Bir gazeteci ve bir siyasetçiye yapılan saldırı sonrası CHP ve yancısı muhalefetin nasıl bir ikiyüzlü, nasıl bir istismarcı, nasıl bir yalancı olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Politikalarına, ilişkilerine, eylemlerine bakıldığında hiçbirinin ne insan hayatı, ne insan sağlığı, ne adalet, ne hukuk, ne demokrasi gibi bir dertlerinin olmadığı bilinen bu kişilerin şimdilerde bol bol edebiyat parçaladığına, lafebeliği yaptığına şahit oluyoruz.

          Bir kere CHP ve yancısı muhalefetin ortak buluştuğu bir vahşet, Hendek-Çukur ve Kobani olaylarında PKK’lıları azmettirerek toplam 846 kişinin ölümüne, 7000 kişinin yaralanmasına sebep olan terörist Demirtaş’a sahip çıkması ve onun özgürlüğüne kavuşması için yaptıkları propagandadır. Bu örnek bile muhalefetin karaktersiz bir davranış içinde olduğunu göstermektedir.

          Mesela Kemal Kılıçdaroğlu yaşanan saldırılarla ilgili “Türkiye bunları kabul etmez, şiddete karşıyız, şiddete başvuranlar ve şiddeti özendirenler yakalanmalı ve yargılanmalı” diyor. Ama son beş yıldır attığı her adımı yaklaşık 50 bin kişiyi öldürmüş terör örgütü PKK’nın unsurlarıyla yapıyor. Ömrü PKK’lı teröristleri azmettirip, askerimizi, polisimizi şehit ettirmekle ve masum insanları öldürtmekle geçmiş terörist Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istemektedir. Ayrıca “Demirtaş’ın suçu nedir, niçin hapiste?” sözüyle de şiddeti, vahşeti masum göstermektedir. Kemal Kılıçdaroğlu bu haliyle tam bir siyaset dolandırıcısıdır. Dikkat edin böyle bir adama iradenizi ve oyunuzu kaptırmayın…

          “Ayranı yok içmeye, atla gider çeşmeye” sözüyle tarif edeceğimiz bir siyaset tarzını alışkanlık haline getiren Meral Akşener’in de Kemal Kılıçdaroğlu’ndan eksik kalır yanı yoktur. O da 846 kişinin azmettirici katili, 7000 kişinin yaralanmasının başaktörü terörist Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istiyor ve hapisten çıkar çıkmaz onunla kahvaltı yapabileceğini şöyle saçmalayarak ifade etmişti: Şimdi ben Güneydoğu’yu iyi bilirim. Güneydoğu’nun bir özelliği şudur. Kanlın olsa kan davalı birisi olsa kapısı çalındığı zaman o kapıdan içeri alınır. O evin annesi en yaşlısı korur, kollar. Son kapıdan dışarı çıktıktan sonra kan davası devam eder. Güneydoğu’nun böyle bir özelliği vardır.” Şimdi bu sözlerin sahibi olan, bu kadar kişinin azmettirici katili olan teröristi evine kahvaltıya bekleyen Meral Akşener bir gazeteci ve bir siyasetçiye yapılan saldırıyı “Bu tür saldırganların yaptığı yanına kâr kalıyor Türkiye’de” diye değerlendiriyor.Eee en başta sen 846 kişinin azmettirici katili için “serbest bırakın” dersen, onunla kahvaltı sofrası hayal edersen, Selçuk Özdağ ve Orhan Uğuroğlu gibilere yapılan saldırı hakkında yorum yapmaya bir hakkın kalır mı? Yahu bunları geçtik, Afyonkarahisar’da genel merkezinizin düzenlediği çalıştayda Gençlik Kolları Genel Başkanlığınızı yapmış olan Osman Öztürk Özel isimli gencin sırf eleştiri yaptı diye burnunu kırmadınız mı?

