Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Borusan Asım Kocabıyık Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi konferans salonunda düzenlenen 'Lisede Ne Yaptık?/Ortaöğretim Tasarım Tanıtım Toplantısı'nda, eğitim sistemiiyle ilgili yeni düzenlemeler hakkında açıklamalar yaptı. Bakan Selçuk’un sözlerinden satır başları şöyle:
''Acele etmiyoruz, acele edersek çözümlemelerimiz daha sonra problem olur. Sınıfta öğretmenleri güçlendirmeden bu tasarımın hayata geçmesi mümkün değil, bu konuyla ilgili çalışmalar var. Çocuklarımızı 2035'lere hazırlıyoruz, zamanın ruhuna uymak zorundayız.

Sistemlerin birbiriyle irtibatı alınmadan değişiklik yapılmayacak kararına varmıştık. Bütün bunları milli birlik ve benlik ülküsü içinde ele almak zorundayız. Evrensel olduğu kadar yerel değerleri, bu toprakların, bu coğrafyanın değerlerini barındırmalı. Çocuklarımıza bir özgeçmişten söz etmiyor bir öz gelecek yazmaktan söz ediyoruz. 5 milyon öğrencimizin şu sorusunu duyduk: Siz bizi neye hazırlıyorsunuz? Biz de bu sorunun cevabını vermek istiyoruz. Bu sorunun cevabını vermezsek neyle karşılaşacağımız son derece kritik.

Öğretmenler de 'Öğrencilerimiz okullarda öğrendiklerini içselleştiremiyor' diyor. 2040'lara doğru yeni ve çok farklı bir çağ geliyor. Tekillik dediğimiz; biyolojik, dijital, fiziksel bir bütünlük içeren bir çağ geliyor. Beynimize çiplerin konulduğu, damarlarımızda nano-robotların dolaştığı bir başka çağa doğru gidiyoruz. 'Neden başka ülkelerde 6-7 ders varken bizde 16-17 ders var' diyorlar. Laboratuvarların artırılması, teorik matematik değil uygulamalarla karşılaşması son derece önemli. Bizim bütün derslerimiz belirli disiplinle yürüdüğü için. Bütün bunları parça parça, ayrık bir vaziyette almak çocukların zihninde bütünlük oluşmuyor. Kavram üzerinden disiplinler üstü bir eğitime gitmemiz gerekiyor.

DERS SAYILARI AZALIYOR
Ders sayıları azalıyor. 9’uncu sınıflarda 15-16 dersten söz ederken, şimdi sekiz dersten söz ediyoruz. 10'uncu sınıflarda 10 ders olacak.
Anne babalar da soruyor: Çocuklar sabahtan akşama kadar soru soruyor peki günlük yaşamda sorunlarla karşılaşınca neden şaşırıp kalıyorlar. Çocuklarımız belirli şablonlara uygun olarak ezbere dayalı olarak soruları çözebilir. Gençlerin bu soruları çözerken anlamının ne olduğunu, niçin o şekilde olduğunu anlamaları gerekiyor. Soru çözmek ile sorun çözmeyi ayırarak işe başlamalıyız. Peki bu çocuklar sosyal duygusal becerileri nasıl elde edecek, bunun için ne planlanıyor?

9'UNCU SINIF
10'UNCU SINIF
11'İNCİ SINIF
12'NCİ SINIF
15-16
15-16
12-15
12-15
8
10
10
7

HAYAL-ETKİNLİK-YAŞAM TEMASI

"Hayal-Etkinlik-Yaşam temalarında çalışmalarla değerlendirilmek üzere kısa adı HEY olan haftalık 5 saatlik zaman dilimleri planlandı. Bu zamanlarda öğrencilerin tasarım ve uygulama becerilerini geliştirecek etkinlikler yapmaları ve toplumsal fayda çalışmalarıyla yaşamla ilişki kurmaları hedeflendi. Bu amaçla, 9-11. sınıflarda haziran ayları ağırlıklı olarak portfolyo, sunum ve değerlendirme çalışmalarına ayrıldı. Buradaki amaç öğrencilerin sadece akademik değil sosyal ve duygusal becerilerinin en üst düzeyde gelişiminin sağlanması yoluyla dengeli bir eğitim sisteminin oluşturulması.Bu çerçevede, lisenin ilk üç yılında haftalık okul zamanı; 35 saati AGEP, 5 saati HEY olmak üzere toplam 40 saat olarak planlandı. 

