Son iki sezonun şampiyonu, birçok ince hesaba bağlı Avrupa yolculuğu için, ilk adım olarak Fraport TAV Antalyaspor deplasmanında kazanmak zorundaydı. Kazanacak, ligi beşinci bitirecek ve kaderini Trabzonspor’a bırakacaktı. Bordo Mavililer ya CAS itirazı kabul görülmediği için Avrupa’ya gidemeyecek ya da kupayı kazanıp, Aytemiz Alanyaspor’u devre dışı bırakarak Galatasaray’ın yolunu açacaktı.

Sonuçta, her ne kadar son yıllarda uluslararası arenada ‘sıfır’ çekse de, Avrupa demek ‘para’ demekti. Üç olur, beş olur fark etmez yerlerde sürünen ekonomi için her türlü girdi gerekliydi.

Önce üç puan lazımdı.

Bunun için de, aç, hırslı, sıcağı nemi takmayan forması için kazanmak isteyen oyuncular olmalıydı. Oysa, sahada birkaç gün sonra başka takıma gitme olasılığı bulunan, sonucu dert etmeyen, yenilgiyi sindirebilen oyuncular vardı ki, bu hedefin önündeki engeldi.

Daha ilk dakikada bir pozisyona söylenen Teknik Direktör Fatih Terim’in hırsı kimsede yoktu açıkçası.

İkinci yarının iyilerinden Antalyaspor ilk yarıda kendi oyununu oynadı. İlk maçta aldığı farklı yenilginin rövanşını almaya kararlıydı. Devre arası gazıyla ikinci yarıya çıkan Galatasaray kaleye atabildiği ilk şutta eşitliği, hemen ardından penaltı ile üstünlüğü yakaladı. Ev sahibi baskısı, uzatmalarda bir kez daha skora dengeyi getirdi. Ve kazanamayan Galatasaray, Avrupa kaderini kendisi ile yarışan Alanyaspor’a teslim etti.