma bağışlayacaklarını” yazmıştır. Aynı düşünceler ile Kâzım Karabekir Paşa, Doğu Anadolu’da yetim çocuklar için kurduğu okullarda ve kurslarda 23 Nisan günlerinde çeşitli etkinlikler yapmıştır.

YARIN: DEVLETİN TÜM MAKAMLARI ÇOCUKLARA BIRAKILIYOR