Çocuklarımızın, sanatla sporla ilgilenmesi gerekiyor. Yıllarca odalara kapanarak soru soran çocuklar için farklı beklentiler var. Topluma hizmet etmiyor, hayvanlara yardım etmiyorsa, yoldan geçen birinin ayağına değecek taşı kaldırmıyorsa toplumla entegre olmuyor demektir. Çocukların tecrübe kazanarak bir yere ulaşmasını çok önemsiyoruz.

Öğretmenler de çocukların lise sonlarına geldiği halde hangi mesleği seçeceğini bilmediğinden yakınıyor. Bunun için çocuğun kendisiyle buluşacağı bir sistem gerekiyor. Çocuklar, ilgi ve yeteneğine uygun dersler alabilmeli.

TASARIM BECERİ ATÖLYELERİYLE ÇOCUĞUN YETENEĞİ ÖLÇÜLECEK
Çocuğun yeteneğini, kişiliğini ölçeceğiz. Kişisel kariyer rehberliği elbette mümkün olacak. Tasarı ve beceri atölyelerinde yeteneğinin ne yöne olduğunu görecek testlerle de bunlar tespit edilecek.

Eğitimciler, 'Sınav odaklı sistem nasıl değişecek' diyor. Bu bir kağıt, kalem, bilgisayar yapmak gibi bir şey değil. Bizim bir 300 yıllık maarif davamız var. Neden eğitim sistemi değişmiyor ya da sık sık değişyor deniyor. Önemli olan ne yaptığını bilmek. Biz çok büyük bir gökdelen inşa ediyoruz. Onun elektrik sistemi şu, statiği bu, mimarisi şu diyoruz. Bunun için zamana ihtiyacımız var. Hemen yapamayız. Toplum istese de yapamayız. Öğretmene yatırım yapmadan, içeriğe yatırım yapmadan gerekli değişimi yapamayız.

Gömleğin ilk düğmesi diyeceğimiz eğitimde, sistem kavramı önemli. Çocuğa inekten söz ettiğimizde, ona bunun bir sistem olduğunu anlatabilmeliyiz. Etrafında gördüğü her şeyin bir sistem olduğunu öğretmeliyiz.

Bilgi kuramı dünyada birçok ülkede var. Bizim bilgiye ilişkimizi yenilememiz lazım. 'Ne' sorusuyla çok ilgileniyoruz. Çocuk bunun cevaplarını öğrenince sınavda başarılı oluyor. Ama bu muavvakiyet değil. Öğrendiği şeyin ona yardımcı olması demek. Ne sorusunun yanı sıra 'ne öğrendin, nasıl öğrendin, ne biliyorsun, ne bildiğini nasıl biliyorsun' sorularının da yanıtlarını bilmeli.

Tasarım odaklı düşünme çocukların planlama, kurgu yapabilme, hayalini bir tasavvurla ilişkilendirmeye imkân sağlıyor. Bunun için temel metodolojinin gözden geçirilmesi gerekiyor.

EĞİTİMİ BİRBİRİYLE İLİŞKİLENDİRECEĞİZ
1-8’i de planlıyoruz. Bütün eğitimi birbiriyle ilişkilendireceğiz. Yükseköğretim kurumlarından sorular geliyor. Her yıl yüz binlerce öğrenci kazandığı bölümden mutsuz olup yeniden sınava giriyor. Bu soru cevaplandırılabilir mi, elbette cevaplandırılabilir. Bunun için okulun profilinin belirlenmesi, kariyer planlaması, yönlendirme gerekiyor. Bütün bunları yapabilir miyiz, yapabiliriz. Kişisel e-Rehberlik, portfolyo hazırlanması... Bütün bunları hemen devreye sokabiliriz. 

Sadece ders çizelgesi değişikliği değil. Taksonomi ve uluslararası derecelendirmeyi program değiştirmeyi gerektiren bir değişim bu. Bu Türkiye'nin ekonomisinin gelecekte nasıl olması gerektiğiyle ilgili. İş insanları, üniversiteye giremeyen lise mezunlarla niye buluşamıyoruz. Yani lise mezunları ne yapar hayatta?. Meslek liseleriyle ilgili aylardır çalışmalarımız var. Bu işverenlerle sektörle çalışmalarımızın sonucu. Lisede sertifika programlarını öne çıkarmamızın anlamı var. Bir çocuğun ulusal ya da uluslararası seviyede sertifika sahibi olursa, akredite bir kurum sertifikalandırırsa bunları kullanarak kısmi zamanlı ya da farklı şekilde çalışabilmelerine imkân sağlamak istiyoruz. Pilot çalışmalarımız birkaç aydır sürüyor.

