Enerji tüketicisi konumunda bulunan ülkeler, olası siyasi krizler, savaşlar, salgınlar, üretimde aksamalar ve diplomatik krizler gibi nedenlerle tedarik zincirinde kaynak çeşitliliği istemektedirler. Yine buna mukabil olarak enerji tedarikçisi konumunda olan ülkeler de her zaman yeni pazar çeşitliliğini arzu ederler. Günümüzde Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı enerji krizi hem tedarikçi hem de tüketici konumundaki ülkelerin kaygılarının gerekliliğini somut bir şekilde göstermektedir.

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı sonrası AB ile Rusya’nın birbirlerine karşı aldıkları yaptırım kararları neticesinde her iki tarafında ekonomisi bu durumdan oldukça etkilenmiştir. Rusya’nın enerji hamlesini yapmasının ardından Avrupa’da üretim tesisleri durma noktasına gelmiş ve kışın çok sert geçeceği tartışmaları da gündeme gelmiştir. Avrupa’da sanayi üretimi enerji krizinden derin bir şekilde etkilenmiş, iflaslar yaşanmaya başlamış ve sanayi üretiminde yavaşlama kendisini göstermiştir.

Rusya’nın enerji alanında uyguladığı yaptırımlar Avrupa ekonomisini alt üst ederken, kendi ekonomisini de zora sokmaktadır. Hal böyleyken hem Avrupa ülkeleri hem de Rusya geri adım atmak istememekle beraber oluşan krizin ivedilikle çözülmesini istemektedir.

Öte yandan Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı enerji krizinin getireceği olumsuz etkileri önleyebilmek adına aldığı tedbirler de yeterli olmamıştır.

Rusya-Ukrayna savaşının beraberinde getirdiği enerji arzı krizinin çözümü noktasında Türkiye’nin önemi ve konumu ön plana çıkmış; enerji nakli konusunda en ekonomik, en güvenli rota olduğu anlaşılmıştır. Hazar Denizi, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz gibi zengin enerji kaynaklarına olan yakınlığı ile enerji ihtiyacı olan Avrupa gibi bölgelere olan coğrafi yakınlığı jeostratejik açıdan ülkemizin değerinin daha açık bir şekilde görülmesini sağlamıştır. Gelinen aşamada AB, Rusya ve diğer ülkeler de bu görüşü benimsemişlerdir.

Rusya’nın ekonomik kaygılarla beraber Türkiye’nin yakın süreçte Azerbaycan ve Türkmenistan ile doğalgaz üzerinden gerçekleştireceği iş birliği projelerini de düşünerek, makul bir ortaklık zemini yakalayıp, enerji denkleminden tam olarak dışlanmamak adına Türkiye’nin enerji merkezi yapılarak doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk edilmesi teklifini gündeme getirmiştir.

AB ülkeleri yıllık yaklaşık olarak 400 milyar metreküp doğalgaz tüketmektedir. Avrupa tükettiği doğalgazın yaklaşık olarak yüzde 40’ını ise Rusya’dan temin etmektedir. Rusya, Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatını 4 hat üzerinden yapmaktadır. Söz konusu hatlar ve yıllık taşıma kapasiteleri şu şekildedir; Kuzey Akım 1 (yıllık 55 milyar metreküp), Kuzey Akım 2 (yıllık 55 milyar metreküp), Yamal-Avrupa (yıllık 33 milyar metreküp), TürkAkım (yıllık 31,5 milyar metreküp).

Rusya’nın, Kuzey Akım 1, Kuzey Akım 2 ve Yamal-Avrupa hatları üzerinden Avrupa’ya gaz akışını tamamen durdurmasının ardından, Avrupa’ya Rus doğalgazı akışını kesintisiz olarak sağlayan tek hat TürkAkım kalmıştır.

TürkAkım üzerinden 1 Ocak 2020-31 Aralık 2021 döneminde Türkiye'ye 18 milyar metreküp, Avrupa'ya 16,8 milyar metreküp gaz akışı sağlanmıştır. Hattın genişletilerek gerekli altyapının da sağlanması ile beraber hat üzerinden Avrupa’ya taşınacak gazın enerji arzı krizinin çözümü noktasında etkin ve belirleyici bir unsur olacağı anlaşılabilmektedir.

Projenin hayata geçirilmesi durumunda Türkiye’nin pek çok kazanımı olacağı gibi hem Avrupa hem de Rusya enerji krizi meselesinde çözümü güvenilir bir ortak vasıtasıyla sağlamış olacaklardır.

Türkiye’nin enerji merkezi olmasının getireceği faydalar şu şekilde sıralanabilir:

  • Türkiye’nin enerji merkezi olmasıyla beraber küresel seviyede fiyat belirleyici konuma gelmesi
  • Enerji güvenliğinin sağlanması
  • Enerjide kaynak çeşitliliğinin tesisi
  • Türkiye’de enerji alt yapısındaki ilerlemenin hızlanması
  • Enerji alanındaki yatırımlarda artış
  • Türk ekonomisine yeni ve büyük bir kaynağın kazandırılması
  • Ekonomik olduğu kadar siyasi anlamda da Avrupa karşısında avantaj elde edilmesi
  • Türkiye’nin istikrarının, bölgesel ve küresel istikrarın anahtarı olduğu gerçeğinin her çevre nazarında kabul edilmesi

Tüm bunlarla beraber yine Türkiye’nin hem kendi doğalgaz rezervinin (2020 yılında keşfettiği 540 milyar metreküp) ve olası yeni keşiflerinin hem de doğalgaz üreticisi komşu ülkelerle yapılması muhtemel doğalgaz anlaşmalarının da denkleme dâhil olması ile beraber Türkiye büyük bir enerji merkezi haline gelebilecek, kontrol edeceği doğalgaz miktarının ise 100 milyar metreküpün üzerine çıkacağı öngörülmektedir.

Türkiye’nin bu denli büyük bir avantajı elinde bulundurması hem ekonomik hem de siyasi açıdan Avrupa karşısında büyük bir etkin gücü de beraberinde getirecektir. Ülkemiz “2023 Lider Ülke Türkiye” vizyonuna kararlı bir şekilde ilerlerken Türkiye’nin bir enerji merkezi haline gelmesi büyük bir etki yaratacak ve küresel anlamda da Türkiye’nin liderliğinin kabul edilmesinde önemli bir etken olacaktır.

Yaşanan bu gelişmeler Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki etki ve önemini de güçlendirecektir. Bu çarpan etkisi Kızıldeniz, Hazar ve Basra bölgelerini de kapsayacaktır.