Türkiye uzun zamandır Suriye’de kurulmak istenen terör koridorunun nasıl ve ne zaman bertaraf edileceğini merakla bekliyordu. Bu belirsizlik, yakın zamanda başlayacağı anlaşılan askerî operasyonla sona ereceğe benziyor.

ABD her ne kadar SDF adı altında bir devletçik inşa etmek için çırpınan PKK/ PYD terör örgütüne destek vermiş olsa da Suriye’de istikrarın Türkiye’nin hilâfına sağlanamayacağını, çözümde mutlaka Türkiye’nin de söz sahibi olması gerektiğini biliyor olsa gerek. Türkiye daha önce gerçekleştirdiği askerî operasyonlarla teröre karşı mücadelede etkin ve hatta vazgeçilemez bir aktör olduğunu ortaya koymuştu. Suriye’nin Türkiye sınırında oluşu, bu bölgenin Osmanlı döneminde Türkler tarafından idare edilmiş oluşu, tarihî ve kültürel geçmiş ve insanî bağlar, Türkiye’yi Suriye’deki bir sorunun çözümü için vazgeçilmez kılmaya yeterli. Üstüne bir de Türkiye’ye yönelik güvenlik riskleri ve Türkiye’nin kendini koruma hususundaki hassasiyetleri eklenince Suriye’de çözüm için Türkiye’nin desteği olmazsa olmaz bir nitelik kazanıyor.

ABD ile yapılan son görüşmeler hakkında dün Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından yapılan değerlendirmeler, Türkiye’nin talep ve beklentilerinin kısmen de olsa karşılandığına ve iki ülke arasındaki görüş ayrılıklarının bir nebze de olsa giderildiğine işaret ediyor. Zira Bakan Akar, “Toplantıda muhataplarımızın görüşlerimize yaklaştığını memnuniyetle müşahede ettik. Toplantılar olumlu, oldukça yapıcı geçti” diyerek toplantı öncesine göre ABD’nin geri adım atarak Türkiye’nin pozisyonuna yaklaştığını ortaya koymuş oldu.

Türkiye, hiç şüphe yok ki Suriye’nin geleceğinde söz sahibi ülkelerden biri. Türkiye ABD’nin tavrı ne olursa olsun, kendi çıkarları doğrultusunda davranma kudretine ve azmine de sahip. ABD, PKK/ PYD’ye destek vermekten vazgeçmese, Türkiye’ye Suriye hava sahasını kullanmaması yönünde telkinde bulunsa, hatta Türkiye’yi yaptırımla tehdit etse dahi Türkiye’nin Suriye’deki terör tarlalarını bertaraf edeceği bilinmekte. Hâl böyleyken, ABD’nin Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde hiçbir ilerlemenin sağlanamaması ABD açısından ciddi bir kayıp olacaktı.

ABD içerisinde Türkiye karşıtı bir kesim, Türkiye’nin bağımsız politika izleyebildiğini ve ABD’nin baskılarına direnebildiğini gördükçe Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için bahaneler arıyor. Buna rağmen, ABD’nin müesses nizamı, Türkiye’nin öneminin, ağırlığının ve Suriye meselesinde oynadığı kritik rolün farkında. Bu farkındalık, FETÖ ya da PKK lobisinin etkisinde kalıp Türkiye karşıtlığında ısrar edenlerin seslendirdiği “Türkiye’ye yaptırım uygulansın” çağrılarının pek de karşılık bulamamasına sebep oluyor.

ABD karar alıcılarının, Türkiye konusunda birlik sağlayamadığı ve tek ses olamadığı söylenebilir. Bir grup her fırsatta Türkiye’nin aleyhine olacak adımlar için Trump yönetimine baskı yapıyor olsa da Türkiye’nin önemini idrak etmiş bir diğer grup bu tuzaklara düşmüyor. Millî Savunma Bakanlığının, ABD ile koordineli çalışılacağı, hareket planının hazır olduğu, Türk tarafının endişelerini giderecek tedbirlerin alınacağı ve Türkiye’de bir müşterek harekât merkezi kurulacağını duyurması ABD’nin aklıselime döndüğünü, Türkiye karşıtı kesimin ağır bir yara almış olduğuna gösteriyor.

Gelinen noktada, Türkiye açısından en önemli sonuç, terör koridorunun yok edilip Barış Koridorunun inşa sürecinin yakında başlayacak olması ve bu süreçte Türkiye’nin edilgen değil etken bir konumda yer alması. Türkiye, tam da kendinden beklendiği üzere, Suriye’nin kuzeydoğusunu terörden arındırarak bölgeye huzur ve barış getirme konusunda önemli bir imkân yakalamış oldu.