Hiç dolandırmadan ve uzatmadan, en son söyleyeceğimizi peşin olarak açıklayalım: Her kim, Ayasofya Camisi’nin yeniden ibadete açılmasından rahatsızlık duyuyor, eleştiriyor, başka anlamlar yükleyerek içini boşaltmaya çalışıyor ve karşı çıkıyorsa, ya bu ülke ve milletle bir meselesi vardır veya aklından bir zoru bulunmaktadır. Bunlar açık ve kesin şekilde Türk-İslam düşmanlarıdır ve kendilerini ele vermişlerdir.

İDARİ KARARIN ANLAMI

Ayasofya bir camidir ve buranın ibadete açılmış olması değil, açılmaması büyük ayıptır, büyük günahtır, büyük kayıptır. Mustafa Kemal Atatürk zamanın şartları içinde bir karar vermiş olsa da, “Ayasofya-i Kebir Cami-i” olarak tapu kaydını yaptıran da kendisidir. Bunun anlamı, buranın cami olduğudur ve cami olarak kalacağıdır. Daha önce yazdım, bir defa daha tekrar edeyim. Müzeye dönüştürmenin Bakanlar Kurulu marifetiyle bir idari karar olarak alınması çok anlamlıdır ve belli bir maksada matuftur. Gerektiğinde hemen değiştirilebilmesi içindir. Nitekim 86 yıl sonra ve hukuk yoluyla da olsa bu kararın kaldırılması son derece kolay ve çabuk olmuştur.

SİNEK VIZILTILARI

Ayasofya’nın aslına rücu etmesiyle birlikte bir yanlış düzeltilmiştir, bir hak teslim edilmiştir, değişmez ve değiştirilemez bir gerçek bütün dünyaya bir defa daha gösterilmiş ve ilan edilmiştir. Yunanistan’ın üzülmesi, bayraklarını yarıya indirip yas ilan etmesi kendi meselesidir. Ne yaptıkları, ne dedikleri bizi zerre kadar ilgilendirmiyor. Aynı şekilde Kiliseler Birliğinden tutun, Vatikan’a kadar söyleneler bizim için sinek vızıltısından daha ileri gitmemektedir. Ancak bize benzeyip, bizden olmayanları nereye koyacağız? Yunanistan’dan daha çok üzüldü, daha çok feveran etti ve hadlerini aştılar.

KİMDEN SUFLE ALIYORLAR?

İlk cuma namazı bütün dünyada büyük ilgi gördü. Türkiye ile meselesi olanların söylediklerine, yazdıklarına bakın, sonra da içimizdeki malum güruhun beyanlarını yanına koyun, birbirlerini nasıl tamamladıklarını ibret verecek biçimde göreceksiniz. Kimden sufle alıp, kime mesaj verdikleri böylece kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bu vesile ile bu milletle ortak hiçbir yanı olmayan, bu devletin varlığını bir türlü hazmedemeyen, tarihimizle sorunu bulunan, bugünümüzle kavga eden, geleceğimizi karartmak için çırpınan ne kadar çok kanı bozuk olduğunu da bir defa daha görmüş ve öğrenmiş olduk.

KIYAMETE KADAR CAMİ

Aslında böyle bir günde bunları yazmak bile içimi acıtıyor. Ama meydanın boş olmadığını ve bu güruhun gerçek yüzünü bu millete göstermenin de bir görev olduğu kanaatindeyim. Türk milleti ne düşündüğünü, alınan kararı nasıl karşıladığını net, açık ve kesin şekilde göstermiştir. 350 bin kişinin Ayasofya’da okunan ezanı dinleyip, kılınan namaza katıldığı açıklanmıştır. Eğer virüs salgını dolayısı ile sıkı tedbirler alınmayıp, her şey kendi akışı içinde olsaydı, emin olun bu sayı bir değil, birkaç milyonu bulabilirdi. Okunan sela ve ezanları büyük bir coşku, duygulu bir ruh hali ve sonsuz bir şükürle dinledik. Bu sahiplenme, bu bağlılık, bu samimiyet ve bu azamet, aynı zamanda Ayasofya’nın kıyamete kadar cami kalacağının bir defa daha dünyaya ilanıdır.

KİME MESAJ VERİYORLAR?

İster ve dilerdik ki, böyle tarihi bir günde, böyle büyük bir olayda bütün siyasi parti liderleri orada olsun. Bunun Türk milletinin kararı olduğu, net şekilde âleme gösterilsin. Ne yazık ki, yine bozgunculuk ettiler, yine yan çizdiler, yine ayrıştırıp fitne çıkarmanın derdine düştüler. Bizde böyle bir muhalefet, böyle bir anlayış oldukça, başka düşmana zaten ihtiyacımız yok. Utanmadan, sıkılmadan bir de bu milletin aklıyla alay eder gibi mazeret üretiyor, kılıf uyduruyorlar. Kılıçdaroğlu, kameraların önünde cuma namazı kılmayı doğru bulmuyormuş. PKK’nın bir faaliyeti olsaydı koşa koşa gider, bir de nutuk atardın. Abdullah Gül ve parti kuran diğer AK Parti kaçkınlarının da bu açılıştan uzak durmaları, aslında vahametin boyutlarını ortaya koyuyor. Kendilerini inkâr ederken, bu karara katılmadıklarını anlatmaya çalışıp, güya bir yerlere mesaj veriyorlar. Böylece nereden itildiklerini, kime ve neye hizmet ettiklerini, iktidarı Türk milletinin iradesi yerine nerelerden beklediklerini de açık biçimde gösteriyorlar.

ARTIK ENGEL KALMADI

Herkes işine baksın. Türk milletinin büyük özlemi son bulmuş, bir yanlış düzeltilmiş, uzun ve büyük bir hasrete son verilmiştir. Ayasofya artık mahzun değil. Fatih Sultan Mehmet Han’ın artık küskün ve kızgınlığı bitmiştir. Vasiyeti, emaneti emin ellerdedir. Mimar Sinan’ın minarelerinin sessizliği son bulmuştur. Ecdadımız, şehitlerimiz, gazilerimiz huzura kavuşmuştur. Türkiye’nin her tarafından, bütün İslam âleminden ve dünyanın her yerinden Ayasofya’yla buluşmak, Fatih’in vasiyetiyle tanışmak isteyenler için artık bir engel kalmamıştır.