Beşiktaş Teknik Direktörü Abdullah Avcı’ya “Fenerbahçe maçı için hangi oyuncularını istersin?” diye sorsalar, bu kadar eksiksiz ve hazır futbolcuyu, sıkıntı yaşadığı dönemleri anımsayarak, rüyasında bile göremezdi. Avcı’ya bir de, “Fenerbahçe’de kimler olmasın istersin?” deseler, herhalde o bile rakibini bu kadar eksik bırakmaya utanırdı. Ve Abdullah Avcı, savunmasının yarısı devşirme, beyni, yönlendiricisi, hırsı Emre Belözoğlu’nun olmadığı Fenerbahçe maçına, ‘önce durdur, sonra vur’ taktiği ile başladı. Rakibinin iç saha maçlarındaki üstünlüğünden çekinen Avcı, etiketinde ‘hücum’ yazan oyuncularından çok, ‘önce savunma’ yazanları sahaya sürdü.

Fenerbahçe’nin baskısını kendi alanında kabul edip, son haftalarda yedekten sokup sonuç aldığı Jeremian Lens’in hızından yararlanmayı hesaplamıştı Avcı…

Topun ceza alanı çevresinde ve içinde olmasının yaratacağı riskleri göz ardı eden Avcı’ya cezayı, VAR’ın uyarısı ile kazanılan penaltıda ‘gol özürlü’ Max Kruse kesti. Ozan Tufan’ın, Loris Karius’un uzaktan gelen şutlardaki zaafından yararlandığı şut da, işin tuzu biberi oldu.

Gollerden sonra topu kendi sahasından uzaklaştırmayı akıl eden Beşiktaş, beş dakikalık uzatmanın son dakikasında Atiba Hutchinson ile bulduğu golle umudunu soyunma odasına taşıdı.

İkinci yarıya Adem Ljajic etkisiyle önde başlamayı planlayan Avcı, rakip alanda daha fazla bulunmak istese de, ev sahibinin direnci, Siyah-Beyazlıların beceriksizliği hedefe ulaşmayı engelledi. Hele, gol attığı her maçta Fenerbahçe’nin yüzde yüz kazandığı Vedat Muriqi de golü bulunca… Ve Avcı kendi artılarından yararlanmak, bildiğini oynamak yerine, rakibin artılarından korunmayı önceliğine alınca puansız kalmaktan kurtulamadı.