Bu sertifika programları sadece okulun içinde mi alınmalı hayır, uzaktan eğitimle de bu sertifikalar alınabilir. Çocuğun biriktirdiği portfolyo da önemli. Çocuk ilkokuldan lise bitirene kadar birçok çalışma yapıyor ama bunları gösteren bir dosya yok. Hazırladık, yazılım altyapısı bitti. Pilot çalışmalar sürüyor.

SINAV BASKISI AZALACAK
Gençlerimiz de soruyor. Çok farklı alanlarda; fen liselerinde, imam hatiplerde, mesleki teknik okullarda okuyan gençlerin eleştirilerini aldık. Bize, "Tamam çok güzel ama üniversite sınavı böyleyken ne olacak?" dediler. Türkiye, okullar arasındaki imkân farklılıkları fazla ülke. Biz bu farkı azaltırsak sınavın baskısı azalacak. Özellikle mesleki teknik eğitime yatırımlarımızla, bu sistemin daha esnek olmasına katkı sağlıyoruz. Ne bekliyoruz sınavın baskısını azaltarak? Sınav amaç haline gelmeyecek araç olacak. Bunun için zamana ihtiyacımız var. Çünkü ciddi parasal yatırıma ihtiyacımız var.

YENİ SİSTEMİN İLK SINAVI 2024'TE
Bu ortaöğretim tasarımına uygun bir yükseköğretim sınavı nasıl yapılır, ortaöğretimde sınavlar nasıl olmalı. Bunun için çalışıyoruz. Yeni sistem 2024’e denk geliyor. O zamana gelmeden önce bunu netleştireceğiz. Kendimize sorduk. Bunun nasıl tek bir parça halinde bütünleştireceğiz. Asıl zaman alan bu. Biz akademik gelişimi çok önemsiyoruz. Disiplinler üstü çalışmaları çok önemsiyoruz. Örneğin doğa bilimleri, sosyal bilimler gibi bütünleşik mantıkla ders almasını çok istiyoruz. Aynı zamanda duygusal ve bilişsel gelişimi önemsiyoruz. Önümüzdeki eğitim-öğretim yılında yani 2019-2020’de 12'nci sınıfta olan gençlerimiz için onların rahatlatılması, ilgi ve yeteneklerin dikkate alınması için bir hazırlığımız var. Onu daha sonra kamuoyuna paylaşacağız. Yeni ortaöğretim modelinin uygulamaya başlamasının ardından, bu modelde ilk üniversiteye geçiş sınavı 2024’te yapılacak. 

Burada 10 ve 11'inci sınıf çok önemli. Bilgi kuramı burada devreye görüyor. 
9, 10 ve 11'inci sınıflarda haziran aylarında çocukların yıl içinde öğrendiklerini projelendirmeleri, yani hasat haftası ayı gibi bir dönem istiyoruz. Bunu şu anda birçok okul yapıyor. Ama tüm okulları kapsayacak bir hasat dönemi istiyoruz.

Biz burayı üniversiteye hazırlanma dönemi olarak görüyoruz. Burada ortak dersler ve ayrıca seçmeli dersler olacak. Proje, portfolyo çalışmaları yapılacak. Bunun için altyapı eksikliklerimizi, öğretmen eğitimiyle ilgili mesafeyi öğrenme ortamına ait yatırımları yapmalıyız. Gençlerimiz dünyadaki diğer öğrenciler ne yapıyorsa fazlasıyla yapar yeter ki engellemeyelim, imkân sağlayalım. 10 ve 11 sınıfın dersleri seçmeli olacak ve belirli gruplardan belirli sayıda dersler seçilebilecek. İlgi alanları ve gelecekte yapmak istedikleri meslekle ilgili eğitim alacaklar.

12'NCİ SINIF ÇOK ÖNEMLİ
Asıl 12'nci sınıf çok önemli. Kariyer dersi dediğimiz, yükseköğretime hazırlamak dersleri devreye giriyor. Matematik Uygulamar, biyoteknoloji, yapay, zeka, davranışsal ekonomi, hukuk... Bu dersler bizim icat ettiğimiz dersler değil. Belli başlı ülkelerde verilen sıradan dersler olarak veriyorlar."

Ziya Selçuk, “Ders seçimiyle ilgili bir örnek yapalım” diyerek salondan iki öğrenciyi davet etti. Öğrenciler, ders seçimi robotu aracılığıyla ders seçimi yaptı.

Editör: Haber Merkezi