          Meral Akşener, İP isimli partinizin genel merkezinde aralarında kadınların da olduğu kurucu üyelerinizi, partililerinizi tekme tokat dövüp dışarı atmadınız mı? Meral Akşener hem de bunu kuzenin olan Ümit Dikbayır’ın organize ettiği bizzat saldırıya uğrayan kadınlar tarafından “Ben bir kadınım, bir kadın eğer ki bu Türkiye Cumhuriyeti’nde bir partiye gönül verdiyse sopa mı yemeli? Utanmazlar, şerefsizler. Bir kadındır ya kadın. Kadın hareketi olarak biz yola çıktık.

          Orada herkes bir vekil vardı, bilmiyorum ki ismini. Ümit Dikbayır saldırdı. Genç çocuklar vardı. Bilmiyorum kim onlar. Ama nasıl enseme enseme dirsekle kafa yedim ben. Yazıklar olsun. Benim evladım yaşımdaki çocuklar bana vurdular. Yazıklar olsun diyorum başka bir şey demiyorum” şeklinde ifade edilmedi mi? Meral Akşener, kuzenin Ümit Dikbayır partinizin Mali İşlerine mi yoksa İYİ Partililere dayak işlerine mi bakıyor?

          Bugün “Benim evim basıldı saldırganların tümü beraat etti” diye mağdur pozları veren Meral Akşener’e soruyorum. Evin mi taşlandı? Evinin camları mı kırıldı? Yoo sadece MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye edepsizce, ahlaksızca yaptığın yorumlar için sadece evinin köşe başında slogan atıldı… Şiddet olarak göstereceğin ne yaşandı? Meral Akşener, fanatik Çiller yalakası olduğun günlerde Türk medyasını “Bu medya grubumuz, tabanımızda ve özellikle gençlik teşkilatlarımızda maalesef geniş bir infiale sebep olmuştur. Günlerdir teşkilatlarımıza ve gençlerimize yaptığımız telkinler sonucu, bugüne kadar arzu edilmeyen bir olayın vuku bulmasını engellemeyi başardık. Hala engel olmaya çalışıyoruz, ama bugünden sonra, Tansu Çiller fanatiği gençlerimizi tutmakta zorluk yaşayacağımız kanaatindeyiz. Sizleri son defa uyarıyoruz” sözleriyle tehdit ettiğin günleri hatırladın mı?

Şimdi senin ve partinin bu siciliyle kimi aldatacağını sanıyorsun?

Olsa olsa satılmış sol ve yandaş medyanın istismarı için itibar görürsün.

Bu muhalefetin siyasetçisi de, yazarı da, her haltı da bu konuda bildiğiniz rol yapıyor. Samimi değil, inandırıcı değil… Derdi hukuk, adalet, demokrasi değil…

Sırtını 50 bin kişiyi öldürmüş terör örgütüne dayayan alçaklar nutuk atıyor.

          “CHP’nin iktidara gelmesi için, arkasına silahlı güç almış HDP gibi silahlı mücadeleye başlanmalı, bedel ödenmeli” diyen bunak devrimciler nutuklar atıyor.

          Bizim bile provokasyon gördüğümüz Ahmet Türk’ün yumruk yeme hadisesini HD(P)KK’nın esiri olmadan önce, “Yumruğunu “adaletin tokmağıyerine koyup, Ahmet Türk’ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu... “ şeklinde değerlendiren Yılmaz Özdil gibi gerzek yazarlar şimdi adalet nutukları atıyor. Şimdi o gerzek PKK’ya dokunana kalemiyle saldırıyor.

          Muhalefetin özgürlük anlayışı “biz on binlerce kişiyi öldürenlerle kol kola olalım, onları savunalım, onların eylem ve söylemlerini destekleyelim ama bize kimse karışmasın” noktasındadır. Kendileri alenen birçok şiddet olayına karışsalar da sütten çıkmış ak kaşık rolü oynuyorlar. Oysa verdiğimiz 3-4 örnek bile bunları tanımanıza yeterlidir.

          Türkiye’de hukuk, demokrasi ve adalet kesinlikle hakim olmalı ama bu azgın muhalefet terbiye edilmeli… Ruh sağlığı yasası çıkarıldığında ilk bunların azgınlıklarını dizginleyecek düzenlemeler yapılmalıdır.